Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir
* su diyorlar su su su** Sosyal etkinliklerde bulunmaktan çok keyif aldığını bildiğim dostum Haldun Baş bir şiir dinletisinde anlatmıştı: Bir gün ormanda yangın çıkar. Tüm hayvanlar dumandan ve ateşten uzağa kaçışırlar. Karınca ise tüm engelleri aşarak dereye koşar, ağzına bir yudum su alır, elinden gelen tüm hızla ateşe yönelir, ağzındaki suyu ateşin üzerine boşaltır. Tekrar dereye yönelir. Aynı işlemi defalarca yineler. Onu izleyenlerden biri kendisine seslenir: Ne yapıyorsun, bu koca yangını böyle söndüremezsin ki!! Karınca ona döner ve: Ben hangi taraftan olduğumu belli ediyorum. Bir isyan anaforu sürüp giderken Vandalizm prim yapıyor. Ürkütücü şekilde saldırgan içeriklerle beslenen etnik, ideolojik, dinsel ya da cinselkimlik benzeri aidiyetler kolaylıkla militarist bir yapılanmaya dönüşüyor. Teknoküresel yakınlaşmalar aynı zamanda bireyi tekilliğe öteliyor. Yalnız ve zayıf hissetmesini, kendi neliğini sorgulayıp aidiyet aldatmacasıyla yanıtlıyor. Düzendeki paylaşımın hakça olmaması da her türden saldırganlığa zemin oluşturuyor. Aidiyet öylesine bir sarmal içine alıyor ki kişiyi, tuttuğu takım dışındakilerin ulusal sınırlar dışında yenilmesini isteyen birey, üst kimlik olan ülke, bayrak aidiyetini akla bile getirmeyebiliyor. İç içe geçen ırk, din, ideoloji ve ego insankim olgusunun evrensel boyutlarda yeniden sorgulanma zamanının geldiğini gösteriyor; insanı yeni bir izlek yöntemiyle gözlem altına almayı zorunlu kılıyor. Tüm parçalarından farklı olan ve parçaların hiç birinde var olmayan özelliklere sahip bir bütünün (Gestallt) açıklayamadığı, daha çok behavyorist bir acı çekme gibi görünen sıkıntılı insankim, midye gibi kayanın sahibi olma savında. Kayanın neliğini ve direncini hiç sorgulamıyoruz bile. Hangi taraftan olmak zorsa çözüm genelde orada bulunuyor. ADA *. pascal **. erdoğan alkan / eylül çalgıcısı / sf:106
Can Adalı