Müslümanların hayatında kutsal topraklar diye isimlendirilen iki beldedir Mekke ve Medine.
İslamın beş şartından birisi olan "Hac" ibadeti Mekke sınırları içerisinde ihya edilir.
Umre ibadetinin gerçekleştirildiği belde de Mekke'dir. Bu ibadetler, "Harem" sınırları içerisinde, Beytullah merkezli olarak yapılır. Hac'da ek olarak "Arafat" dağında "Vakfe Yapmak" da zorunludur. Arafat Dağı da, Mekke'de Harem sınırları içerisindedir zaten.
Hac ve Umre ibadeti yapmak üzere Suudi Arabistan'a gidenler, ek olarak Medîne’yi de ziyaret ederler. Bu ziyaret, Hac ve Umre ibadeti için zorunlu değildir.
Medine'de, hac ve umre ibadeti için zorunlu bir işlem ve amel yoksa da, Peygamberimizin kabrini ziyaret etmek, Uhud Şehitliğine gidip selamlaşmak, Ravza-i Mutahhara'da namaz kılmak Medine'nin temel vazgeçilmezleridir.
Medine, İslam medeniyetinin merkezidir. İslam'la birlikte insanlık sahnesinde yer almış, Peygamberimiz'le birlikte önem kazanmıştır. Peygamberimizin kabrinin Medine'de olması, Medine'nin insanlık devam ettikçe önemini muhafaza etmesinin teminatıdır.
Mekke, insanlıkla beraber tarih sahnesindedir. Her Peygamberin uğradığı beldedir. Hac ibadeti için zorunlu coğrafi bölgedir. Mekke de, insanlık var oldukça önemini devam ettirecektir. Çünkü, müslüman olmanın gereği olarak Hac ibadeti son müslüman yaşayıncaya kadar devam edecek, dolayısıyla Mekke de önemini sürdürecektir.
Hacca ve Umreye gidenler, Mekke ve Medine arasında mukayese yaparlar. Medine'nin daha huzur verdiğini söylerler. Bu tespit düz mantıkla bakıldığında doğrudur. Gerçekten de, Medine'de insanlar daha stressiz olurlar. Mekke'de ise stres en üst düzeyde olur.
İşin özüne bakıldığında ise, bu beldeleri birbiriyle mukayese etmenin doğru olmadığı görülecektir.
Bu iki kutsal bölgenin önemine konu olan hususlar da, insanlara dönük fonksiyonunları da farklıdır. O nedenle de, mukayese etmek temelde doğru değildir.
Buna rağmen, iki kutsal belde ile ilgili olarak ifade edilen bir kaç özellik, bu şehirler arasındaki farkı ortaya koymaktadır.
Mekke, dağlık bir bölgedir ve etrafında "Faran Dağları" olarak isimlendirilen on iki bin tane irili ufaklı dağ vardır. Günümüzde, bir takım düzenlemeler nedeniyle bu dağların bir kısmı düzeltilmişse de, fıtrat böyledir. Bu hal, görüş alanını azaltmakta, böylece de Kâbe'nin ön planda olduğunu ortaya koymaktadır. Medine ise, düz bir coğrafi yapıya sahip olduğu için, dikkatleri etrafa dağıtmakta, gönlü rahatlamaktadır. Bu husus, iki şehir arasındaki önemli coğrafi farktır ki, müslümanların değerlendirmelerini etkilemektedir.
Ayrıca, Mekke'de Yüce Allah'ın Celâl sıfatının, Medine'de ise, Cemal sıfatının tecelli ettiği ifade edilir. Peygamberimizi, Mekke'nin kovması, Medine'nin ise ev sahipliği yapması ayrı bir değerlendirme konusudur.
Bu hususlar, belirgin olarak müslümanların gönül dünyasına da yansımaktadır.
Kısaca, söz konusu bu farklı özellikler, her iki şehrin fonksiyonuna da etki etmektedir. Mekke'de, Kâbe vardır ve insanın, olgunluk seviyesine gelmezi için insanı kaynatır. Medine'de, Resûlullah vardır, Mekke'de kaynayan insanı demlemeye alır.
Mekke ve Medine, birbirinden farklı özellikleriyle, müslüman üzerinde ayrı fonksiyonlar icra ederek bir bütünü oluştururlar. Böylece de, Mekke'de Hac ve Umre ibadetini yapan müslüman, Medine'de de cilalanıp, olgunluğunu tescilleyip ülkesine döner.
Bu nedenlerle, bu iki beldeyi birbiri ile mukayese etmek yerine, birbirinin tamamlayıcısı olarak görmek gerekir.
Her iki beldeyi özelliklerini dikkate alarak değerlendiren müslüman, olgunlaşmış bir mü'min olarak evine döner.
Kaynamadan demlenme olmayacağı için, Mekke'de ne kadar çok kaynarsa müslüman, Medine'de o kadar güzel demlenir.
Kaynamak, zordur. Demlenmek, kolaydır. Onun için, Mekke'nin yorucu, Medine'nin rahatlatıcı olduğu kanaati oluşur. Bu tespit doğru ama mukayese uygun değildir.