Laffer Eğrisi : Vergi oranları ile devletin tahsil edeceği toplam vergi gelirleri arasındaki ilişkiyi gösterir. Buna göre , bireyler vergi oranlarında yapılacak artışlara tepki verirler.Vergi düzeyindeki artış belli bir noktaya kadar devletin vergi gelirlerinin artmasını sağlarken , vergilerin daha da yükseltilmesi bireylerin vergi ödemekten kaçınma eğilimi göstermelerine , dolayısıyla devletin vergi gelirlerinin azalmasına yol açar.
Hiç kimse kazancına el konulmasına razı olmayacaktır. Ancak , devletin bazı hizmetleri yapabilmesi için gelire ihtiyacı vardır.Ve bu geliri bir nevi yasal gasp olan vergiler ile elde edecektir. Verginin yasal gasp oluşunu tanımından çıkarmaktayız. Vergi , kamu ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile kişilerden zorla alınan paralardır.
Bir tarafta kazancını bölüşmek istemeyen insanlar , diğer tarafta kamu ihtiyaçlarını karşılamak için gelire ihtiyaç duyan devlet.Mantık herhangi bir alışverişteki pazarlıktan pek farklı değildir.Orta yol bulunmadığı sürece iki tarafta memnun olmayacaktır.Daha az ödemek isteyen mükellefler ile daha fazla tahsil etmek isteyen devlet arasında orta yol nasıl bulunacaktır ?
Öncelikle orta yolun bulunabilmesi için daha çok mükellefin sistem içerisine çekilmesi gerekmektedir. Herkesten adil ve gücü nispetince tahsil edilmesi gereken verginin belirli bir kesimin sırtına vurulmasından vazgeçilmelidir. Bugün itibari ile vergiler ücretli çalışanların sırtına vurulmuştur.
Devletin gücü ne yazık ki daima garibana yetmiştir. İki kilo üzüm , üç kilo elma ile manav işletmeye çalışan birinin başına her gün bir maliye çalışanını göndermeyi marifet bilen ve '' kazancının vergisini ödemiyorsun , seni gidi vergi kaçakçısı '' diye suçlayan devlet , borsada milyonlarca lira kazananlara nerede bunun vergisi, diyememektedir.
Faiz ,repo ,bono ve tahvil geliri gibi bir çok tasarruf aracında vergi ya hiç yoktur. Ya da düşüktür.
Türkiye ' de gelir ve kurumlar vergisi mükellefi sayısı OECD ( Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ) ülkeleri ortalamasına göre çok düşüktür.Gelir ve kurumlar vergisi oranları OECD ülkeleri ortalamasının altındadır.Ve Maliye Bakanlığı bu konuyu yeri geldikçe hatırlatmakta ve'' bakın biz mükelleflerimizi vergi yükü altında ezmiyoruz.'' demektedir. Ancak , ekonomi çift kollu bir terazi gibidir.Tek başına hiçbir rakam hiçbir şey ifade etmez.
Satın alma gücü paritesine ( ülkeler arasındaki fiyat düzeyi farklılaştırmasını ortadan kaldıran para birimi dönüştürme oranıdır.Eldeki toplu bir para parite oranı ile farklı bir para birimine dönüştürüldüğünde , tüm ülkelerde aynı sepetteki mal ve hizmetler satın alınabilir.Yani Türkçesi ; Almanya ' da gelir çok ama ekmek bilmem kaç euro geyiğinin ortadan kaldırılmasıdır.) göre kişi başına düşen milli geliri 61240,00 dolar olan Lüksemburg 'da kişi başına düşen vergi yükü yüzde 36 'dır. Oysa ki Türkiye ' de kişi başına düşen milli gelir 15000,00 dolar iken kişi başına düşen vergi yükü yüzde 26'dır.
Ülkemizde vergi oranları , sadece vergi oranları tablosuna bakarsanız düşüktür.Ve bu sizi yanıltacaktır. Kişi başına düşen milli gelir ile vergi oranlarını beraber değerlendirirseniz oranların çok yüksek olduğu gerçeği ile karşılaşacaksınız.
Doğal sonuç olarak ,Laffer Eğrisi kanunun gereği yerine gelecek ve vergi gelirleri düşecektir. Ve Türkiye ' de durum budur.
Gerekli düzenlemeleri yapamayan ve oranları düşüremeyenler her zaman işin kolayına kaçmışlardır.
Adil olan dolaysız vergiler ( gelir vergisi , kurumlar vergisi ) konusunda düzenlemelere gitmek yerine işin kolayına kaçmakta ve adaletsiz fakat tahsilatı nispeten kolay olan dolaylı vergileri ( KDV , ÖTV. ..) insanların başına sarmaktadırlar.
Bugün ülkemizde 46 'sı ceza vergileri , 22' si harç ödemeleri , 20 'si fon ödemeleri ve 211 ' i diğer başlığı altında toplanan 299 çeşit vergi vardır.
Vergi türlerini arttırdıkça vergi gelirlerinin artacağını düşünen bozuk zihniyet Türk Maliyesine daima hakim olmuştur.
Ve devlet yeni bir vergi türü icat ettiğinde insanlar o vergiden kaçacak yolları aramışlar ve bulmuşlardır.
Tapu harçları arttığı zaman mükellefler çözümü emlak bedellerini düşük göstermekte , KDV oranları arttığında fiş almazsam ne kadar olur pazarlığı yapılmakta , benzin üzerindeki vergi yükü arttıkça araçlarının yakıtını oto gaza çevirmekte ,ticari alış verişlerde 8000,00 TL üzerindeki bedeller banka üzerinden geçecek ve ben sizi yakalayacağım dendiğinde ise faturaları 8000,00 TL ' nin altında kesmek yolunu bulmuşlardır.
Mükellefleri kaldıramayacakları vergi yükleri altında ezerek bir nevi sahtekarlığa yöneltmek devlete ve hazineye hiçbir şey kazandırmayacaktır.
Oysa ki ,makul vergi oranlarının uygulanması durumunda '' attığın taş ürküttüğün kurbağaya değsin.'' deyiminin gereği yerine gelecektir.
Kayıt dışına çıkmanın kendisine maddi olarak getirisi olmadığını gören mükellef , kayıt altında kalacak ve devlet daha fazla vergi toplayacaktır.