Millet Meclisinin kürsüsü var. Üniversitelerde kürsü var. Camilerde kürsü var. Kürsü denince öncelikle bu üç önemli kürsü akla gelir. Elbette bunların yanında çeşitli amaçlarla kullanılan ve fiziki olarak bir boyuta sahip kürsüler de var. Ancak, ifade ettiğimiz bu üç önemli kürsü, fiziki anlam ve boyutlarıyla tanınan kürsüler değil; dini, siyasi ve akademi alanlarından insanlara seslenen kürsülerdir.
Özgül ağırlığı yüksek olan bu kürsülerin, toplumla olan bağları da çok önemlidir. Fonksiyonel özellikleri itibariyle birbirinden farklı görülen bu kürsülerin ortak amacı, muhatap kitlesinin aynı olmasıdır. Meclis kürsüsü de, üniversite kürsüsü de, cami kürsüsü de; insanlara hizmetin merkezindedir. Birisinden milletin hakları savunulur, birisinden ilim öğretilir, birisinden de din anlatılır. Her biri kendi alanlarından insanlara yön ve yöntem, dünya ve ahiret mutluluğu sunar.
Bu kürsülerin birbirinden uzaklığı, muhatap kitlenin istifadesini azaltır. Alanları ayrı ama amaçları aynı olan bu kürsüler birbirlerine ne kadar yakın olurlarsa, onlardan istifade de o oranda yüksek olur. Söz konusu kürsüler; birbirlerini destekleyecek ve tamamlayacak şekilde çalışmış ve hitap etmiş olsalar, her birinin müstakil olarak ortaya koyduğu güçleri, bu birleşim nedeniyle artacaktır.
Milletvekili, akademisyen ve din adamı, aynı mesajı sunmak için güç birliği yapmış olmaları halinde, toplumda da önemli bir pozitif kabul oluşturacaklardır.
Kürsülerin diline kulak veren toplumlar, istikâmet tayininde hâta yapmazlar veya hâtaları çok aza iner. Peygamberimiz; "Din Nasihattır" buyurarak, bu önemli hassasiyetin altını çizmiştir.
Ortak değerleri aynı olan ülkemiz gibi toplumlarda, bu kürsülerin ortak dil kullanması hem çok büyük bir etki gücü oluşturacak, hem de toplumun birliğine önemli derecede "harç" olacaktır.
Başta, bu kürsülerden hizmet verenler olmak üzere, sorumluluğu olan herkesin, bu kürsüleri birbirine yakınlaştırmak için gayret göstermesi gerekir. Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Görmez hocamızın, üniversite ve cami kürsülerinin birbirine yaklaştırılması hakkındaki ifadeleri, toplumda önemli derecede karşılık bulmuştur.
Uzun yıllardan beri bu önemli kürsüler, birbirlerinden çok uzakta olmuş, zaman zaman da birbirlerini tenkit, tehdit ve tahkir edecek söylemler kullanmışlardır. Her birisi milletin temsilcisi veya hizmetçisi olarak kendilerini sorumlu görüp, diğerlerine ateş açmışlardır.
Kürsüler; nasihat ve hizmet merkezleridir. Hakların arandığı, bilginin sunulduğu, ahlâkın öğretildiği yerlerdir. Kürsülerin dili, toplumun değerlerine uygun olmalıdır. Kürsülerden hizmet sunan ve hikmet anlatanların; hem sunumu, hem değer yargısı, hem de donanımı ortak değerlerden oluşmalıdır.
Toplumun geleceği; bu kürsülerin birbirine yakınlığı ve hesabiyetten uzak bir anlayışla çalışmalarına bağlıdır. Hasbi duygularla ve topluma hizmet sunma düşüncesiyle çalışması gereken bu kürsü ve kullananları; geleceğin teminatlarıdır.
Söz konusu kürsülerden hizmet sunma sorumluluğunda olanlar; bu sorumluluklarını yerine getirme oranına göre toplumun duasını alacak, Yaratanın rızasını kazanacaklardır. Aksi halde, hem toplumda tepki oluşacak, hem de Rablarıyla araları açılacaktır.
Bu kürsüleri birbirlerine yaklaştırmalı, hizmet diline dönüştürmeli, bu dile de kulak verilmelidir.