Madımak Bir Utanç...

 

Madımak Bir Utanç Abidesidir

 

Ahmet Özyurt, Asaf Koçak, Asım Bezirci, Asuman Sivri, Behçet Safa Aysan, Belkıs Çakır, Carina Cuanna,
Erdal Ayrancı, Edibe Sulari Aybaba, Gülender Akça, Gülsün Karababa, Handan Metin, Hasret Gültekin,
Huriye Özkan, İnci Türk, Kenan Yılmaz, Mehmet Ata, Metin Altıok, Muammer Çiçek, Menekşe Kaya,
Muhibe Akarsu, Muhlis Akarsu, Murat Gündüz, Nesimi Çimen, Nurcan Fiahin, Özlem Şahin, Sait Metin,
Sehergül Ateş, Serkan Doğan, Serpil Canik, Uğur Kaynar, Yasemin Sivri, Yeşim Özkan

Bu 33  AYDINLIK BEYİNLER 2 Temmuz 1993 yılında yani 17 yıl önce göz göre göre diri diri örümcek beyinliler tarafından yakıldılar Sivas Madımak Otelinde.

Halkına karşı provokasyonlar örgütleyen, katliamlar düzenleyen, baskı ve terörle yöneten bir sistemin iktidarları... Kimliklerinde halk düşmanı yazmaktadır. Bu resim, 33 insanımızın Sivas'ta, Madımak oteli'nde 2 Temmuz 1993'te yakılarak öldürülmesinin resmidir. Unutmayın, 33 insanımız aynı yerde, tüm ülkenin gözleri önünde yanarak
can verdi, sayı 33'ün de çok üzerinde olabilirdi, çünkü o otelde 60 kişi de yaralandı. İçinde onlarca insanın bulunduğu Madımak Oteli'ni tutuşturanlar bir iki psikopat serseri değildi. Bir gece gizliden girerek de tutuşturmamışlardı oteli. Hayır, bu ülkenin ordusunun, polisinin, hükümetinin, herkesin gözleri önünde binlercesi toplanmış, belediye başkanı tarafından "gazaları mübarek" kılınmış, devlet kurumları ve dönemin hükümeti tarafından kendilerine her türlü kolaylık sağlanmış ve
göz göre göre oteli tutuşturmuşlardı. 1993'ün Türkiye'sinde yakılan bu insanlarımızın "tüm suçları" bu düzene şu ya da bu düzeyde muhalif olmak, aydınlık düşünceler taşımak veya salt Alevi inancına sahip olmak, yani oligarşik devletin resmi
dininin dışında bir inanç taşıyor olmaktı. Bu suçlarının kanıtı Sivas'ta yapılacak olan Pir Sultan Abdal şenliklerine katılmaktı.
VE YAKILDILAR...

33 insanımızı yakanlar utanmadılar. Oysa, Madımak Sivas'ın tam ortasında bir utanç abidesi olarak duruyordu. İnsan olanı utandıracak bir utanç abidesi... Fakat, onları yakanlar utanmadılar. Hem yaktılar, hem de suçladılar. Tıpkı, 19 Aralık'ta 20 hapishanede birden onlarca tutsağı yakarak katlettiklerinde utanmadıkları, yaktıkları tutsaklara bir de
dava açtıkları gibi...Sivas'ta da suçlu olan yakılanlardı, "halkı tahrik etmişlerdi". Bu ülkeyi yönetenlerin, egemenlerin mantığına göre, farklı bir inanca sahip olmak, bu düzene karşı olmak "tahrik unsuru" idi. 33 insan, içlerinde devlet görevlilerinin de bulunduğu bir güruhun 8 saatin üzerinde süren saldırısı ve devletin açık örgütlemesi, desteği
ve müdahale etmemesi sonucunda yakılarak öldürülmüşlerdi, fakat bu katliama ilişkin açılan davada, katleden güruhun içinden tespit edilen üç beş kişi katliam zanlısı olarak yargılandılar. Katliamın asıl sorumlularını gözlerden kaçırmak içindi bu yargılama oyunu... O mahkeme salonuna çıkardıkları üç beş kişinin 33 insanımızın yakılmasının asıl sorumluları olduğuna inanmamızı istediler. Elbette ki, bunun bir inandırıcılığı yoktu. İnanmadık, o günden bugüne yakılan
33 insanımız için adalet istedik. Çünkü, halen katliamın sorumluları yargılanmadılar, cezalandırılmadılar. Madımak; bunun için de bir utanç abidesi olarak duruyor Sivas'ın orta yerinde...

