Mekke'den Selamlar

Mehmet Okuyan

Değerli dostlarım,

Umre vesilesiyle 14 günlük bir süre için Suudi Arabistan"a gelmiş ve geçen haftaki yazımızı sizlere Medine"den ulaştırmaya çalışmıştık. Bugün ise Mekke"den sizlere seslenmeye gayret edeceğiz.

10 Temmuz Cuma günü Cuma namazının peşinde bu yazıyı kaleme alıyoruz. Burada yüz binlerce insanla birlikte kıldığımız Cuma namazından aldığımız tadı bütün Müslüman kardeşlerimizin de hissetmesini niyaz ediyoruz.

“Umre”, hayatı onarmak, tamir etmek ve mümkünse kirlerden arındırarak yeniden inşa etmek için yapılan bir bilinçlenme yolculuğudur ve Allah"ın bizden istediği görevlerden birisidir (Bakara 2/196). Umre, tıpkı hac gibi insanların hayatını ilâhî bilgiler ve düsturlar doğrultusunda şenlendiren önemli bir yenilenme ibadetidir. Bu yenilenmeyi hayatımızda sağlayabilmek için diğer kardeşlerimiz gibi biz de ailece buralardayız.

“Mekke”, içerisinde Kâbe"nin bulunması itibariyle değerli bir beldedir. Kâbe, Müslümanların kıblesi olan, hatta insanlık için ilk inşa edilen mabed olması itibariyle bizim için son derece önem ve anlam ifade eden kutsal bir mekandır.

Hz. Âdem"in ve dolayısıyla ilk insan neslinin yaratıldığı yerin de burası olması inancımız doğrultusunda Mekke"ye gelişimizi bir gurbet duygusuyla değil, baba ocağına ve ana kucağına gelişimiz olarak kabul etmek durumunda olduğumuzu ifade etmek isteriz. Biz ve buraya gelen bütün Müslümanlar gurbete değil, sılaya ulaşmanın rahatlığını burada hissetmek durumundayız. Gerçekten de Kur"ân"da ifade edildiği üzere Allah"ın Ev"i olan Kâbe"ye gelenler kendilerini burada güvende ve eşsiz bir huzur ortamında bulacaklardır. Burası bir taraftan insanlığın anayurdu, diğer taraftan da ibadet ve sevabın bolca kazanıldığı yerdir. Kâbe, insanların ırk, renk, cinsiyet, makam, mevki vs farkı gözetmeksizin inanan herkesin eşit, bir ve beraber olduğunun yaşandığı bir buluşma merkezidir.

Değerli kardeşlerim,

İhrama girmeden önceki “niyet”lerimiz umre veya hac ibadetini niçin ve kimin rızasını kazanmak için yapacağımızın en önemli ifadesidir. Bu, bir anlamda bilinçtir; bir ibadete bilinçli başlamanın göstergesidir. Bu nedenle diğer ibadetlerde de olduğu gibi ihrama girmeden önce de niyet yapılır.

“İhrâm”, bir taraftan mahşer provasını andıran yapısıyla insanlara mahşeri hatırlatırken, daha çok hayatın yeni ve tertemiz bir sayfasının başlamasını sembolize etmektedir. Ayrıca ihram, sadece Allah rızası için ve O"nun istekleri doğrultusunda gerektiği zaman helal ve mübah bazı davranışları bile terk edebileceğimizi gösteren önemli bir samimiyet göstergesidir. Esasında ihram, sadece erkeklerin giydiği iki parça havludan ibaret bir giysi değildir; ihram diğer zamanlarda serbest olan belli bazı helal davranışların Allah rızası için belli bir süreliğine terk edilmesi bilincidir. İhram erkeklerde bunun sadece bir görüntüsüdür; kadınlarda ise böyle bir giysi zorunluluğu yoktur; ancak ihramın bütün yasakları onları da ilgilendirmektedir.

İhrama girerken ve sonrasında mümkün olan bütün zamanlarda “Lebbeyk” ilan ve itirafı yapılır ki bu sesleniş, “Ya Rabbi emret; Sen"in her bir emrine en az iki kez amadeyim; buyur ya Rabbi, buradayım ve emrine boyun bükmekteyim” demektir.

Tesbihler ve zikirlerle yaşanan saatlerin peşinden Kâbe"ye ulaşılır ve orada Allah"ın emirleri doğrultusunda “tavaf” yapılır. Her birine “şavt” denen ve yedi tanesi bir tavaf oluşturan bu dairesel dönüş ibadeti, merkeze “Allah"ın rızasını ve O"nun Kitab"ı olan Kur"ân"ı almayı” öğreten bir ibadettir. Kâbe"yi sol tarafına alarak yapılan tavafın yönü de insana Kâbe ile arasına sadece kalbini almayı öğretir. Bu esnada Allah"ı düşünmenin dışında yüreğini ve gönlünü başka şeylerden uzak tutması insana hatırlatılmış olur. Tavaf bir başka açıdan bakıldığında kâinattaki ilâhî program gereği sürekli devam eden iradesiz tesbih korosuna iradeli olarak katılmayı temsil eder. En küçük zerrelerden en büyük cisimlere varıncaya kadar bütün yaratılmışlar dairesel bir hareketle Allah"ı tesbih ederler. İşte tavaf bizim de bu tesbihe irademizle katılmamızı sağlayan çok önemli bir ibadettir.

Daha sonra “Sa"y” denen ve özellikle Hz. Hacer"in, oğlu Hz. İsmail için “su” arayışını temsil ve sembolize eden bir aşamaya sıra gelir. Safa ve Merve tepecikleri arasındaki 400 metrelik bir mesafe 4 gidiş, 3 dönüş olarak yedi defa gidilip gelinir. Bütün anne ve babalar kendilerini Hacer kabul edip çocuklarını da İsmailler sayarak onlar için neler yapmaları gerektiğini düşünmek için bu ibadeti yapmalıdırlar. Doğru yerde, doğru zamanda, doğru şekilde ve gerçek sahip olan Yüce Allah"tan yapılan istekler O"nun tarafından kabul edilmektedir. İşte Hz. İsmail için su arayışı “zemzem” ile karşılık bulduğu gibi bizim çocuklarımız ve bizler için de bu zemzem zaten “Kur"ân” olarak önümüze sunulmuştur. Kur"ân, hayat rotamızın adeta kilometre taşlarını ve trafik işaretlerini belirleyen bir yapıda yol göstericidir. Onun rehberliğinden yararlanmak her Müslümanın hayatının vazgeçilmez anlamıdır.

Sa"y denen ibadet de yapıldıktan sonra “traş olunarak” ihramdan çıkılır; böylece umre tamamlanmış olur. En sonunda yaşanan bu traş olayı da aslında Allah için gerektiğinde bedenden bile vazgeçilebileceği samimiyetini sembolize etmektedir. Allah yolunda sadece malını vermek değil, gerektiğinde canını vermek bile cana minnet olarak görülebilmelidir.

Değerli dostlarım,

Umre ibadeti hakkında bu kısa bilgileri vererek yazımızı tamamlamak istiyoruz. Bir sonraki yazımızda umredekilere ilave olarak haccın gerekleri arasında yer alan Arafat, Müzdelife, Mina ve Şeytan Taşlama hakkında bazı hatırlatmalarda bulunmaya çalışacağız.

Bu vesileyle hepinize hayırlı ömürler diliyor, sizleri Allah"ın engin merhametinin kucaklamasını niyaz ediyoruz. Allah"a emanet olun; hoşçakalın.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.