İnsanlık tarihi boyunca bütün dinlerde kurban uygulaması vardır. Kur’anda Hz. Ademin iki oğlu olan Habil ve Kabil’in Allah’a kurban takdim ettiklerinden bahsedilir. Her dinde var olan kurban uygulaması amaç ve şekil bakımından farklılık arz etmektedir. Yüce Allah Kevser suresinde; “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” buyurmaktadır. Bu ayet-i celile kurban bayram namazının kılınması ve kurban kesilmesiyle ilgilidir. Peygamberimiz de insanlara hitaben; “Ey insanlar ! Her ailenin, her yıl bir kurban kesmesi gerekir” buyurmuştur. Din bilginleri ve mezhep imamları kurbanın vacip ya da sünnet oluşu konusunda farklı düşünmüşlerdir. Ülke genelinde vatandaşlarımızın çoğunun taklit ettiği Hanefi mezhebine göre kurban vaciptir. Aile içerisinde imkanı olan herkesin ayrı ayrı kurban kesmesi gerekir. Fıkıh alimlerinin bir kısmına göre de kurban kesmek müekked sünnettir. Peygamberimizin “Kim hali vakti yerinde olup kurban kesmezse bizim mescidimize uğramasın” buyurması ve kurban kesmeyi hiç terk etmemesinden hareketle kurbanın tüm ümmeti kapsadığı ve gereklilik arz ettiği sonucuna varan alimler kurbanın vacip olduğunu savunmaktadırlar. Kurbanın müekked sünnet olduğu görüşüne sahip olan din bilginleri de Kur’anda kurbanla ilgili açık bir emrin bulunmayışından bu sonuca vardıklarını, Hz. Peygamberin kurbanı hiç terk etmemesinin de sünnet olarak açıklanabileceğini ifade etmektedirler.
Kurban bayramında kesilen kurbandan başka ibadet niyetiyle kesilen başka kurban çeşitleri de vardır. Bunlar; adak kurbanı, akika kurbanı, temettu ve kıran haccı yapanların kestiği kurban, haccda ceza olarak kesilen kurban, vasiyetinin ve adağının olması halinde ölüler için kesilen kurban’dır. İsimleri ve gerekçeleri ayrı ayrı olsa bile bu kurbanların ortak ve farklı hükümleri vardır. Kurbanlık hayvanların özellikleri ve kesilişi bakımından tüm kurbanlarda uygulama aynıdır. Etlerinin tasarrufunda farklılıklar söz konusudur.
Kurban kesmenin vacip olduğunu savunan ve sünnet olduğunu ifade eden din bilginlerinin ortak görüşleri, kurban kesecek kimselerin şartlarında birleşmektedir. Bir kimsenin kurban kesmesi için Müslüman olması, akıllı ve erginlik çağına erişmiş olması, yolcu olmayıp ikamet eder halde olması, belirli bir imkana sahip olması gerekmektedir. Bu şartlara sahip olan kimselerin kurban kesmesi Hanefi mezhebi imamlarına ve bir kısım din bilginine göre vacip, diğerlerine göre de sünneti müekkededir. Ebu Hanife ve imam Ebu Yusuf ile, Hanbeli ve Maliki mezheplerince kabul gören görüş, kurbandan yükümlü olmak için akıllı olmak ve erginlik çağına erişmiş olmak gerekmez. Kurbanın sosyal ve toplumsal menfaatini göz önüne aldığımızda, fakirlerin ve ihtiyaç sahiplerinin kurbandan istifadelerinin sağlanması için erginlik çağına erişmemiş ve akıllı olmayanlar adına da velileri veya kanuni temsilcileri onların mallarından kurban keserler. Hanefi mezhebi daha çok imam Muhammedin görüşünü benimsemiş ve uygulama bu görüşe göredir. İmam Muhammede ve Şafilere göre, erginlik çağına erişmemiş ve akıllı olmayan kimseler için kurban kesilmez, onların mallarının korunmasının esas olduğu düşünülür.
Hanefilerde kabul gören görüşe göre kurban kesmede esas olan mali durumdur. 85 gr altını veya bunun karşılığı olan paraya sahip olan herkesin kurban kesmesi Hanefi mezhebine göre vaciptir. Daha açık bir ifade ile zekat verme zorunluluğu içinde olan herkes kurban kesmek zorundadır. Yıllık toplam sabit gelirlerden yıllık toplam zorunlu giderler çıktıktan sonra geriye 85 gr altın karşılığı para kalıyorsa bu kimse kurban kesmek zorundadır. Ancak kurban için, zekat ibadetinde olduğu gibi 85 gr. altının veya bunun karşılığı olan paranın bir yıl elde kalması gerekmez. Fitre vermedeki uygulama kurban için de geçerlidir.
Artık bu günlerden itibaren şartlarına uygun kurbanlıkların alınmasına başlanmıştır. Kurbanlık alan ve satanların birbirlerini aldatma yarışı içerisine girmeleri haramdır, günahtır. Müslümanları aldatan Müslüman olamaz, yani bu davranış Müslümana yakışmaz anlayışı Peygamberi tavsiyelere göre şekillenmiş ve kabul görmüştür. Kurbanlarımızın kabul ve hayırlı olması için Rabbımızdan dua ve niyazlarda bulunmalıyız.