lâcivert çocukluğumuz
kızıla çalan bazen, bazen işte
say, ne renk varsa aklında
melek yüzlerle cinayetlere teşne
teşne benzerini öldürmekte
pişmanlıkları perde yapamayacak
tövbesi ki kalır hep eksik
eldeki kandır, asla yıkanmayacak
o yüzden ölünüyor belki, öyle dağbaşlarında
o yüzden belki, eski günahları temizleyemeyen
tövbelerle ölünüyor, en korktuğun soğukta
eli kanlı çocuklarız
eli kana mütemayil çocuklar
ki büyüdük hem de yine aynı kan ormanında
vatan millet ve sınıflar…
ekmek kazanılırken hazır yiyici katillerdik
ve yine öyle, tevarüs ediyor ömrümüze bir miras
hasmımızı yiyoruz hâlâ
eski tövbelerle, biteviye
-kalın tel bir askıyla boğulabiliyordu çocuklar
ve sağolsundu vatan
yerden ekmek kırıntısı kurtaran çocuklardık
ve ne çok katildik, vatan, millet ve sınıflar-
aynı dili konuşan, anlaşamayan
kalbimizde yumuşacık pamuktan bir şilte
yine de ne çok katildik
vatan, millet ve sınıflar…
işte bu yüzden tepetaklak düşülebilir
karların tam orta yerine, göklerden
şiraze tutmaz, çünkü günahları
bazı tövbelerin
-mezar taşlarında yazmıyor
ortaokul kravatıyla ölen çocuklar
niye öldü
vatan, millet ve sınıflar-
tövbe tutmuyor bazı günahlar
ve yıkanmıyor eldeki kan
gözyaşlarıyla