Savcıların
ve hakimlerin
ve de çeşitli mekanizmalarca organize edilmiş organize şubelerin
Akıl almaz hukuki hak ihlalleriyle dolu soruşturma kurgulamaları
zorlama ispata haiz tutanakları ve daha bulgu aşamasındayken adını delil koydukları çeşitli belgelerin yada dijital görüntülerin eşliğinde dökümanların davaların alabildiğince havalarda uçuştuğu hiç hız kesmeden de sürdüğü bu günlerde namı değer insan hakları savunucusu Avrupa basını ve sözcülerinin sistemli ve organize sessizliği ne kadar komik değimli
bundan da komik olanı ise yıllar boyunca Türkiye'nin AB üyeliği tam anlamıyla
'mütareke komiserliği ' düzeyinde yürütülmüş.
Avrupa'nın gerçekte Türkiye'ye duyarlılığı, ve insan hakları ilgisi ve iletişimi 'sıfır'..
Avrupa Türkiye ilişkilerini tayin edilen sömürge komiseri benzeri kişilerle idare etmiş,
Hepsi bu kadar.
yıllar boyunca insan hakları,
ifade özgürlüğü,
uyum yasaları
gibi durmaksızın başa vurarak direktiflerle söyledikleri her şey, ısrarla dile getirdikleri evrensel insan hakları sorumluluğu ya da evrensel hukuk değerler gereği asla değil,
bir kez daha doğrulanıp artık tescillendi ki bunlar iç savaş eşiğine bizleri götürecek her şey de varlar
tek amaçları Türkiye'yi tayin ettikleri komiserleri ve tavladıkları yazarlarla dize getirmek, akıl almaz şartlarla Türkiye'yi AB'ye boğazından bağlamak,
şüphesiz Gerçekten Avrupalı sözcülerin ve Avrupalı basının 'insan hakları' hukuk 'ifade özgürlüğü' gibi dertleri olsaydı bugünkü ortaçağ benzeri delillendirmeler kurgusal zorlamalar neticesinde yaratılmaya çalışılan kanıt evrakları sorgulamalar ve peşinen hükümlü yargılamalarından bir küçücük haber, şikayet duyardık..
Avrupa da Kılıçdaroğlu'nun sosyalist enternasyonalist toplantısında çıkışı da olmasaymış, onlarca yıl her gün manşetten söze giren hergün buyruklar veren efendilerin Türkiye'de neler olup bittiğini tek satır dile getirdiklerini hiç görmeyecektik..
Avrupalı bir çok gazete ve ajansın Türkiye'de onlarca profesyonel temsilcisi var ve hepsi 'sessizliği'ni koruyor.
Bu 'sessizlik' ilgisizlikten ya da düş yakamdan ya da ne halin varsa gör sessizliği değil,
onaylanmış planlanmış daha önceden bildiğimiz bir sessizlik..
kurtların sessizliği !!??
Bu bilmediğimiz bir şey değil,
İran'a ya da Çin'e muhalifseniz sesiniz duyulur,
şimdiye değin Avrupa'nın evrensel kurumlarından henüz milli yerel direnen insanların hukuki haklarına dair tek satır şikayet duyulmadı, unutmayın.
Ülkemizde cem Uzan
Halis Toprak
Aziz yıldırım
Aydın doğan
gibi benzerine Osmanlı'da gördüğümüz kişisel çatışmalar ' bir devlet politikası olarak devreye sokulmuştur.
Malı,
parası,
serveti olan herkes trafik suçu dahi olsa bir bahane bulunup 'çatışma içine sokulup tutuklanacağı korkusunu yaşıyor..
Mesela, Fenerbahçe'de kıyamet koparken herkesin aklına başta Aziz Yıldırım, mesela Nihat Özdemir,
kulüp yöneticilerinin servetlerinin önce itibarsızlaştırıp sonra güçten düşürülüp sonra hacizlerle çatışma edilip AKePe'nin yeni zenginlerince paylaştırılacağını konuşuyor.
Sıra bir gün size de gelecek yada gelir mi geyiklerine çoktan başlandı,
bahane bulunsun bulunmasın
mutlaka gelecek, gör bak, hemen hemen her kahvede her masada konuşuluyor..
Avrupalı ortağı olmayan her servet sahibi şirket kaçacak mı satacak mı 'panik' içinde..
Bu ön görüşle üç-dört yıl sonra Türkiye'de iki tür servet sahibi kalacak, birinciler, AKePe'nin yeni zenginleri,
ikinci tür, Avrupalı ortakları olan büyük holdingler.
.Bir de tabii ki şunlar, zenginlikleri yüz milyon doları aşmayan sivrilmemiş göze batmamış servetler, ki bu servetler AKePe'nin bir telefonuyla seçime yatırım yağ, makarna gibi kumanya paketleri yapıp halka dağıtan, AKePe'ye inanmadıkları halde yaşamak için AKePe ilçe başkanlığı gibi çalışmak zorunda kalan servetler..
Şimdi ise iktidarın ilk işi de AKePe'nin yeni zenginlerini vergi borcu, ihalede usulsüzlük, muhasebe kayıtlarıyla oynama gibi bir şey bahane edip binlerce serveti tekrar çatışma konusu edecek, başka şansı yok..
Cari açık (zarar) her ay on milyar çıtasında sabitlenip ekonomide paniğe yol açınca önce liberal yazarlar piyasa köpekleri tabiriyle borsacılar havlamaya başladı..
'Bu nasıl basın cari açık on milyar dolar kimse haber yapmıyor, konuşmuyor, buradan çıkış yok' diye fırsat buldukları ekranlarda korku dolu gözlerle havlamalarını sürdürdüler..
Bir zamanlar memleketin bir yerinde Havalar kötüye gitmeye başlayınca Çiftçi önce koyunlarını kesmiş..
Ertesi yıl yine kötü gitmiş havalar,
bu sefer öküzleri kesmiş..
Derken kapıdaki köpekler havlamaya başlamış..
Çiftçi köpeklere yaklaşmış, demişki
yahu, sizin etiniz de yenmez siz niye havlıyorsunuz
Peşinden çiftçi devam etmiş :
Yahu sürü de kalmadı ki kurt gelsin çakal gelsin siz niye havlıyorsunuz..
Köpekler:
Yok yok, havalar bozdu, biz ona havlıyoruz..
Kurtların sessizliğide cabası
Saygılarımla