İnsanlık, yaklaşık altı aydan beri Koronavirüs musibetiyle yaşıyor. Ülkemizde de, ilk vak’a ile birlikte neredeyse altı aylık zaman; tedbirlerin uygulanmasıyla geçti.
Camilerin, okulların ve bazı kurumların hizmet dışı bırakılmasıyla başlayan süreç, eve çekilme gibi daha radikal tedbirlerle devam etti. Ramazan Bayramı sonrası; maske, mesafe ve hijyen kurallarına dikkat etmek suretiyle bir çok tedbir yumuşatılarak, kurumlar da hizmete açıldı. Camilerde namazlar kılınmakta, okullarda bir takım kurslar açılmakta, diğer kurumlar da görevlerinin gereğini tedbirlere riayet ederek yürütmektedir.
Altı aylık yoğun tedbirler; bu konuda toplumsal bir yorgunluk da oluşturdu. İçinde bulunduğumuz süreçte; bazı kimseler “bir şey olmaz” diyerek, yumuşatılan tedbirleri ayrıca kendileri de esnetmeye başladılar. Bazıları da; yaşanan sürecin ve şahit olunan olayların etkisiyle, psikolojik sıkıntı yaşayarak, kendi başlarına, daha da yoğun tedbirler uygulamaya başladılar.
Kamu otoritesinin ve sağlık kurulunun sunduğu ölçülere riayet edenler çoğunlukta elbette ama bunlar da diğerlerinin olumsuzluğundan etkilenmektedir. Kamu otoritesinin yumuşattığı tedbirlere rağmen, buna uyum göstermeyenler nedeniyle, bir takım sorunlar ve yeni vak’alar meydana gelmektedir.
Dünyanın her tarafında, ülkeler kendi şartlarına ve ortaya çıkan vak’alara göre bir takım tedbirler uygulamaktadır. Ülkelerin sosyal ve siyasi yapıları; tedbirlerin şekillenmesinde etkili olmaktadır. Tedbirlerin uygulandığı sürece bakıldığında, uygulamaların insanlar üzerinde yorgunluk oluşturduğu görülmektedir.
Yaz aylarında; düğünlerin, asker uğurlamalarının, sünnetlerin ve benzeri bir takım toplu programlara neden olan etkinlerin; Koronavirüs kurallarının ihlal edildiği alanlara dönüştüğü müşahede edilmektedir. İhlal edilen tedbirlerin sonuçları korkutmaktadır. Ülkenin her yerinde Pandemi vak’aları yükselme göstermiş, sayıları çoğalmıştır. Herkes birbirine “Bizde bir şey yok, korkma !” diyerek sarılmakta, birbiriyle yakın mesafe sohbet etmektedir.
Koronavirüs tedbirleri “Yorgunluk” oluşturmuştur. Ancak; yorgunluk oluşturdu diye bu tedbirlerden de vazgeçilemez. Ramazan Bayramı sonrası uygulanması istenen tedbirler, uygulayanları zorlayacak tedbirler de değildir. Bu tedbirler; normal zamanlarda bile riayet edilmesi ve hassasiyet gösterilmesi gereken davranışların tedbirlere dönüşmüş şeklidir. Düğünlerde, pikniklerde, deniz yüzmelerinde ve plajlarda sözü edilen ihlalller daha çok görülmektedir.
Bu gibi alanlarda insan yoğunluğu da oluştuğundan, bir vak’adan yüzlerce vak’a doğabilmektedir. Hem dini hukuk, hem de medeni hukuk; istenen tedbirlere riayet edilmesini zorunlu kılmaktadır. Tedbirlerin yorgunluğu, ihlallerin gerekçesi yapılmamalıdır.