MAKAMDAN KİMLİK ALMAYA ÇALIŞANLAR

Adnan Bahadır

MAKAMDAN KİMLİK ALMAYA ÇALIŞANLAR

Bugünkü yazıma başlamadan önce sizlerden özür dilemek istiyorum, neden özür diliyorsun derseniz büyyüük  gazatacılar gibi Cemaat Hükümet ilişkileri, çözüm süreci, Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi konularda maharetli olmadığım ve Ülke genelindeki gazeteciler de bu konularda yeterince köşe yazısı yazmadıkları için sizleri o konularda bilgilendirecek yazılar yazamadığım için özür dileyerek sözlerime başlamak istiyorum!...

Biz bu mesleğe gireli henüz yedi yıl gibi kısa bir zaman oldu, her ne kadar bu süre içerisinde bu şehirde elli altmış yılda yapılamayanları yapmış isek de kendimizi gazeteci değil, iş adamı olarak görmekteyiz.

 Zaten gazeteciler de bu işin içerisinde olmamızı istemediklerinden yasal hakkımız olan sarı basın kartı müracaatımızla ilgili buralardan devreye girerek birilerini arayıp bizim basın kartı almamızı engellemiş olma şerefine!... nail olan arkadaşları da tebrik ediyorum.

Ben o hiç bir işe yaramayan kartı sadece eşimle birlikte hacca gitmek için vizesiz pasaport  almak için kullanacaktım, zira 1996 yılında Anneciğimle birlikte Hacca gittiğim için tekrar gitme imkanım olmadığından bu yola başvurmuştum, aksi halde ben bu mesleğe girer girmez müracaat edip o kartı alabilirdim ama gerek görmedim.

Bu işi engellemek için buradan devreye girip birilerini arayan arkadaşlara sadece şunu söylemek isterim, Bülent Arınç 'şeyini şey ettiğimin adamları' diyor ya ben de buradan açıkça onun sözlerini tekrar ederek konumuza girmek istiyorum.

İnsanlar vardır makamlardan kişilik alırlar, insanlar vardır makamlara kişilik verirler, makamlardan kişilik alan insanlar konuşurken sürekli olarak makamlarını kullanarak konuşurlar veya maddi imkânlarından söz ederek konuşmaya çalışırlar.

Bu tür insanlar kişiliksiz, basit karakterli insanlardır, onlar için makamda kalmak için her türlü fedakârlık yapılmalıdır, makamda bir gün fazla kalmak için ne istenirse verilir, vermeyenler akılsız insanlardır verenler ise akıllı insanlardır.

Bu tür insanların büyük bir kısmı kendiişlerinde başarısız olup onun bunun kıçını yalayarak bir yerlere gelen insanlardır, onlar için ufacık bir makam imanlarından, kişiliklerinden çok daha önemlidir. Belki biraz ağır olacak ama söylemeden geçemeyeceğim, Merhum bir arkadaşım bu tür insanlar için “onları düzseniz içlerinde kalan meniyi kâr sayarlar” demişti.

Gerçekten bu tür insanlar bir yerlerde kalabilmek adına her türlü alçaklığı yapabilecek şahsiyettedirler. Adam kendi işini kaybetmiş kalkıp bir kurumun başına yönetici oluyor veya onun bunun kıçını yalayarak Başkan olabiliyor ondan sonra da kalkıp insanlara ticaret şöyle yapılır böyle yapılır diyebilecek kadar yüzsüzleşiyorsa ona ne denir siz takdir edin.

Bazıları da oturdukları mevkilerden öyle güç aldıklarını sanıyorlar ki aklınız şaşar, kendileri ile ilgili haber yapan gariban çocukları arayıp ana avrat sövecek kadar basitleşebiliyorlar, adamlık o zavallı çocuklara küfretmek değil güçlü olan veya kendisini güçlü hisseden insanları arayıp küretmektir.

 Ben de zaman zaman kızdığım adamları arar gereğini yaparım ancak o kişiler mutlak surette güçlü insanlar veya en azından kendisini güçlü zanneden insanlardır. Kendi mesleklerinde zerre kadar başarılı olamayıp ellerindeki gazeteleri satıp başkalarının yanında çalışmak zorunda kalan ve çalıştıkları gazetelerin gücünden yararlanarak gariban insanlara küfreden zavallı insanlara tavsiyem “onlarda zerre kadar adamlık varsa çıksınlar o çocukların karşılarına da konuşsunlar”.

 Hayatımda hiç kimseyi kullanarak iş yapma âdetim olmamıştır her zaman kendi işimi kendim gördüm, başkaları gibi düşmanlarımın aleyhinde yazı yazacak kiralık kalemler tutmadığım gibi sahibi olduğum gazetede de kimsenin hesabını gazetemde köşe yazısı yazarak almasına izin vermedim. Bundan sonra da asla vermem.

Bu insanlar başkalarına bizimle ilgili köşe yazıları yazdırıp kıs, kıs kenardan gülerken iyiydi, şimdi birileri çıkıp adam gibi onların karşısında durabilmiş ise onun karşılığı onlara mesleklerinin gereği gibi cevap vermektir yoksa aciz insanların yaptığı gibi insanların ölmüş annelerine sövmek delikanlılık değil acizliktir.

Bu şehirde yaşanan bazı olaylara bakıldığında insan çileden çıkıyor, ehliyetsiz insanlar hak etmedikleri makamlarda oturmakta, liyakatsiz yöneticiler siyasetçilere yağcılık yaparak yükselmenin derdine düşmüşler, yağcılık yaparak geldikleri makamlarda kendi altlarındaki personeli ve vatandaşı ezmeye çalışarak kaybettikleri şahsiyeti kazanmaya çalışmaktalar.

Gazeteci, Haber ajansı, Bürokrat üçgeninde basın dizayn edilmeye çalışılırken bazı ahmaklar ne yaptıklarının farkına varmadan kendilerini kullandırıp ha bire ayaklarına kurşun sıktıklarının farkında bile değiller.

Bu işler olurken sen ne yapıyorsun? derseniz ben yaklaşık yedi yıldır bu işlerle uğraşarak belli bir noktaya getirdim ama muhataplarınız şeytan kılıklı kişiliksiz insanlar olduklarından onlar sürekli Şeytanlık peşinde koştuklarından mücadelenin sürekli olması gerekiyor.

Biz asla mücadeleden kaçmayız ancak bazen insan kendi kendine diyor ki “be kardeşim senden başka kahraman yok mu bu memlekette, bu kadar Şeytanlık, alçaklık, Riyakârlık olurken herkes biri birine hoş gözükmeye çalışıyor ise hatta daha düne kadar biri birlerine küfreden gazeteciler çıkıp birlikte yiyip içip beraber olabiliyor isler siz bunun neresini düzelteceksiniz, bırakın altta kalanın canı cıksın ama bu sefer de vicdanınız izin vermiyor”. Sözlerime son verirken doğrudan ve Haktan yana olan herkese sonsuz selamlar olsun. Kalın sağlıcakla                            

 

 

                 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.