Yüce Allah yaratmış olduğu insanları imtihan eder. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah; Ölümü ve yaşamı imtihan için yarattığını, insanları açlık, korku, mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiltmekle imtihan edeceğini bildirmekte ve sabredenleri müjdelemesini Resulünden istemektedir.
Külfet, sıkıntı, yokluk, bela ve musibetlerle karşılaşıldığında sabretmek gerekir. Varlıkla ve nimetlerle karşılaşıldığında da şükretmek esastır. Allah insanlara verdiği nimetinin eserini kullarının üzerinde görmek ister. Yokluk ve yoksulluk bir sıkıntıdır. Çalıştığı halde varlık sahibi olamayan bir çok insan vardır. Bazen da çalışmadığı halde çeşitli vesilelerle varlıklı olan insanları görürüz.
Temel prensip olarak; insanın yoksul olması veya varlıklı olması kendi elinde değildir. Kulun üzerine düşen, çalışmaktır. Kazandığı ile yetinmek ve sabretmektir. Rızkına haram katmamaktır. Varlıklı kimseye düşen görev de yoksulları bulmak ve kendi kazandıklarından onlara vermektir. Mülk süresinin ilk ayetlerinde Yüce Allah, mülkün kendisinin olduğunu bildirmektedir. Kul elindeki malın/servetin koruyucusudur. Yoksulu bulup, ihtiyacını karşılamak varlıklı insanlar üzerine bir görevdir. Ayrıca Peygamberimiz, “kim bir Müslümanın ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını giderir” buyurmuştur.
Yetim kalmak insanın kendi elinde olan bir sonuç değildir. Hiç kimse yetim kalmak istemez. Yetim kalan çocukların nasıl bir ruh dünyalarının olduğunu ancak diğer yetimler anlar. Müslümana düşen yetimi korumaktır. Onun ihtiyacını gidermektir. Onu ezmemek, itmemek, kakmamaktır. Yetimi kendi çocuğu gibi okşamak, gönül dünyasını kazanmaktır. Yetimler varlıklı olabilir ama onların okşanmaya, tebessüme, tatlı bir dile, güler bir yüze, sıcak bir kucaklanmaya ihtiyacı vardır.
Fakirin, yoksulun, yetimin, öksüzün ihtiyacı ne ise onu karşılamak diğer insanların vicdani, insani ve İslami görevidir. Fakir, öksüz, yoksul olmak suç ve ayıp değildir. Böyle olan insanlar, bilmeliler ki Yüce Allah kendilerini biliyor ve görüyor, onlara düşen sabretmektir. Çünkü Yüce Allah onları sabretmeleri karşılığında ödüllendirecektir. Belki bu sebeple, ahirette diğer insanların gıpta ile bakacakları Cennet mekanlarını kendilerine tahsis edecektir.
Allah, varlık sahiplerini de şükürle imtihan etmektedir ki onların fiili şükürleri, sahip olduklarından vermektir. Varlıklı insanların bulunduğu bölgede açlıktan bunalan insanlar varsa, Müslümanların bulunduğu toplumda ilgisizlikten kahreden yetim ve öksüz varsa, o bölgedeki ilgili herkes ondan sorumludur.
Ramazan ayı münasebetiyle fakirleri, yoksulları, yetimleri ve öksüzleri unutmayalım. Onları koruyalım, ihtiyaçlarını tespit edelim ve temin edelim, gönül dünyalarına girelim. Onların gönlünü alamaz isek Yüce Allahın rızasını kazanmamız zorlaşacaktır bilelim. Genelde her zaman, özelde Ramazan ayının manevi ikliminden istifade etmelerini sağlamak için özellikle bu günlerde mutlaka onları hatırlayalım.
Sahip olduğumuz nimetlerin şükrünü ancak böyle eda edebiliriz. Elimizde bulunan malın/servetin bizim olduğunu zannederiz ama hiç beklemediğimiz bir zamanda, engelleyemediğimiz bir nedenle tamamının elimizden çıkmasına engel olamayız. Sevdiğimiz malın korunması, onu başkalarıyla paylaşmakla sağlanır ancak. Paylaşmak, sahip olunanları kasko sigorta yapmak gibidir. Malın manevi sigortası; paylaşmaktır.