KUR"ÂN-I KERÎM"İN KUR"ÂN"DAKİ İSİMLERİ 12 el-MEVʻIZA
Değerli dostlar,
Bugün yazmaya çalışacağımız konu yine Kur"ân"ın Kur"ân"da yer alan isimleri hakkında olacaktır. Daha önce Kur"ân, Kitâb, Furkân, Nûr, Rûh, Şifâ, Beyân, Hakk, Zikir, Hidâyet ve Rahmet kelimeleri üzerinde durmuştuk. Bu yazıda ise Kur"ân"ın diğer bir ismini tanıtmaya çalışacağız.
Kur"ân"ın bu saydıklarımızın dışında bir diğer ismi de mev"ızadır. el-Mev"ıza kelimesi vaaz, nasihat, öğüt anlamlarına gelmektedir. Kur"ân"ın mevʻıza oluşu onun ilâhî merhametin insanlara öğüt olarak yansıması demektir.
Kur"ân"ın öğüt oluşu hakkında çeşitli âyetler vardır. Bunlardan birisi şudur: Bu (Kur"an), bütün insanlığa bir açıklamadır; takvâ sahipleri için de bir hidâyet ve bir öğüttür (Âl-i İmrân 3/138; Nûr 24/34). Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidâyet ve rahmet gelmiştir (Yûnus 10/57). Bu âyetlerde Yüce Allah Kur"ân"ın insanlık için bir öğüt olduğunu açıkça ilan etmektedir.
Öğüt olan ve öğüt olarak indirilen Kur"ân"ın bu yönünden yeterince yararlanılıp yararlanılmadığı çok önemli bir konudur. İnsanlar din adına daha çok başka kaynaklara yönelmekte, Allah"ın kitabına gereken müracaatı yapmamaktadırlar. Oysa Allah adına konuşanlar Allah"ın kitabından konuşmak zorundadırlar. Dinin öğüt kaynağı Kur"ân"dır; bu anlamda gerçeğin ışığını başka taraflarda arayanlar Kur"ân"ın aydınlığından yararlanamazlar.
Toplumda genellikle din adına konuşulunca bazı hikaye, masal veya efsanelere dayalı bilgilerin verildiği ve halkımızın da önemli ölçüde bu tür anlatımlara itibar ettiği gözlemlenmektedir. İnsanların geçmiş olgulardan ders çıkartmaları önemli bir eğitim ilkesidir. Bu amaçla Yüce Allah Kur"ân"ın büyük bir bölümünü kıssalardan oluşturmuş, geçmiş millet veya ümmetlerin hayatlarının bu ümmete ibret oluşturacak kısımları sıklıkla Kur"ân"da yer bulmuştur.
Eğer insanlar daha çok hikayelerden hoşlanıyor; bu nedenle hikaye anlatıyoruz denilirse buna verecek cevabımız açıktır: Evet, haklısınız; ancak sizin konuştuğumuz alan dindir ve din adına yalan ihtimali bulunan şeyler kesinliklikle anlatılmamalıdır. Mutlaka geçmiş olgulardan söz etmek ihtiyacı varsa bunları Kur"ân kıssalarından yararlanarak anlatmak gerekmektedir. İşte Hûd sûresi 120. âyet: Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini (tatmin ve) teskin edeceğimiz her haberi sana anlatıyoruz. Bunda sana gerçeğin bilgisi, müminlere de bir öğüt ve bir uyarı gelmiştir. Demek ki Kur"ân"da anlatılanlar birer kıssadır; bunlar bütünüyle gerçektir ve müminlere öğüt olsunlar diye anlatılmışlardır.
Din adına konuşanlar Allah"a davet etmek zorundadırlar; Allah"a davet edenler Allah"ın kitabıyla bunu yapmalıdırlar; çünkü sözlerin en güzeli En Güzel"in sözüdür; en güzel söz en Güzel"in gönderdiği söz olduğuna göre bunun bir tane adı vardır ki o da Kur"ân"dır. Rasûlüllah"ın peygamberlik hayatında uyguladığı temel prendsip de işte buydu. Şimdilerde dini anlatmak anlamında Nebî (as)"ın sünnetini merak edenler Kur"ân"ı anlatmak durumundadırlar. Elbette bunun için Kur"ân"ı çok iyi bilmek gerekir.
Konuyla ilgili son bir âyet daha hatırlatarak yazıya son vermek istiyorum: Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidâyete erenleri de çok iyi bilir (Nahl 16/125).
Kur"ân"ın öğüt oluşu gerçeğini fark eden ve onun öğüt deryasından yararlanabilenlerden olmamızı niyaz ediyor, hepinizi Yüce Allah"ın engin merhametine emanet ediyorum. Hoşça kalın sevgili kardeşlerim