14-17 Eylül 20022 tarihleri arasında, bir gurup arkadaşla Kudüs programı yaptık. Periyodik aralıklarla planlamalar yaparak, firmamızın organizasyonuyla, sık sık Kudüs ziyareti gerçekleştirmekteyiz. Bunlardan sonuncusunu pazar gün ülkemize dönerek tamamladık. Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa; Müslümanların acılı yarası, gönül dünyası, sohbet konusu ve kalbi muhabbetlerinin gerçekleştiği bölgedir. Üç-beş Müslüman bir araya geldiğinde bir şekilde mutlaka konu Kudüs’le ilgili konu başlıklarının konuşulmasına gelmektedir. Ancak; Kudüs’ü ziyaret, konusunun konuşulduğu kadar sık değildir. Kudüs ziyaretlerini organize ettiğimiz üç-beş yıldan beri gördüğümüz o ki; bir takım insanlarımız Kudüs’ten habersiz, bir kısım dostlarımız Kudüs’ün hassasiyetinin ve geldiği noktanın farkında değil, bir kısım arkadaşımız hamasi görünüşte, birçok vatandaşımız da sorunlar nedeniyle ürkek ve korkak durumdadır. Bugüne kadar yaptığımız organizasyonlarda can güvenliği açısından her hangi bir sorun yaşamadık, olumsuzluğa konu olacak her hangi bir ortama da şahit olmadık. Güvenlik nedeniyle bir takım maksadı aşan tedbirlerin varlığına da alıştık. Kudüs sevda olmaktan önce şu anda gönülleri tırpanlayan bir acıdır. Görülmeden ve ziyaret edilmeden gelinen aşamanın fark edilmesi de mümkün değildir. Kudüs muhabbeti nedeniyle bir çok anekdot anlatılmış, bir çok sohbet programları organize edilmiştir ama bunları hiçbiri gerçeğin kendisini anlamaya yetmemiştir. Mutlaka Kudüs’e gidilip; acı, keder ve muhabbet bir arada yaşanarak görülmelidir.
Kudüs sevdasıyla ilgili anlattığımız anekdotlardan birisi de aşağıdadır. "Haleb'te bir marangoz varmış.. Öyle sıradan biri değil, adam gibi adammış. "Kudüs esir, Mescid-i Aksa tutsak" der, dertlenirmiş hep.. Dertlenmekle kalmamış "Ben Kudüs için ne yapabilirim?" düşüncesi sarmış yüreğini.. O, ne asker ne de komutan, basit bir maronozmuş.. Düşünmüş.. Sonra demiş ki: Madem ki marangozum, o zaman kendimce, elimden gelenin en iyisini yapmalıyım Kudüs için! Hemen kolları sıvamış ve en güzel işçilikle harika bir minber yapmış Mescid-i Aksa için.. Öyle ki dillere destan olmuş bu marangozun minberi.. Ünü Irak'a kadar ulaşmış.. Bazıları sormuşlar Marangoz'a:-Yahu sen yaptın minberi ama kim götürüp koyacak Mescid-i Aksa'ya? Demiş ki Marangoz: -Benim elimden gelen minber yapmaktı, en güzelinden ve yaptım! Elbet bir komutan çıkacak ve onu yerine koyacaktır inanıyorum! Vee.. Tikrit sokaklarında koşturan 4-5 yaşlarında bir çocuk o zaman Selahaddin Eyyubi.. Duyar bu minberin hikayesini ve der ki: -Ya Rabbi vallahi de billahi de bu minberi ben koyacağım Mescid-i Aksa'ya nasibeyle! Bu kadar aşkla yola çıkılır da hiç Allah muvaffak etmez mi? Kudüs alınana kadar gülmez hiç.. Aksa esirken kendine ev tutmaz çadırda yatar fethe kadar.. Ve.. Selahaddin Eyyubi koyar minberi Aksa'ya, O meşhur minberin 67' yılında minber yanar, 2007 yılında da benzeri yapılıp yerine konur. Sen yeter ki minberini yap! Rabbin Selahaddinleri yollayacak elbet."
Kısmen alıntı yaptığımız bu anekdotu, Kudüs ziyareti esnasında, Mescidi Aksa’daki mevcut minberi tanıtırken de anlatmaktayız. Aynı minberden El-Halil Mescidinde ve Şam Emevi Camiinde de bulunmaktadır. Bu kadar ince duygulara sahip sevenleri olan Kudüs; Müslümanların imtihan alanıdır. Cihad'ın yapılacağı bir çok yer vardır ama bunun için ortak merkez Kudüs'tür. Kudüs’le ilgili olarak bugün için en basit ve hemen yapılabilecek cihad eylemi de gidip, ziyaret edilmesi, mümkünse de maddi yardımların yapılmasıdır. Şahit olduğumuz ortamlar ve konuştuğumuz Filistinli dostlarımızın beklentilerine göre; en acil olan maddi yardımdan da önce Kudüs’ün ziyaret edilmesidir.