Madımak düzenin ve düzeni savunanların utancıdır

33 insanımızın yakılmasının sorumluluğunu, katliamda kullanılmış birkaç kişinin üzerine atarak kurtulmaya çalışanlar, halkı aldatamazsınız, Madımak'ta 33 insanımızın yakılmasının utancı sizindir. Utanın eserinizden. Bu soygun ve sömürü düzenini, ancak katlederek ayakta tutabildiğiniz için yaktınız. Alevi halka düşman olduğunuz için yaktınız. Tüm halkı düzeninize boyun eğdirmek için yaktınız. Bu utanç, DYP'den AKP'ye kadar tüm faşist, gerici partilerindir. Alevi halkı sömürü düzenleri için tehlikeli gördüklerinden dolayı katlettiler. Emperyalistlerin, işbirlikçi tekellerin uşakları oldukları
için, onların iktidarını güvence altına almak için katlettiler. Tekeller adına iktidar koltuğuna oturturken, tekellerin halka karşı
savaşında da görev üstlenmişlerdi. Mezhepçiliği körükledikçe, içlerinde Alevi düşmanlığını büyüttükçe, sünni tarikatların etkisi altındaki kitleyi devletin yanına çekmeyi hesapladılar. Halkı birbiriyle çatıştırırken hesapları; sömüren, aç, yoksul
bırakan, baskı ve zulümle yöneten düzenlerine karşı halkın birleşmesini, hesap sormasını engellemekti. Sadece Madımak'ta değil, Maraşlar'da, Çorumlar'da, Sivaslar'da bunun için provokasyonlar örgütlediler ve katlettiler. Dincilikten, halkın bilinçsizliğinden beslendiler. Bu nedenle dinciliği pompaladı ve kullandılar. Madımak aynı zamanda gericiliği
büyütmenin de aracıydı. Diri diri insanları yakan bir islam anlayışının sahibi oldukları için katlettiler. Onların islamcılığı halka düşman, emperyalizme ve tekellere hizmet eden bir islamcılıktır. Dine inanan değil, din tüccarları oldukları için katlettiler. Ellerinde halkın, Madımak'ta yakılanların kanı var. Bu utanç SHP'den CHP'ye düzenin solunu oluşturan "sosyal-demokrat" partilerindir.   Madımak katliamını sahiplenen,Alevi olmayı, farklı bir inanç taşımayı Nesimiler, Pir Sultanlar gibi, Maraşlarda, Çorumlarda, Sivaslarda, Madımak'ta olduğu gibi yakılmak için yeterli görenlerindir.  Bu ülkede Sünni tarikatlar da, Madımak aynı zamanda onların eseridir. Madımak Sivas'ın ortasında, onlar için de bir utanç abidesi olarak durmaktadır. 2 Temmuz 1993'ten bugüne, katliamın sorumlularını açığa çıkarıp cezalandırmayan, Madımak otelinin müze yapılmasına izin vermeyerek katliamı sahiplenen tüm iktidarlar bu utancı taşımaktadırlar. O günden bu yana, "liberali" "milliyetçisi" "sosyal demokratı" "muhafazakarı" çeşitli iktidarlar gelip geçtiler. Hepsinin ortak özelliği, Madımak otelinin müze yapılmasına karşı olmak, katliamın sorumlularını yargılamamak ve cezalandırmamak oldu. Onlar da kendi iktidarlarında, aynı katliam politikasını halkın değişik kesimlerine yönelik uyguladılar. Madımak hepsinin ortak utancıdır. Onlar, kendi halkına karşı provokasyonlar örgütleyen, katliamlar düzenleyen, baskı ve terörle yöneten bir sistemin iktidarlarıdırlar. Madımak oligarşik düzenin nasıl bir düzen olduğunu gösteren örneklerden de bir tanesidir. Yakılanların, düzenin yasalarına göre de suçlanabilecekleri bir eylemleri yoktu. Yaptıkları Osmanlının adaletsiz düzenine, zulmüne boyun eğmediği için idam edilen Pir Sultan'ı anmaktı. Organize  edilen bir katliamla yakılarak öldürüldüler. Bu düzenin çıkarlarına hizmet edenlerin, yakma, katletme özgürlüğü vardır. Fakat,  düzenin karşısında olanların yasalarda tanınan hak ve özgürlüklerinin bile bir anlamı, can güvenlikleri bile yoktur.  Yakma özgürlüğü vardır, ama yakılanları anmak için Madımak Otelini müze yapmaya bile "birliği bozar" gerekçesiyle izin yoktur. Yakmak değil, ama katliamı lanetlemek, katledilenleri anmak, oligarşik düzeniçinde birlik bozucu bir eylemdir. Oligarşik düzenin niteliğini tarif etmek için başka bir şeye ihtiyaç var mı? Oligarşik düzen katlediyor ve katliamdaki sorumluluğunu unutturmaya çalışıyor. Düzenin, Madımak katliamının sorumluluğundan kendini kurtarmasına izin verilemez. Katliamın gerçek sorumlularının, sorumluluklarını örtbas etmelerine, kendilerini gizlemelerine yardımcı olmak halka karşı yapılabilecek en büyük kötülüklerden birisi olacaktır. Bu nedenle de, Sivas'ta yakılanları anmanın bir yanını da onları yakanları unutturmamak oluşturmalıdır. Sivas'ın katillerini halka göstermeli, teşhir etmeliyiz. Aydınlık  beyinler  bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da, Sivas'ta yakanların gerçek yüzlerini ortaya sermeye devam edecekler.  33 cana kıyanlar bu sözümüz sizleredir… Saygılarımla…!