Çok değerli okurlarım, geçen hafta bir kötü anlayış canımı ziyadesiyle sıktı. İlçede yapılan voleybol müsabakasında birinci olan okulumuzun haberi verilirken, önce üçüncü olan okul zikredilmiş, bizim adımız ise en sonlarda yer bulabilmiştir.
Zaten şaibelerle dolu geçen bir turnuva olduğu devamlı söyleniyordu. Oyunun kurallarının, oynanırken belli olduğu da herkes tarafından dile getiriliyordu. Ben maçtan çok fazla anlamadığım halde, final oynayan takımın 3. olması da yeterince manidardı. Belki de bu sakat anlayış, bir ilke imza atıyordu.
Daha sonradan çıkıp da bana kimse, -Niye doğruları söylüyorsun? demesin. Birilerinin işi belki işi kendine yontmak olabilir ama hayatımın hiçbir döneminde doğrudan ayrılmadım ve bundan sonra da ayrılmayı düşünmüyorum.
Gazetecilik, doğruları söyleme sanatıdır. Bu, benim naçizane fikrimdir. Yaklaşık üç yıldır, basın camiasında yer bulan biri olarak, bu tespitimi de siz değerli okurlarımla paylaşmak isterim. Hemen şunu da söyleyeyim, ben gazeteci falan değilim. Bu işi, profesyonel olarak yapanlar gazetecidir. Ben sadece gazeteci ruhlu bir kişi olabilirim.
Bir diğer husus, yeryüzünde 3 tip insan vardır. 1. tip insanlar, fikirlerle olgularla uğraşır. 2. tip insanlar olaylarla ilgilenir, olaylardan bahseder. 3. tip insanlar vardır ki bunlar da direkt kişilerle ilgilenirler. Siz kendi konum ve gelişiminize göre, bunlardan birini seçersiniz. Ama daha sonradan, yeri geldiğinde olay ve kişilerle de ilgilenmek, onları da yazmak durumunda kalabilirsiniz.
Ve yine bir söz der ki, cahille girdiğim hiçbir tartışmayı kazanamadım. Biz buradan doğruları söylemeliyiz. Siz değerli okurlarım da yorumlarınızı gazetenin web sitesine yazabilirsiniz. Yoksa havaya konuşmanın ve okumanın çok fazla getirisi olmayacaktır. Güzel bir işe, yine güzel bir işle karşılık vermek gerek.
Sevgili okurlar, başlıkta değindiğim konuya tekrar dönerek, bu hususu açıklayacak birkaç örnek vermek istiyorum. Evet, köylüler de, köyde görev yapan insanlar da aynen şehirde yaşayan insanlar gibi değerlidir, saygındır, onurludur. Köyde itibar ve değeri yeterince olmayan kimi insanlar, köyden çıktıklarında, ilk iş olarak köylüleri eleştirmeye başlayabilirler. Taa ki karşılarına birileri çıkana kadar.
Vatandaş köyden ceviz getiriyor, şehirli kardeşin lafına bak. Temiz mi? Hay diline eşek arısı soksun. Sen temizliğin ne olduğu kimden öğrendin? ÖSYM sınavlarında hep şehirdeki öğretmenler görev alıyor. Köydeki garibanlar da sadece bakabiliyor bu duruma. Azıcık sesimizi çıkardığımızda, bizde yetki yok, biz sadece okullardan isim istiyoruz deniliyor. Görevi falanca veriyor, filanca veriyor gibi açıklamalar. Şehirde satılamayan simitler, ertesi gün köylerdeki okul kantinlerinde pekâlâ satılabiliyor, yazıktır günahtır, köylüler de insandır. Köylerde yaşayan insanlara da şehirlerdeki haklardan verilmelidir, makul bir sıra ile.
Arkadaşlar, hiç kimse geri zekâlı değildir. Karşınızda çocuk falan yok. Bir işi ya adam gibi yapacaksınız, ya da adam gibi yapacağınız başka bir iş bulacaksınız. 'Allah'ın on pulunu bekleyedursun on kul, Birine tam dokuz, dokuzuna bir pul, Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa' diyor şair.
Adaletin olmadığı yerde mutlu olacağınızı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. İnsanoğlu beşerdir, şaşar veya gaflete düşebilir. Ama sıkıntıları da birilerinin söylemesi gerekir. Bu, bazen ben, bazen de sen olabilirsin. Önemli olan hata yapmak değil, hatadan ders çıkarmasını bilmektir.
Sen, bu gün köyde yaşayanları itelersen, bir gün o kişiler, senin başına bir musibet olarak geldiğinde hiç şaşırma. 'Allah bela yazmaz, kul azmayınca' sözünü hepimiz biliriz.
Bir kişi ya da kuruma önem verebilirsiniz ama bunu başkalarını iteleyerek yapmak hiç de yakışık almayan bir durum olmuştur. Ve benim canla başla çalıştığım kurum, derece yapmasına rağmen, hak ettiği sırayı alamaması beni ağlatmıştır. Daha ne anlatayım? Bunu kim ve neden yapmıştır bilmiyorum ama bundan sonra böyle bir durumla karşılaşmayız diye temenni ediyorum. Sevgiyi hak edenlere yürekten sevgilerimle.