Sermayenin saldırılarının arttığı, sistemin çelişkilerinin yoğunlaştığı bir dönemden geçiyoruz. Sermayenin neden olduğu kriz ve emperyalist savaş, işçi sınıfının önüne oldukça sert geçecek bir mücadele dönemini koymuş bulunuyor. Bu mücadelede sendikaların önemli işleve sahip olacağı çok açıktır. Oysa hepimizin bildiği gibi bugün sendikal mücadele dibe vurmuş durumdadır. O halde biz işçiler, sendikal mevzilerimizi güçlendirmek için de mücadele etmek zorundayız. Bunun için de öncelikle bürokrasiyi ve uzlaşmacı anlayışları sendikalarımızdan defetmek ve sendikal harekette militan sınıf sendikacılığı anlayışını hâkim kılmak için çalışmalıyız.
Bu anlayışın temel farklılıklarını koymak gerekirse: Militan sınıf sendikacılığı anlayışı doğrultusunda mücadele yürüten sendikacılar tabandan kopmamışlardır. Tersine işçi kitlesiyle iç içedirler ve mücadeleyi onlarla birlikte yürütürler. Esas olarak işçi sınıfının mücadelesini güçlendirmeye ve ilerletmeye çalışırlar. Konfederasyon ayrımı yapmaksızın sendikal mücadeleyi güçlendirmek ve doğru mücadele hattına oturtmak için çabalarlar. İşçilerin sendikal mücadelede sorumluluk almalarını ve işyerlerinde sağlam taban örgütlülükleri yaratmalarını teşvik eder ve bu konuda bizzat girişimci olurlar. Sendikal mücadelenin her aşamasında ve alınan kararlarda, işçilerin taban örgütlülükleri aracılığıyla doğrudan söz sahibi olmalarını isterler.
Uzlaşmacılığı ve işbirlikçiliği mahkûm eden militan sınıf sendikacılığı anlayışı, bir yandan devletin ve patronların baskısına, diğer yandan ise sendikal bürokrasinin baskısına direnir, bunları işçilere teşhir eder. Militan sınıf sendikacılığı anlayışı, işçilerin uluslararası mücadele birliğini de savunur. Haksız savaşların ve emperyalist savaşların karşısında yer alır ve işçi kitlelerini bu temelde mücadeleye çağırır. Sermaye partilerinin işçi düşmanı politikalarını teşhir eder ve bu partilere karşı mücadele verilmesi gerektiği konusunda işçileri bilinçlendirir.
Kuşkusuz bugün mücadeleci sınıf sendikacılığı anlayışı henüz sendikal mücadele içinde çok ama çok azınlıktadır. Ama yalnızca ve yalnızca militan sınıf sendikacılığı anlayışının egemen hale gelmesi sayesinde sendikalar gerçekten mücadeleci birer sınıf örgütü haline gelebilirler. Bugün burjuvazinin krizin bedelini işçilere ödetme, örgütsüzleştirme, sendikal yasaklar uygulama gibi saldırıları karşısında, işçilerin doğru ve mücadeleci bir tutum alabilmesi, ancak militan sınıf sendikacılığı anlayışının sendikalara hâkim kılınmasıyla mümkün olabilir. Ama öte yandan sendikalar da ancak mücadeleyle bu görüşlere kazanılabilir ve kazanılmalıdırlar. Sabırla çalışan, mücadeleden ödün vermeyen militan sınıf sendikacılığı anlayışına sahip öncü işçilerin, sendikaları mücadele örgütleri haline getirebileceğinden hiç kuşku duyulmamalı.