Diana Franches Spencer…Kökeni Stuart'lardan gelen İngiliz aristokrasisin içine doğmuştu.
Anne tarafında İrlandalı, İskoçyalı, İngiliz ve Amerikan soyuna dayanıyordu. Büyükannesi
New York'lu zengin bir mirasyedi olan Frances Work’tu. Jane ve Sarah adında iki ablası,
Charles adında bir erkek kardeşe sahipti. Kraliyet ailesi ile olan yakınlığı ablası Sarah’nın
Prens Charles’la olan romantik ilişkisiyle derinlik kazandı. Sonradan açığa çıkan
röportajlarında sıradan bir evlilik yapmayacağını hissettiğine yönelik iddalı söylemleri
dikkat çekici oldu. Ancak bunlarla sınırlı değildi. Diana tarzıyla, özgür ruhuyla dönemin
ilgisini üzerinde topluyordu. Kendisinden on üç yaş büyük olan Charles ile evlenirken,
kraliyet kurallarını değiştirecek kadar cesaretliydi. Eşe sonsuz itaat yemini etmedi.
Hastalıkta ve sağlıkta her daim seveceğini ve yanında olacağını söylemeyi tercih etti.
Diana’nın u evlilikle birlikte rolü büyüdü ve hayatı daha da ağırlaştı. Artık kraliyetin Galler
Prensesiydi. İki oğlu oldu. Evliliklerindeki yaşadıkları olumsuzluklar ve bu olumsuz
durumların kamuoyuna gitgide daha sık yansıması ise çıkmaza giren evliliklerini 1996
yılında ayrılıkları ile sonuçlandırdı. Ancak Prens Charles’in psikolojik şiddetine maruz
kalan, sevgisizlik ve ihanetten beslenen bir evliliğin içinde olan Diana birçok ifadesinde
yeme bozukluğu olduğunu defalarca dile getirmişti.
Neredeyse herkesin aşina olduğu ve son zamanlarda adından sıklıkla söz ettiren ‘’Bulimia
Nervoza’’.
Diana’nın röportajlarında bahsettiği, önce yememek için direndiği sonrasında ise kendini
daha fazlasını, daha da fazlasını kontrolsüzce tüketmeye başladığını finalde ise kustuğunu
ifade ettiği bir yeme bozukluğu.
Aslında bu tanımlama bizlere kabaca tarif edilmiş olsada bulimia nervozanın klinik
tanımlamasını yaptığını söyleyebiliriz.
Bir rahatsızlık diğerinden daha elzemdir diyemeyiz. Ancak bulimia nervozanın görece biraz
daha sinsi bir yeme bozukluğu olduğunu söyleyebiliriz. Zira bulimik bir bireyi
görüntüsünden ayırt etmek imkansızdır. Genellikle ya olmaları gereken kiloda ya da
olmaları gereken kilodan biraz fazladılar. İşlevsiz ve gerçekçi olmayan düşüncelerin
yönettiği çaresiz duygular bireyi büyük bir çıkmazın içine sürükler. Kendi değer algısını
bedeni üzerinden şekillendiren birey tüm hayatını da farkında olmadan bu yeme bozukluğu
üzerinden şekillendirmeye başlar. Stresli, kaygılı, üzgün hissetmesine neden olan tüm
olumsuz olaylar ve duygularla birlikte kendini rahatlatan en basit haz mekanizmasına yani
yemek yemeye yönelir. Kısa sürede hızlıca tükettiği besinler sonucunda kendini boğucu bir
pişmanlık ve çaresizlik içerisinde fazla tüketimini telafi edici eylemler gerçekleştirir. Bir
noktadan sonra bozulan beden algısı, kilo ve vücut şekilleri üzerine olan yoğunluğu arttırır.
Gidilecek olan tatil öncesi uzun süre kendini aç bırakmalar, kilo aldığını düşünerek sosyal
çevreden uzaklaşma, kilo vermek için sürekli diyet halinde olma, kilo alma korkusu ile
yaşama… Kendileri ve bedenleri ile ilgili acımasızca olan düşünce ve yaklaşımları hem
hayatı bireyler için zor bir hale getirecek hem de bu rahatsızlığın tedavisi için zorlayıcı
olacaktır. Hastanın zihnindeki beden algısının düzelmesi, sürekli kilo ile ilgili düşünceler
içerisinde olmaktan kurtulması, sağlıklı yeme alışkanlıkları kazanması ise tedavi sürecinin
temelini oluşturur. Bulimia Nervoza, geçmişten günümüze mutlaka tedavi edilmesi gereken,
yer, zaman, kişi seçmeyen bir yeme bozukluğudur.
KRALİYET SOFRASINDAN BULİMİA NERVOZA’YA YOLCULUK
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.