Kısaca bir ülkenin kendi kültürel değerlerini ve ideolojisini ,başka bir ülke halkına benimsetmesidir. Kültür emperyalizmi sömürgeleştirmenin en güzel adımıdır. Doğal olarak en iyi pazar bulma yöntemidir.
Yılbaşı geceleri arabesk şarkı söyleyen kişileri gece 12’den sonra ekranda görürdük. Bu tarz bizim kültürümüze ait değildi. Kanal sayısı artmaya başladığında ise para her şeyin önüne geçmişti. Arabesk artık kasetlerden ekranlara taşınmıştı. Doğal olarak yabancı müzik kanallarının artması ile, durarak söylenen şarkılar hareketlenmeye, hatta çıkış noktasını imrendirecek çeşitliliğe ve açıklığa ulaşmıştı bizde.
Artık sesin önemi yoktu, beden ,giyim sesin önün geçmiş, en çok açılan en çok izlenen olmuştu. Sonucunda, giyimden tutunda, sokaklarda ki mağaza isimlerine , eğlence mekanları ve eğlenme anlayışına kadar toplumumuz değişmeye başlamıştı.
Öyle ya batı bir medeniyettir ve batının ilim ve fenninin dışında ne varsa almamız gerekiyordu.
Farkında mısınız okul öğrencilerinin büyük bir bölümün sırtında gitar bulunmaktadır. Saz neden bulunsun ki, ikisi de telli müzik aleti fakat, bir tanesinin önü daha açık, daha medeniyet vurgusu var. Önü açık olan gitar, saz biraz daha doğuyu anımsatıyor.
İlim batıda olduğuna göre, doğudan hızla uzaklaşılması gerekmektedir. Bir müzik aleti bu kadar önemlimidir, kesinlikle hayır, yanında, moda adı altında bir pazar girer hayatımıza, starbucks sahnede ki yerini alır. Espresso bazlı içecekler köşeye sıkışır, Coffee, Mocha, Java, Chocolate, Mango Passion Fruit adlı içecekler camlarda sıçramaya, dışarıda olup biteni görmeye çalışırken ilgi uyandırır, konuşma dilimize çeşitlilik kazandırılır.
Toplum gelişmeyecek mi ? Tabiki gelişecek. En büyük gelişme bize ait ne varsa onlardan hızla uzaklaşmak ile oluyor.
Televizyon evlere girdikten sonra toplumda bozulma daha çok hız kazandı. Kanallar arttıkça bozulmanın çeşitliliği de arttı. İnternet sokakta bile elde gezerken, bozulmayan bir toplumu tasavvur edemeyiz.
Tüm bunlar kötü amaçlı mı ? Asla kullanıma ve zihniye bakar tabi ki. Olumlu yönlerini de görmek gerekiyor. Mesela o matbaayı almadık ya, işte geri kalmışlığımıza mükemmel bir neden bulup yapıştırmıştık. Matbaa Avrupa ile aynı anda hayatımıza girse idi eğer, şuan Almanya ile boy ölçüşüyor olurduk. Buna inandık mı ? Televizyon daha yeni yeni evlere girmeye başladığında mahallenin belli yaş seviyesi üzerinde olan kadınları, onlar elektrikle oynatılıyor der izlemezdi. Sonra Köle Isaura diye gündüz kuşağına bir Brezilya dizisi konuldu. O dizinin saati geldiğinde bahçelerde çalışan kadınlar kendilerini en yakın eve atıp onu izlemeye başladılar. Devamında pembe diziler, evlendirme programları ve Türk diziler. Artık yaşlı insanların bile her güne ait bir dizi filmi olmuştu.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı , çocuklarımız nasıl eğlendiler o gün ? Şehrin içinde ki okullardan başladı, Tango , Vals yaparak etkinliklerde bulunmak. Daha sonra örnekleriyle genişledi şehre uzak yerleşim yerlerinde de. Ve bu bizim kültürümüz dışında gelişen etkinliklere çıkıp bir kişi dur demedi.
Müzik evrenseldir diye savunmaya geçildi. Bunu söyleyenler ve beynimize sokanların çocukları için evrenselin dışına mı çıkmıştı saz ki onu kendi ülkelerinde hiç kullanmadılar.
Toplum bozuldu mu?
Ne münasebet, toplum neden bozulsun ki? Gelişmenin önünde durulmamalıdır. Gelişme bizi ileri ufuklara taşıyacaktır.
Beynimiz uyuşturuluyor denildi değil mi? Beynimiz uyuşturulmuyor, sadece narkoz verildi, 2050 den sonra patlama yapacağız, eğer aslımızı bulabilir, bize neler oluyor diyecek olgunluğa erişirsek.