28 Şubat sürecinden yıllar geçti. Post modern bir darbe olarak adlandırıldı. Refah-Yol Hükümeti'ne son verildi. İmam-Hatip Liseleri'nin sayısı kontrol altına alındı. Toplum mühendisleri sahnedeydi. İkna odalarında çok gözyaşı döküldü. Sonuçta 28 Şubat hafızalarda derin izler bıraktı.
Merhaba sevgili okurlar gündem o kadar yoğunki bize de bol bol yazı malzemesi çıkıyor. İnsanlar gerçekten çok zor durumdalar. Aslında ben, 28 ŞUBAT'IN yansımalarını sizinle konuşmak istiyorum. Şuradan başlamak istiyorum: Şu anda geldiğimiz nokta çok önemli. Evet 28 ŞUBAT bir post modern bir darbeydi. Bir çok olayın gerçek failleri bulunamadı. İnternete düşen ses kayıtlarından, 12 yıla dahil açıklamalar yapılmaktadır. Fadime Şahin'lerin, Müslüm Gündüz'lerin ve Ali Kalkancı'ların yaşadıkları sahneler 28 ŞUBAT'TA gizli kaldı. Çünkü, KÖPRÜNÜN ALTINDAN ÇOOK SULAR GEÇTİ. KADROLU BİRÇOK BAYAN ÖĞRETMEN İSTİFA ETTİ. BİRÇOKLARI BAŞ ÖRTÜSÜNÜ AÇTI. İKNA ODALARI HAFIZALARA KAZINDI. BİR ÇOKLARI DA TARZ DEĞİŞTİRDİ.
Sevgili okurlar, Refah-Yol Hükümeti istifa ettikten sonra malumunuz baş örtüsü engeli getirildi. Çünkü bendeniz mezun olduğumda baş örtüsü yasağı yeni gelmişti. Tabi her zaman söylediğimi tekrarlıyorum her çağda yasaklar vardı ve var olacaktır. Önemli olan, pes etmeden çalışmalarımıza devam etmektir. Hatırlıyorum bir çok arkadaşım üniversiteyi oruç tutarak okudular. Çünkü babalarının onlara gönderdiği harçlık sadece akşam yemeğine yetiyordu. Kahvaltı etmeden gidip okulda bayılan arkadaşlarımı hiç unutmadım. O okullar çok zor şartlarda bitirildi. Sonunda insanlar tercih yapmak zorunda bırakıldılar. Çoğu ağlayarak başörtüsünü açtı. Çoğu da, açmayarak marketlerde kasiyer, mağazalarda tezgahtar oldular. Yıllar her şeye rağmen geçmeye devam etti.
KÖPRÜNÜN ALTINDAN ÇOOK SULAR GEÇTİ. KARTEL MEDYA DİYE ADLANDIRILAN BİR GRUP KUVVET FADİME ŞAHİN'LERİ SAHNEYE ÇIKARDI. YİNE AYNI KUVVET, İSLAM'DA BAŞ ÖRTÜSÜ YOKTUR DİYEN BAZI CESURLARI İŞ BAŞINA GETİRDİ. Öyle ki; bilgi sahibi olmayan avam tabakanın iyice kafası karışmıştı. Daha doğrusu karıştırılmıştı. Yani bu başarılmıştı. Daha sonra ikna odalarını yapanlar, 90 derece dönüş yapacaklardı. Televole kültürü insanları çepeçevre sarıvermişti. Ahlâki yozlaşma aldı başını gitti. Ekranlarda 'İTİRAF EDİYORUM' programları büyük reyting yaptı. Bir anne kızının hamile olduğunu banyoda öğreniyordu. Uyuşturucu pençesine düşenler ekranlarda boy gösteriyordu. Okullardaki şiddet olayları git gide tırmanıştaydı. Bu süreç içerisinde muhafazakâr kesimde büyük değişiklikler oldu. Tesettür defilelerinden tutun da bazı baş örtülü bayanların ön sıralarda alkış tuttuğu şov programlarından çıkın. Hatta, güya baş örtüsü takmış bazı kızlar popstarların konserlerinde bayılıncaya kadar eğleniyordu. Pantolon salgını diye adlandırdığım bir süreçle, tessettür makasla kırpılıverdi. Çünkü bol uzun kıyafetlerin yerini, gerçek tesettür ile asla bağdaşmayan, dar kıyafetin altında kot pantolon, üzerinde çok küçük bir başörtüsü yerini aldı.
Sevgili okurlar şöyle desem sanırım daha doğru olacak. Ahlâki yozlaşma bence muhafazakâr kesimi de etkilemişti. İsmini vermek istemiyorum çünkü çok üzülüyorum. İnanca hizmet ediyorum diyen bir kanal, baş örtüsünü açmayıp kitap yazarak mücadelesini anlatmak isteyen bir kişiye kapısını kapatabiliyordu. Prof. ALİ RIZA DEMİRCAN Hocam aynen şöyle diyordu bir programda: Kanallarında bana kota koyanlara ben para ödeyeyim de bilgilerimizi insanlara duyuralım. Sayın hocam, siz gönüllere taht kurdunuz sizler iyi ki varsınız bilinçli Müslümanlar sizden daima istifade edeceklerdir buna hiç şüpheniz olmasın. İnançlı kesime mesajım şudur: Yaptığınız hatalara devam ettiğiniz sürece, içinde bulunduğunuz problemler artarak devam edecektir.
Değerli okurlar bu hamur çok su götürür. Daha söyleyeceklerimiz henüz bitmemişti hepinizi saygıyla selamlıyorum...