Kurtuluş Mücadelesinde Türk Polisinin Rolü

1845 yılında kurulan polis teşkilatımızın bugünlerde 166.cı yıldönümü kutlanmaktadır. Polis denildiğinde; mitinglerde, protestolarda yani kısacası halkın yoğun olduğu toplantı ve yürüyüşlerde asayişi sağlamak adına bir takım yaptırımları ilk akla gelenler arasında yer alır.
Bir de Türk Polisinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti' nin kuruluşundaki benimde bilmediğim rolünü ve mücadelesini, sizlerinde okumadığınızı düşünerek kurtuluş mücadelesindeki rolünü araştırmalarım arasında buldum ve siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim. 
Mondros Mütarekesinin yapıldığı 1918 tarihinden, Mili Polis Teşkilatının kurulduğu 24 Haziran 1920 tarihine kadar, bütün yurtta Osmanlı Devletinin Polisi olarak hizmet etmiş. 24 Haziran 1920 tarihinden, İstanbul Polis Müdüriyeti Umumiyesi' nin kaldırıldığı 24 Şubat 1923 tarihine kadar geçen sürede ise polis teşkilatı ikilemiş, birisi merkezi İstanbul'da ve Osmanlı Devletine tabi olarak Kurtuluş Savaşı boyunca ve gittikçe daralmış olan bir bölgede ve yalnızca İstanbul'da, diğeri ise, merkezi Ankara'da hızla genişlemiş olan bir bölgede, İstanbul hariç Misak-ı Milli ile çizilen sınırlar içinde faaliyet göstermiştir. İstanbul'da Osmanlı Polis Teşkilatı, padişah ve onun hükümetinin emrinde, işgalci düşman kuvvetlerinin baskı ve istekleri doğrultusunda çalıştırılmaya zorlanmıştır. Milli Polis Teşkilatı ise, bir yandan anayurdu işgal eden düşman devletlere, diğer yandan düşmanlarla işbirliği yapan padişah ve hükümetine, bundan başka ayaklanarak yurdun iç güvenliğini bozan yerli işbirlikçilere ve bağımsız devlet kurma hayali peşinde koşan ve bu uğurda akla sığmayacak çılgınlıklar yapan azınlıklara karşı mücadele vermişlerdir.

Mondros Mütarekesi ile Osmanlı Devletine bırakılan topraklar üzerinde, 15 vilayet 35 bağlı Liva ve 17 bağımsız Liva kalmıştır. Merkezi Yönetim; Vilayet Liva, Vilayetlere bağlı Livalar ve doğrudan Dâhiliye Nezaretine bağlı bağımsız Livalar, Kaza, Nahiye ve köylerden oluşmuştur.

İşgal altında bulunan bölgelerde ihtilaf devletleri kendi askeri polis teşkilatını görevlendirmişler, mevcut Osmanlı Polis Teşkilatında azınlıkları egemen kılmışlardır. Maddi ve manevi baskı ve her türlü çıkar vaatlerine karşın yabancıların emellerine hizmet etmeyecek yapıda olan bir kısım Türk Polislerini derhal azletmişler, memleket dâhilinde kalmaları tehlikeli görülen polisleri de MALTA' YA sürgüne göndermişler, bunların yerine kendi amaçları doğrultusunda hizmet edecek kimselere görev vermişlerdir. Ancak her gidenin yerine yeterince eleman bulamadıkları için bir kısım Türk polisleri görevlerinde kalmış, ulusal Kurtuluş Savaşının kazanılması için, işgalin her türlü bilgi ve yardımları Ankara'ya ulaştırma yolunda fedakârca çalışmışlardır. Anadolu'dan verilen direktifler çerçevesinde istenilen işleri başarmak amacıyla milli ve gizli grupları oluşturmuşlar, bazı kişilerin ve mütarekeyi takiben esaretten dönen Türk subaylarının Anadolu'ya kaçırılmasını, işgal altındaki depo ve ambarlardan silah ve cephanelerin gizlice Anadolu'ya gönderilmesini sağlamışlardır. Keza bu dönemde düşman devletler casus örgütlerini Kurtuluş Savaşını sabote etmek için ülkemize göndermişler. Türk Polisi bunların gizli amaçlarını hareketlerinden önce öğrenmiş, haklarında her türlü bilgiyi fotoğraflarıyla birlikte Anadolu'ya ulaştırmış ve böylece Milli Mücadeleyi kundaklamaya gidenlerin emellerini gerçekleştirmeden yakalanmalarını sağlamışlardır.
 Bugün de Polis Haftası münasebetiyle Türkiye Cumhuriyeti' nin kuruluşunda Türk Polislerimizin rolü hakkında kısa bir tarih geçmişimizi hatırlayıp, hatırlatmak istedim.
Türk polisimizin 166.cı  yıl dönümünü şahsım adına cani gönülden kutlarım. Saygılar sevgiler benden, güvenli huzurlu yaşamakta siz değerli okuyucularımın olsun.
 Sedat YILMAZ