Mal meydanda!..

Dün 19 Mayıs gazeteciler Cemiyeti Başkanı İsmail Temiz aradı…

Hayati Kaynar ve Nail Bayraktaroğlu ile birlikte gazeteciler cemiyetinin yeni yerini gezdik…

Henüz arsa halinde ama manzarası güzel…

Arsa üzerinde bir araç sondaj çalışması yapıyor…

Meğer "zemin etüdü" denilen dalga böyle oluyormuş…

Kocaman bir aletle zemini deliyorlar…

Daha sonra inşaat başlayacak…

***

Başkan Temiz, dünkü yazımızı okumuş…

- “Bizim aktif olmadığımızı, bir iş yapmadığımız söyleyenler var. Buyur bak Yazıcı, neler yapıyoruz” dedi…

- “İyi de başkan, burada yerleri deliyorsunuz. Birine mesaj mı var?”

-  “Bu sondaj yer için değil zaten, malum şahıslar için. Çenelerini kapasınlar…”

- “Sizin koltuğunuzda gözü olanlar varmış, barış yemekleri verip, savaş baltalarını hazırlıyorlar. Ne dersin peki?

- “Olabilir, ben seçimle geldim. 19 Mayıs Gazeteciler Cemiyeti Başkanı"nın bir tek koltuğu var. O koltukta da ben oturuyorum. Henüz koltuktan kalkmadım, isteyen gelsin bulduğu gibi otursun!”

- “Hımm! Ben almayayım başkan, ama hevesli arkadaşlara duyuralım…”

***

Mevzular derin…

Hiç eşelemeyelim…

***

Gelelim bugünkü meselemize…

Önceki gün Denge Gazetesi"ne geldim…

Sarı bir zarf getirdiler Adnan Bahadır"a…

Ki, zarf "haber" demektir…

Sarı zarf ise…

"Bela…"

"Kötü haber"dir yani!..

Düşman başına…

***

Açtı Bahadır, bana uzattı…

"Bu nedir" dedi…

Baktım…

Samsun Valiliği, köşe yazarlarının, gazetecilerin, gazete sahiplerinin mal beyanında bulunmasını isteyen bir yazı göndermiş…

Bu beyana göre, mal varlığımızı belirten bir belgeyi valiliğe bildireceğiz…

Yasa gereği…

Valilik ne yapsın?

Kabulümüzdür…

***

Artık şart oldu…

Mal beyanımızı ayrıntılı şekilde valiliğe bildireceğiz…

Yasa bu, boru değil!..

***

Sayın Bahadır"a döndüm…

İki elimle bir avuçlama pozisyonu yapıp…

- “Benim için mal beyanına gerek yok” dedim…

- “..!!??”

- “Şöyle, maçlarda baraj yapan futbolcular gibi dursam… Ve bu şekilde bir resim çektirip göndersek, mal beyanım olduğu anlaşılır...”

Güldüler…

***

Ama gerçek bu…

Yok bir şeyim, zorla değil ya!..

Hangi namuslu, dürüst gazetecinin malı mülkü var ki?…

Bir bakın etrafınıza…

Öyle 4 çarpı 4 cip binen kaç tane meslektaşımız var aramızda…

Varsa elini kaldırsın!..

***

Tamam, sizi biliyoruz!..

İndirin ellerinizi…

***

Elbette alnının teriyle kazananlara Allah daha çok versin…

Meslektaşlarımız sigortasız, güvencesiz, tuz paraları mukabilinde çalıştırılırken…

İçmeye SU bulamazken…

Adam yanımızdan SU gibi kayıyor be!..

***

Bu işin emektarları, emekçileri var…

Onlarla, yağını-balını yiyenleri birbirine karıştırmayın diye bunları anlatıyorum…

***

Her neyse…

Yasa gereği tüm gazeteciler her yıl bulundukları ilin valiliklerine mal beyanı verecekler…

Böylece bu meslekten haksız kazanç elde edenler de ortaya çıkacak…

***

Yalan tabi!...

Minareyi çalan kılıfını hazırlamaz mı?

***

Yine de iyi bir şey..

Ama bunu isteyen kim?

Ne demişler;

“Kişi, kendinden bilir işi!...”

Yasa koyucu…

Kendinden biliyor çalma çırpma işini…

Herkesi kendileri gibi zannediyorlar belki…

***

Zamanın birinde ünlü şair merhum Can Yücel"den de böyle bir mal beyanı istenir…

Şair…

Ne yapsın…

Bizim resim çektirmemiz gibi!..

Mal beyanını bir şiirle dile getirir…

***

Ben çekiliyorum, söz şairin…

Buyurun:

***

Avşa Adası"nda üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen
Gökyüzünde bir bulut
Bitlis'te beş minare
Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili
Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri
yaslanıp
sigara içilen beyaz duvarı
Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü
Palandökende bir palan, iki döken
Kastamonu'da üç kasto
Üç fay hattı
Bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma
Dünyada mekan
Ahirette iman
Denizde kum
Uzayda yerçekimsizlik
Bir çuval gazoz kapağı
Bir kibrit kutusu sigara izmariti
On sekiz saç biti
Biri İngilizce 6 adet küfür
Yirmi tane boş naylon poşet
Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht
Bi sürü saç sakal, kil, tüy, yün
Üç ayrı parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank
Bi ayakkabı çekeceği
İki büyük taş kütlesi
Bir adet ağaç gölgesi
Üç kuş kanadı sesi
Bi sürü kedi köpek
Bi Marmara denizi
Çamına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci
Her aksam karıştırılan dört çöp bidonu
Çalıp çalıp kaçılan beş melodili apartman zili
Nakit 15 kuruş
Anne babadan kalma yarısı yaşanmış bi ömür

***