Tüm Türkiye Davos'ta başbakanın ilginç çıkışını konuşuyor. Ama buna tüm dünya konuşuyor demek saçma olur. Çünkü İsrail'le geçmişte ve şimdi askeri anlamda silah anlaşmaları yapmışsınız, alışveriştesiniz; Orta Doğu'yu bölmek ve emperyalizmin çıkarına göre yeniden çizmek demek olan Büyük Ortadoğu Projesi'nde Amerika'nın ve İsrail'in yanında olduğunuzu, bu katliamlara eşbaşkan olarak yan çıktığınızı söylemişsiniz... Şimdi buna 'bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?' demezler mi? Sizden şüphe etmezler mi? İşte bundan dolayı tüm dünya şok olmamıştır,şok sadece Türkiye ile sınırlıdır; çünkü güven vermekten ziyade soru işaretleri oluşturan bir çıkıştır bu. Devamı umutla beklenen; ama geçmişi kanıksanmış bir çıkış... Çünkü IMF'den aldığı kredi adı altındaki esaret zincirine yeni bir halka eklendi diye güle oynaya konuşanlar, 'AB üyeliği aday adaylığının suyunun suyu' veya yeni bir yaptırım listesi çıktı diye bayrakları çekip havaifişek atanlar aklımızda!
Bağımsız bir ekonomi, bağımsız bir dış politika, bağımsız ülke hedefleri ve sadece ülke menfaatleri düşünülerek alınmış kararlar isterdik biz de her yurttaş gibi. Türk siyasi tarihine baktığımızda son altmış beş yetmiş yıldır göremediğimiz bu siyasi çizgiyi sanırım Amerika'ya 'dost müttefikimiz' diyen bir iktidar devam ettirecek değil!
Yine de umut etmek ister insan, hele ki insanımız... Yıllarca kemer sıkmaya alışmış, o denli alışmış ki hayatın sıkıntı ve geçim derdinden ibaret olduğunu öğrenmiş nesiller... Boynu bükük dolaşmak vücudunun doğal fonksiyonu haline gelmiş insanlar... Eurovision'da hayal kırıklığı, haberlerde hayal kırıklığı, futbol kupalarında hayal kırıklığı... En küçük bir umut için şölen yapan insanlarımız, kapılara camlara asılan bayraklarımız... Ve bir terslik olur korkusuyla 'inşallah, hayırlısı neyse o olsun bakalım, aman maaşallah deyin, kısmetse olur' cümlelerimiz... Yüzülüp yüzülüp kuyruğuna gelinen hayallerinin tepilmesine alışmış insanlar, bile bile kendi gücünden habersizleştirilmiş bir millet!
İşte 'yine bir umut!' dedi. Başbakan ne de güzel payını verdi İsrail cumhurbaşkanına, ne de güzel aradı hakkını, Filistin'i savundu, 'siz öldürmeyi iyi bilirsiniz' dedi ne de cesurca! Cesurca!... Ama sonrasında İsrail cumhurbaşkanıyla bir saat kadar bir görüşme ve ardından basın toplantısında söylenenler: 'Ben orada İsrail halkını ve İsrail cumhurbaşkanını kasdetmedim. Toplantı yöneticisini ( kendisi 'moderatör' ifadesini kullansa da Türkçesini kullanmaya dikkat ediyorum ) kasdetmiştim...' Peki Filistin'e yıllardır soykırımı o toplantının yöneticisi mi yapıyordu? Peki Afganistan'da, Irak'ta Amerikan askerleri soykırım yaparken, misket bombaları ve çeşit çeşit kimyasal bombayla insanları 'etkisiz hale' getirirken neredeydiniz? Neredeydi cesaretiniz?
İşte bundan dolayı buna bu ne perhiz bu ne lahana turşusu derler! Bu yapılan, Fatih'in gemileri karadan yürütmesi de değildir, Birinci Dünya Savaşı'nda cephe açacak kadar bile askeri kalmamış Osmanlı İmparatorluğu'na rağmen Mustafa Kemal'in Trablusgarp'a gönüllü bir asker olarak gitmesi hiç değildir! Bu, geleceği düşünmeden yapılmış bir söz hareketidir, neler doğuracağını ise ilerde göreceğiz. Belki de sonuç sadece, bu umut kırıntısıyla galeyana gelip de bu iktidar boyunca tüm yaşadıklarını unutan halkın sandık başında acele bir karar vermesi olacaktır!
İyi haftalar!