İki dönemdir milletvekilliği yapan vekilimizin, direk cep telefonuna ulaşma imkânınız yoktur. Ya danışmanı aracılığı ile veya etrafında gezip, dolaşan ne idüğü belirsiz adamları arayıp, haber bırakmak sureti ile görüşme imkânınız olabilecektir. O da vekilin inisiyatifine kalmıştır. İsterse geriye dönüp arar, istemezse aramaz. Sizin anlayacağınız hoşuna giden birisi iseniz arar, aksi halde asla arama lütfunda bulunmaz. Bu bahsettiğim vekil, dokuz vekilin içerisinde tektir. Diğerlerine ulaşmak isterseniz, Bakan dahil olmak üzere direk cep telefonlarını arayıp, ulaşabilir, derdinizi anlatabilirsiniz. Ancak bu vekil başka bir vekil. Başbakan"ın eski arkadaşı olduğundan, öyle herkesle görüşme lütfunda bulunmuyor, sadece kendisine çok bağlı, samimi ve ihlâslı seçmenleri ile görüşüyor. Sizin anlayacağınız, milletin vekili değil, tam anlamıyla lortlar kamarasının milletvekili. Bu güne kadar partinin yaptığı yaz programları, seçim programlarına uymayıp, kafasına göre takılan bu vekilimiz, her ne hikmetse seçilmesi için hayli uğraş verdiği Adem Güney"in vaat ettiği nöbetçi vekil uygulamasına özenle uymuş. Bundan sonra da bu uygulamaya devam edeceğini ifade etmiş. Ancak sağ olsun dünkü yazımda yazdıklarımı sanki önceden okumuş gibi uygulayarak beni mahcup etmedi, partiye kendisi ile görüşmeye gelenlerden iş isteyenlerle hiç görüşmemiş, onları yönetimde bulunan arkadaşlara havale etmiş, tayin, atama, şikâyet gibi boş işler için gelenleri dinlemiş!
Milletin vekili olmakla, milletvekili olmak çok farklı şeylerdir. Partinizin veya liderinizin gücünü arkanıza alarak, listenin ön sıralarında yerinizi aldığınız zaman, olursunuz milletvekili. Halkın gücünü, seçmenin, teşkilatların ve tabanın gücünü arkanıza alarak seçilir, ondan sonra da sizi seçenlere ihanet etmeden, onlardan birisi olarak kalmayı başarırsanız, işte o zaman olursunuz milletin vekili. Şehre geldiğinizde Terzi Ahmet Efendiden başlayıp, Berber Mehmet efendi, Çaycı Hasan Efendi, seçim zamanı köy, kent demeden sizinle gezen insanların yanına uğrayıp, onlarla dertleşip, helalleşip, çaylarını içerseniz, milletin vekili olursunuz. Yok, sadece üç, beş adamınızdan ayrılmaz, sadece onlarla gezip, dolaşırsanız, o zaman da olursunuz o üç, beş kişinin vekili. Geçenlerde bir vekilimiz yanında on, on beş kişiyle beraber iki kez Milli Eğitim Müdiremizin yanına gitmiş. Her gidişinde yanındakiler, Müdire hanımdan olmayacak şeyleri talep etmiş. Müdire hanım sessiz kalmaktan başka bir şey yapmamış. Bu vekil, yanında avenesi ile birlikte bürokratları ziyaret ediyor ve demek istiyor ki, Ey bürokrat! Bu adamlar benim adamlarımdır, bunlar senden ne isterlerse yap, aksi halde işin kötü. Hani sürekli diyorum ya, lafın tamamı deliye denir diye, işte bu da öyle bir şey. Öte yandan İl Başkanımız Hazretleri hoşuna gitmeyen, yönetimindeki adamlarının, olmayacak isteklerini yerine getirmeyen, Devleti adam gibi yönetmek isteyen bazı bürokratların yerine, kendi kafasına göre adam atayabilmek için veya iş yaptıramadığı adamlara söz geçirebilmek için, birilerine telefon açıp, falanca yere bürokrat atayacağız, tanıdığın var mı, veya falanca bürokratı görevden alacağız, yerine kimi getirelim gibi sözler söyleyip, onların kulağına gitmesini istiyormuş. Aslında bu metodun modası 1997 yılındaki İl Başkanlığında idi, aradan on iki yıl geçmiş olmasına rağmen, hala daha o metodu uygulaması yanlış. Aradan geçen zamanda, sadece bir konuda yol aldığı anlaşılıyor. Oda kendi istediği bürokrat atanmayınca, gelen bürokratı kendisinin atattığını söylemesi. Bu da güzel bir gelişme, aferin.
Bizim vekiller bu türlü boş işlerle uğraşa dursunlar, öte yandan Atı alan üsküdarı geçmiş durumda. Adamlar Trabzonspor" un gelecek elli yılını kurtaracak projeyi hayata geçirirken, bizimkiler özel sektörün yaptığı üniversite, Fabrika, okul gibi yerlere sahip çıkıp, biz ettik, biz yaptık demekten öteye gidememiş. Şehirde işsiz dolaşanlar onları hiç ilgilendirmiyor, görüşme isteklerini bile kabul etmiyorlar, İlkadım, Örnek 19 Mayıs ve Organize Sanayi Bölgelerinde boş olan iş yerleri, kapanan dükkânların neden kapandığı, vergisini ödeyemeyen esnafın neden ödeyemediği, onlar için hiç mi, hiç önemli değil? Onlar için önemli olan, şehre geldiklerinde onları gezdirip, yedirip, içirip, onlara kul, köle olanlardır. Başbakan gece, gündüz demeden 24 saat çalışırken, adamcağız sanki 7 yılda 15 yaş ihtiyarlamış gibi çökerken, bizimkilerin günlerini gün etmelerine ne demek gerekir bilemiyorum. Ne denmesi gerektiğini, siz değerli okurlarımızın takdirine bırakırken, Milletvekillerinin unutmamaları gereken bir konuyu hatırlatarak, yazıma son vermek istiyorum. Halkın oyu ile seçilip milletvekili olanlar, unutmasın ki daha önce seçilip, vekil olduktan sonra Halkı unutanları, Halk çoktan unuttu. Toplum kendisine ihanet edenleri asla affetmez.
Kalın sağlıcakla