Korkunun ecele faydası yok!

Adnan Bahadır

Son birkaç günden beri ara vermek zorunda kaldığım yazıyı ancak bugün yazma fırsatı bulabildim. Bununla birlikte siyasi yazılarıma ara vermiş değilim. Beklediğim bazı gelişmeler var, ondan sonra daha detaylı ve daha kapsamlı bir biçimde kaldığımız yerden yazılarıma devam edeceğimden kimsenin şüphesi olmasın. Karın ağrısı olan varsa ötede beride dostlarımdan medet ummaya kalkmak yerine, gelsinler yanıma dertlerini bana anlatsınlar. Yapmak istedikleri her ne varsa asla vazgeçmesinler, ancak onlara tavsiyem şu ki şayet benimle ilgili bir mecliste konuşuyorlar veya bir dostuma şikâyette bulunuyorlarsa, beni de o meclise çağırsınlar, birde ben konuşayım, insanlar kimin doğru, kimin yanlış konuştuğuna ondan sonra karar versinler.

            Gelelim asıl konumuza; geçtiğimiz Salı günü manşetten “Varan 1” olarak verdiğimiz haberde; Cemiyet Başkanı"nın yazılarımla ilgili Basın ilan kurumu genel müdürlüğüne yaptığı yazılı şikâyette, yazdığım yazılardan duyduğu rahatsızlığı dile getirerek, basın ahlakından, okuyuculara olan saygıdan, v.s. bahsettiğini siz okuyucularımıza duyurmuştuk. İyi güzel de adama sormazlar mı ki, ey arkadaş sen bu şikâyeti yapmadan önce seninle ilgili bir sürü yazı yazan onca adam vardı, bir kısmı şu anda gazetende yazı yazıyor, bu adamlarla ilgili ne yaptın?  Nereye şikâyet ettin. Daha bir ay önce değil gazete sayfalarından, insanın eşiyle yalnız kaldığı bir ortamda dahi eşine söyleyemeyeceği gayri ahlaki sözleri yayınlayan gazete ile ilgili ne yaptın?

            Bu gazeteciler cemiyeti denen yerde gazetecilik adına ne yapılır? Bunu bana samimi bir biçimde açıklayan olursa ben de anlama imkânına sahip olacağım. Burada gazetecilerin gerek ekonomik, gerek sosyal, gerekse eğitimleri konusunda bir çalışma varda ben mi bilmiyorum, yoksa mesleğe yeni girecek gençlere meslek içi eğitim seminerleri veriliyor da, benimmi haberim yok? Yoksa mevcut gazetelerin rekabet edip, birbirlerini nasıl bitireceklerine uğraşırken, cemiyet devreye girip, yapmayın arkadaşlar yanlış yapıyorsunuz, birbirimizle uğraşıncaya kadar, işimizle uğraşıp, kaliteli iş üretip, maliyetin altında reklam fiyatları vermeyelim diyerek meslektaşları arasında dayanışma sağladı da benim mi haberim olmadı? Mesleğe yeni başlayan bir gazete patronuna saldırı yapıldı ve onu Türkiye basınına verenler oldu da ona engel mi oldu bu cemiyet? Yoksa bizzat başındaki zat-ı muhterem, o gazete patronunun dünyaya rezil olması için elinden gelen her şeyi mi yaptı? Çalıştığı gazeteden 40 kişiyi alıp, o gazeteyi çok zor durumda bırakan insanlarla ilgili bu cemiyet ne yapmış? Bu soruları o kadar fazla çoğaltabiliriz ki sormayın gitsin, değil bir yazı belki 10, belki 15 yazı yazsak yinede anlatamayız.

            Daha düne kadar birbirleri hakkında yazmadıkları yazı kalmayan zat-ı muhteremlerin, şimdi yan yana ağabey, kardeş gibi nasıl yazdıklarını bilmem görebiliyor musunuz?

 Varanlarımız devam edecek, o zatı muhteremlerin birbirileri hakkında yazdıklarını aynen gazetemizden yayınlayıp, takdirini siz değerli okurlarımıza bırakacağız.

            Peki, bu kadar rahatsızlık, bu kadar debelenme neden diyecek olur iseniz; 14 Ocak 2008 tarihine kadar kurulu olan düzen, o gün DENGE gazetesinin kurulması ile bozulduğundan, o güne kadar astığı astık, kestiği kestik olan birilerinin düzeni bozulmuş, halkımıza doğruları öğrenme fırsatı doğduğundan, birileri çok rahatsız olmuş, soluğu mahkemelerde, savcılıklarda, basın ilan kurumunda almışlardır. Bakın biz bu memlekette o kadar sıkıntılar atlattık, birileri bize saldırdı, birileri iftira etti, birileri her gün gazetelerinde gerek köşe yazılarında, gerekse gölge adam köşelerinde, bazen adımızı vererek, bazen vermeden öyle onur kırıcı şeyler yazdılar ki anlatamam! Arabaya bindik, olmayan makamın makam arabası dediler, yaya gezdik yediklerini eritiyor dediler, hiçbirini şikayet etmedik, davacı olmadık. Peki, neden? Kendimize olan güvenimizden! Kendine güveni olan adam çıkar televizyona bangır bangır kendisini adam gibi anlatır. Toplum da kararını verir. Veya birisiyle derdi varsa, onu televizyonda konuşmaya davet eder, geçer karşısına, sorar sorularını alır cevaplarını, oturur kıçının üzerine, insanlar da her şeyi görmüş olurlar. Öyle perde arkasından, bir takım tezgâhlarla insanların önünü kesmeye çalışmak, hiçte ahlaki olmayan davranışlardır. Ama olsun herkes kendisine yakışanı yapacak, insanlar da görecek.

            Şunu hiç kimse unutmasın ki, biz bu gazeteyi kurar iken, yanımızda Cenabı Hak"tan başka hiç kimse yoktu. Kurduk, yaşattık, bir yıllık kısa bir sürede kendi giderlerini karşılayan bir gazete haline getirdik. Allah"a binlerce şükürler olsun ki değil namerde, merde dahi muhtaç eylemedi. Yardımı Yaradan"dan değil de kullardan bekleseydik, havamızı alacağımızı bildiğimizden, bizi değil o şikâyetler, yaşadığımız olayların on katını yaşayacağımızı bilsek, yapacaklarımızdan asla vazgeçmezdik ve vazgeçmeyeceğiz de! Şikâyetçi olan arkadaşlarımıza da tavsiyemiz, korkunun ecele faydasının olmadığıdır! Ne kadar korkup, şikâyet ederlerse etsinler, akıbetlerinde değişiklik olmayacağını bilmeleri gerekmektedir. Şimdilik bu kadar yeter kanaatindeyim, Hepinize hayırlı hafta sonları diliyorum…

                    

              

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.