MASKE/MESAFE VE KUL HAKKI

Sami Kesmen

Yaklaşık bir yıldan beri dünyada “Pandemi” nedeniyle küresel ve kitlesel sorunlar yaşanmaktadır. Çin’de üretildiği ifade edilen Covid-19 virüsünün kontrolsüz bir biçimde dünyaya yayılmasıyla, tüm dünya ülkeleri önceleri panik yaşayarak, sürece hakim olmaya çalıştılar ve her ülke, özelde kendi tedbirlerini alırken, genelde de Dünya Sağlık Örgütünün tavsiye ettiği kuralları uygulamamaya çalıştılar. 

Üzerinden bir yıl gibi uzun bir süre geçmesine rağmen Koronovirüs sorunları aynı etkisiyle, tüm ülkelerde sorun olmaya devam etmektedir. İlgililerin ve konunun uzmanlarının beyanlarına göre; bu tür virüslerin ortalama seyir süreçlerinin iki yıl olduğu ve bu nedenle de, bir yıl daha bu virüsle yaşamak zorunda kalınacağı gerçeğidir. Bazı ülkelerin üretmeye çalıştığı virüs aşısının Şubat ayı gibi piyasaya sürüleceği ve kullanıma başlanılacağı bilgisini de dikkate alarak, yaklaşık bir yıl içiresinde ancak sözü edilen ve tüm dünyayı etkileyen Covid-19 virüsünden kurtulmak söz konusu olacaktır.

Koronavirüs nedeniyle dünyada bir çok kural değişme uğramış ve yeni bir medeniyetin taşları döşenmeye başlanmıştır. Ticaretten siyasete, ekonomiden sosyal hayata, dünya dengelerinin değişmesinden ülkeler arası ilişkilere, hak ihlallerinin izahından haksızlıkların cevabına kadar bir çok önemli konu başlığı yeni yeni tanımlara ve alanlara dönüşmüştür. Bazı devletler ve özellikle egemen ülkeler; kendi projelerinin ve geleceğe dönük hesaplarının uygulanması bağlamında, diğer ülkelerle ilgili olarak ilişki boyutlarını, süreci bahane ederek yeni kurallara  ve yaklaşımlara dönüştürdüler. 

Libya, Azerbeycan, Ege Adaları, Doğu Akdeniz, Arap Yarımadası, Afrika gibi, egemen ülkelerin sömürge arazisi durumunda olan coğrafyalar üzerinde, ülkemizin etkisinin kırılması yönünde çabalar ortaya koydular. Bunlara karşı ülkemiz, son yıllarda elde ettiği teknolojik ve savunma sanayiindeki gelişmelerden cesaret alarak, siyasi kararlılıkla haklarını ve varlığını ortaya koymuş, hem kendi çıkarlarını hem de mazlumların sesini duyurmaya gayret etmiştir.

Koronavirüs; dünya ölçeğinde ortaya çıkan bu tür stratejik gelişmelerin yanında, hak anlayışında da yeni izahların oluşmasına neden olmuştur. Helal-Haram anlayışında, Kul ve Kamu Hakkı izahının yapılmasında; Koronavürüs merkezli izahların yapılması da kaçınılmaz olmuş, bu nedenle; Koronavirüs tedbirleri üzerinden, hak ihlallerinin tanımıyla ilgili tarifler yapılmıştır. Koronavirüs’le birlikte, bu virüsten korunma ve kurtulma sürecinde, en çok üzerinde durulan husus; “Maske-Mesafe ve Hijyen” kuralları olmuştur. 

Son dönem tedbirleri olarak bunlara riayet edilmesi kamu otoritesi tarafından istenmiştir. Söz konusu tedbirler; virüsten korunmak, daha da önemlisi diğer insanlara buluşmasını önlemek ve engellemek için en önemli tedbirler arasında belirtilmiştir. Sağlık kurulunun, bu konudaki tavsiye kararlarının uygulanmasıyla ilgili merkezi ve mahalli idarelerin talimatları artık kural haline gelmiştir. Bu aşamadan sonra hukuk devreye girmektedir. Gerek medeni hukukun müeyyideleri ve gerekse dini hukukun gerekleri, söz konusu tedbirlerin ihlalleriyle ilgili yaptırımlarını belirlemekte, medeni hukuk cezaları uygularken, dini hukuk da ahirete dönük vebali karşılığını ifade etmektedir.

İlahiyatçılar tarafından; maske ve mesafe ihlali ile hijyen kurallarına uyulmadığı için, ikinci ve üçüncü kişilerin Koronavirüse yakalanması ve sürecin ölümle sonuçlanması halinde; bu ihlali yapanların dini saçıdan sorumlu olduğunu söylemektedirler. Biz de aynı kanaatteyiz. Bir ilahiyatçı olarak biz de, söz konusu tedbirlere riayet etmeyenlerin hak ihlali oluşturduklarından hareketle vebalde olduklarını söylemekteyiz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.