Millet birliği ve vatan bütünlüğü; tarih boyunca hem İslami öğretiler hem de milli hassasiyetlerle şekillenmiş kavramlardır. Bu kavramların kökeni; hem bir ulusun varlık ve devamlılığını koruma mücadelesine hem de İslam’ın toplumsal bütünlük ve kardeşlik ilkelerine dayanmaktadır. Bir milletin bir arada kalması, hem manevi hem de maddi unsurların bir araya gelmesiyle mümkün olur. Bu bağlamda İslam; milletin manevi tutkalını oluştururken, tarihsel ve coğrafi gerçekler, bu birliği somutlaştıran unsurlar arasında yer alır.
İslam, ümmet kavramı etrafında şekillenen bir millet birliği anlayışına sahiptir. Peygamberimiz, Müslümanların bir bedenin organları gibi birbirlerine bağlı olmaları gerektiği belirtilirken, Kur'an-ı Kerim, Mü'minleri kardeş ilâneder ve birbirlerinin elinden tutmasını emreder. (Hucurât, 49:10). Böylece İslam; ırk, dil, renk veya coğrafi ayrımların üstünde duran bir birliktelik ve kardeşlik anlayışını teşvik eder. Bu bağlamda, her Müslüman, bir diğer Müslümanı kardeşi olarak görmekle yükümlüdür. İslam'ın getirdiği bu kardeşlik bilinci, Müslümanların sosyal ve siyasal hayatında da birliği sağlayan temel taşlardan biridir. Hz. Muhammed’in (sav) Medine’de inşa ettiği "İslâm Devleti" bu birliğin en önemli tarihi göstergesidir. Medine’de yaşayan farklı kabileler ve dini gruplar, bu yeni devlet çatısı ve çerçevesinde bir araya gelerek, ortak bir sosyal düzen kurmuşlardır. Bu düzen, İslam’ın birlikte yaşama ve millet birliği anlayışını ortaya koymuştur.
Vatan, bir milletin üzerinde yaşadığı toprak parçasını ifade etse de bu topraklara duyulan sevgi ve aidiyet, genellikle derin tarihi köklere dayanır. İslam tarihinde vatan kavramı, çoğunlukla ümmetin yaşadığı toprakların korunmasıyla ilişkilendirilmiştir. Hz. Peygamber’in (sav) Mekke’den Medine’ye hicretinde bile Mekke'ye duyduğu derin sevgi ve bağlılık, Müslümanların vatanlarına karşı duyduğu hislerin ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir.
Türk tarihine baktığımızda da vatan bütünlüğünün önemi, Türk-İslam devletlerinin varlık mücadelesinde kendini açıkça gösterir. Selçuklulardan Osmanlı'ya kadar, Türkler için vatan; sadece üzerinde yaşanan topraklar değil, aynı zamanda İslam'ın korunduğu ve yaşandığı bir alan olarak görülmüştür. Osmanlı Devleti, yüzyıllar boyunca hem İslam dünyasının liderliğini yapmış hem de vatan bütünlüğünü sağlamak için iç ve dış tehditlerle mücadele etmiştir. Özellikle I. Dünya Savaşı ve sonrasında yaşanan işgal döneminde, milletin varlığı ve vatan bütünlüğü için verilen Kurtuluş Savaşı, bu mücadelenin en önemli örneklerinden biridir. Bu savaş, hem milli hem de manevi değerlerin birleşimiyle kazanılmıştır.
Türk milletinin tarihinde, İslami değerler ve milli hassasiyetler birbirine paralel ilerlemiştir. Bu birliktelik, özellikle Osmanlı Devleti'nin çöküş sürecinde, vatanın parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı dönemlerde daha belirgin hale gelmiştir. Kurtuluş Savaşı'nda milli mücadeleye katılan halk, hem İslam’ın kutsal vatan anlayışını hem de milli bağımsızlık düşüncesini bir arada yaşatmıştır. Bu mücadelede, halkın dini ve milli duyguları bir araya gelerek büyük bir güç oluşturmuştur.
Vatan, sadece sınırlarla belirlenen bir coğrafi alan değil, aynı zamanda bir milletin tarih, kültür ve manevi değerlerini yaşattığı bir mekândır. Bu nedenle, vatanın bölünmesi ya da işgal edilmesi, sadece toprak kaybı değil, aynı zamanda milli kimliğin ve İslam’a dayalı manevi değerlerin de tehdit altında olduğu anlamına gelir.
Millet birliği ve vatan bütünlüğü; bir milletin varlığını sürdürmesi için hayati öneme sahiptir. İslam, bu konuda Müslümanlara hem kardeşlik hem de dayanışma ilkelerini öğretirken, tarih de milli birlik ve vatan bütünlüğünün korunmasının her zaman büyük bir mücadele gerektirdiğini gösterir. Günümüzde de, İslami değerler ve milli hassasiyetler çerçevesinde millet birliği ve vatan bütünlüğü konularında bilinçli olmak; tarihsel ve kültürel mirası yaşatmak, vatanı korumak, milleti bir arada tutmak bakımından son derece önemlidir.
Türkiye, sözünü ettiğimiz özellikler bakımından çok az sayıdaki ülkelerin başında gelmektedir. Vatanın bütünlüğü ve milletin geleceği söz konusu olduğunda tek yumruk olmayı becermekte, kendini koruma refleksini anında oluşturmaktadır. Anadolu üzerinde hesabı olan hain güçlerin tüm olumsuz çabalarına rağmen milletimiz birarada durmayı başarmakta, din kardeşi gördüğü diğerlerine de kucağını açmaktadır. Irak, Suriye, Afganistan, Filistin, Gazze, Lübnan, Beyrut gibi sorun yaşayan beldelerin halkı kurtuluşu ülkemizde bulmuştur. Ülkemiz; sorunlu olan bu toplumlara ana olmuş, Anadolu'nun kapısını kardeşlerine açmıştır.
Ankara'da yaşanan menfur saldırının arkasında da, ülke insanımızın vatan bütünlüğü ve millet birliğine bağlılığını bozma amacı vardır. İslami inançla örülmüş, milli düşünce ve duygularla kurumsallaşmış vatan sevgisi; Anadolu üzerindeki dış mihrak operasyonlarına geçit vermemektedir. Derin ve egemen dünya güçlerinin, geleceğin dünya gücü olacağından korkuya kapıldıkları ülkemize ve milletimize karşı; taşeronlarının eliyle el-ense çekmeye çalışmakta, gözdağı vermek istemektedirler. Bu konuda, milletimiz değerleri üzerinden vatan biatı yapmıştır ki kanlarının son damlasına ve canlarını verene kadar vatanlarını savunacak, millet bütünlüklerini koruyacaklardır. Farklı düşünce ve değişik siyasi görüşler bu konuda engel değil aksine fikri zenginlik oluşturmaktadır.
Bu düşüncelerle, Ankaradaki menfur saldırıyı kınıyor, ahirete irtihal eden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabırlar dileriz.