Bir çoğumuz kendi iç sesimizle konuşurken,ben kimim,neredeyim,ne yapıyorum,nasıl yaşıyorum diye kendimizi sorgularız.Bunu yaparken soyut sözcüklerle değil,derin iç görülenin hakkını vererek cevaplarsak insan olduğumuzun bilincine varırız.
Hiç düşündünüz mü,dünyayı işe yarar kılarak bize yardımcı olan,bizi doğa güçlerinin şiddetine karşı koruyan ve bütün etkinlik değerlerini "Kültür" olarak tanımlarız.
İsterseniz biraz gerilere gidelim ve ilk kültürel etkinlikler olarak alet kullanımını,ateşe hâkim olmayı,yerleşim yerlerinin yapımını ve tekerleğin önemini düşünelim.Bunların arasında ateşe hâkim olma,son derece olağanüstü,eşi bulunmayan bir başarı olarak diğerlerinden ayrılırken,diğer etkinlikler ise insana o günden bu yana üzerinde ilerlediği yeni yollar açmıştır.İnsan elindeki aletlerle zorluğun itisiyle gerek hareket,gerekse duyum organlarını mükemmelleştirir ya da işlevsel olmasının önündeki engelleri yıkar.
Bunların daha açık anlaşılması için birkaç örnek daha vererek açıklayalım. Motorlar insan kasları gibi istediği yöne yöneltebileceği devasa güçleri hizmete sunar,gemi,araba ve uçak sayesinde suyun ve karasal engellerini aşar..Gözlük ile gözdeki merceğin hatalarını düzeltir,teleskop ile uzaklıkları gözlemlemeyi bilir,mikroskop ile gözün ağ tabakasının görmeye koymuş olduğu sınırları aşar,fotoğraf kamera makinesi,tıpkı eski gramafonun,aynı şekilde uçucu sesleri kendinde sakladığı gibi görsel izlenimlerin uçuculuğunu da sabitler.Her ikisi de aslında insanın sahip olduğu anımsama yeteneğinin maddeleşmesi olan araçlardır.
Telefon aracılığı ile masalların bile erişilmezliklerini kabul edecekleri uzaklıklardan sesler alır veririz.Yazıya gelince kökeninde,orada bulunmayan kişinin sesidir. Ev ise,insanın belki de hâlâ özlemini duyduğu ,kendini güvencede ve hoşnut hissettiği ilk yerleşim yeri olan ana rahminin yerini tutar.
İlk başta zayıf bir hayvan organizması olarak üzerinde belirdiği ve türünün her bireyin de çaresiz bir süt çocuğu olarak dünyaya ayak basan insan,yalnızca bir masal gibi görünmekle kalmaz,adeta masallardaki dileklerin çoğunun gerçekleşmesidir.Sahip olunan bu şeyleri birer kültürel kazanım sayabiliriz.
Çağın gereği her gün yeni bir ihtiyaç belirir,bu ihtiyaçlara cevap olabilecek yeni icatlar yaratır. Bugün bir ülkede,başta demokrasi,adalet,hukuk,insan haklarının yanında toprağın insanlar tarafından kullanılmasını ve insanın doğa güçlerinden korunmasını sağlayan,kısacası insanın yararına olan her şeyin sağlanmış ve etkili bir biçimde kullanılıyor olması durumunda o ülkenin yüksek bir uygarlık düzeyine ulaştığına karar veririz.
Böyle bir ülkede şehirlerin altyapısı tamamlanmış,taşma tehlikesi olan nehirlerin akışı düzenlenmiş,sular kanallarla suya gereksinim duyulan yörelere aktarılmıştır.Toprak özenle işlenirken o toprağa uygun tohumlar ekilmiş,verime uygun bitki türü kullanılmış,yerin altındaki madenler çevreye zarar verilmeyecek bir yöntemle gün yüzüne çıkarılarak gerek duyulan araç ve gereçlere dönüştürülmüştür.
İletişim araçları yeterli,hızlı ve güvenilir şekilde hizmet vermektedir.Hayvancılık bir düzen ve çeşitlilik içinde yetiştirilmiş,dışa bağımlılıktan kurtulunmuştur. Bazılarına garip ve gereksiz görünen ve dışlanan güzelliklerimiz vardır.Örneğin şehirlerde oyun ve hava alma,gezinti alanı olarak parklarda çiçek tarhlarının,evlerin pencerelerin çiçek saksıları ile süslü olmasına kimimiz burun kıvırırken kimimiz de "uygarca" bularak takdir eder.
Uygarlığın takdiri kişiden kişiye değişir.Uygar insandan doğada karşısına çıkan güzelliği taktir etmesini ve nesnelerle,el emeğiyle yapabildiği ölçüde,bu güzelliği üretmesini bekleriz.
Uygarlıktan beklediğimiz şeyler bizim ne kadar uygar olduğumuza bağlıdır. Son olarak insanların kendi aralarındaki ilişkilerindeki tutumlarını,toplumsal ilişkilerini,insanları komşu ,dost,akraba,başka bir insanın cinsel nesnesi,aile üyesi,devlet-yurttaş olarak tüm bunları kendimizi ideal taleplere uygun ve uygar olan ne ise onu saptayarak yaşarız.
Bireysel özgürlük uygarlığın bir hediyesi değildir,uygarlığın gelişimi ile bu özgürlüğe sınırlamalar getirilir ve adalet de bu sınırların dışına hiç kimsenin çıkmamasını sağlar.
Daha gelişmiş kültür ve uygarlığa hep el ele...