Biz dört kardeşiz.İki kız iki erkek.KUZEY;İki erkek kardeşin,benle biraderin devam eden kan devamında tek torun.KUZEY’in babası,iki erkek kardeşin tek çocuğu.Yani KUZEY,ne hala ve nede amca çocuğuna sahip olacak. KUZEY, o bizim tek prensimiz.
KUZEY,babası kadar şanslı çocuk olmayabilir.Çünkü babası;İki baba ve üç anneyle büyüdü ve bir o kadarda hala çocukları.Oysa bu günün çocuğu KUZEY,nereden bilecek bir arada yaşayan ailelerde,amcalara büyük baba,halalara da büyük anne veya cici anne dendiğini,nereden bilecek.KUZEY;Babası tarafından yirmi altı yaşımda büyük baba yapılmamı,ailelerin bir arada yaşadığı dönemi bilemeyeceğinde,büyük ihtimalle anlayamayacaktır.Babasında olan emeğimi,umarım günü gelince babası ona,KUZEY’e anlatacaktır.
KUZEY’in,bu fani ve kısa dünyada beni anlayabilecek yaşa geldiğini görebilecekmiyim bilemiyorum.Onun için bu yazım ona,KUZEY’e hatıram olsun.
Eskiden aileler bir arada oturur ve doğan çocuk o kalabalık içinde tüm ailenin arasında büyürdü.Bu kalabalık içinde herkes,kendi çocuğu oluncaya dek veya yoksa olmuyorsa,tadabileceği en yoğun çocuk sevgisini,yeğeninde yaşardı.Helede insanın yeğeni çocuğu gibi ise,tüm çocuk sevgisini onda bulur ve onda yaşar olduğunu fark eder ve öylede yaşardı.
İNSAN TORUN SAHİBİ OLDUKTAN SONRA,ÇOCUKLARINI
ANLAMAYA BAŞLAR. Erich Köstner
Uzaklıklar,ayrılıklar ve hasret.Görüşememek,dokunamamak ve kokusunu duyamadan,uzaktan sevmek.İşte böyle bir şeydir özlem.KUZEY’le görüşememek,bu duyguları bize yaşatmaktadır.Metropol şehri İstanbul’da doğan KUZEY’ın özlemi içimizde büyürken,kendide İstanbul’da büyümeğe devam edecek ve büyüyecekte.ALLAH;Analı,babalı ve sağlıklı uzun ömürler nasip eylesin.
KUZEY ve ondan sonraki yeni nesiller,ne yazık ki sanal dünya içinde yüzecek ve tarihi ile yüzleşemeyip öylecede yaşayacaklardır.Eski nesil yani bizler,büyüklerimizin duvarda resmini,sohbetlerde ismini duya duya onlarını hafızalarımıza yerleştirmiştik.Şimdiki nesil,büyüklerinin bırak duvarda ki resmini görmeyi,ismini bile duymuyor.Çünkü aile toplantıları rafa kalktı.Çocuklar odasında sanal dünyada.Anne elinde kumanda,bir televizyon dizisine kapılmış gidiyor ve babada başka bir odadaki televizyonun başında,kanaldan kanala geçerek oyalanıp zaman geçiriyor ve yatma saatini bekliyor.Ne güzel (!) değilmi?
O zaman biraz geriye gidelim ve nostalji yapalım.Televizyonlar tek kanal.Evde herkes bir arada.Helede hava kış ve soğuksa,sen olmazsın.Salonun ortasında yanan sobanın etrafına toplanmış otururken,sohbetler başlardı.Her nesil bir arada.Üç,bazende dört kuşak;Dede,çocuklar ve torunlar.Dede;Babasıyla ve annesiyle yaşananları ve yaşadıklarını anlatır,çocuklar ve torunlarda bu anlatılanlardan birkaç neslin ne iş yaptığını ve isimlerini duyarak öğrenirdi ve bunuda içten içe yaşardı.
Şimdi,inatla ve iddiayla söylüyorum;Yakın gelecekte,yeni nesile aile bireylerini sorduğunuzda,bırak dedesinin babasını,dedesinin ne iş yaptığını ve ismini bile,belkide bilemeyecek veya düşünmeden söyleyemeyecek.
Acı ama gerçek..! Gençleri sanal dünyaya hapsedip,makineleştirdik.Yazık..!
Her şey gölünüzce olsun.
SEVGİLERİMLE. BAŞAKAN’dan / Nihat KAHVECİOĞLU