Hicr suresi 5. Ayette Yüce Allah; “Hiçbir toplum ecelini geçemez ve ondan geri de kalamaz” buyurmuştur. Dünya yaratıldığından beri nice medeniyetlerin gelip geçtiğini, nice toplumların yaşayıp gittiğini, nice insanların doğup öldüğünü görürüz. İnsanların zaman zaman güç merkezli, zaman zaman da hak ve hakikat merkezli olarak yaşadıklarını Kur’ani bilgilerden öğreniyoruz. Nemrutun Hz. İbrahimi ateşe atmak istemesini, Firavunun Hz. Musayı öldürmek için koşuşturmasını Kur’ani bir hakikat olarak biliyoruz. Karunların Harunları hesaba almadan zenginleştiklerini hatırlıyoruz. Kabillerin Habilleri menfaat için öldürdüklerini Hz. Ademin kıssalarından biliyoruz.
Her medeniyet döneminde karşılıklı mücadelelerin olduğunu tarihi notlardan öğreniyoruz. Bu mücadeleyi Yüce Allahın(c.c.) hak ile batıl mücadelesi olarak isimlendirdiğini Kur’andan biliyoruz. Hak ile batıl mücadelesi kıyamete kadar devam edecektir. Her dönemde Firavunlar, Nemrutlar, Kabiller, Karunlar olacaktır. Aktörler değişecek ama mücadele şekilleri değişmeyecektir. Mücadele gereçleri değişecek ama sonuçları değişmeyecektir. Gerekçeler değişecek ama derin hesaplar değişmeyecektir. Batıl adına mücadeleyi yapan kendi menfaatini hesaba katacak, hak için mücadele eden Allah (c.c.)ın emrini kendisine yol haritası yapacaktır. Hainler ve zalimler olacak ki, hak için mücadele edecek insanların samimiyetleri anlaşılsın. Katiller olacak ki, hak için mücadele edenler şehitlik mertebesine ulaşsın. Firavunlar olacak ki, Musalar anlaşılsın. Nemrutlar olacak ki, İbrahimler belli olsun. Karunlar olacak ki, Harunlar bir anlam kazansın.
Allah mazlumların yanındadır ve zalimler asla başarılı olamayacaktır. “Allahın zalimlerin yaptıklarını görmediğini mi sanıyorsunuz, onların hesabını gözlerin fırlayacağı güne bırakıyor Allah” fermanı Kur’anın beyanıdır. Ashab-ı Kehyf-i, zalim hükümdarın şerrinden ve zalimlerin zulmünden 309 sene bir mağarada uyutarak koruyan yüce Allahın, bu bilgiyi Kur’an yolu ile insanlığa hatırlatması manidardır. Allahın gücünün üstünde güç yoktur ve Allaha karşı kurulan tuzakların hiçbirisi başarıya ulaşamayacaktır.
Yazımızın girişinde paylaşttığımız Ayet-i Celileden de anlaşılacağı üzere her toplumun sonu mutlaka gelecektir. Tarihte hak ve hakikat üzerine yaşamını şekillendiren toplumlar ve medeniyetler uzun süre ayakta kalmışlar, ne zaman ki toplumların yaşamlarına göz yaşı ve kan girmiş, haksızlık ve adaletsizlik kendisini göstermiş, iltimaslar ve kayırmacılıklar kendisine yer bulmuş, güçlüler haklı olmaya başlamış; güçsüzlerin duaları göz yaşlarıyla birlikte Arşı Alayı titretmiştir. Bu sonuçlar ortaya çıkmaya başladığında da, o toplumun sonu gelmiş ve zaman içerisinde buharlaşıp gitmişlerdir.
Zalimler, kendilerinin bir yaratını olduğunu göremeyen gafillerdir. Gafletleri onları inkara götürmüştür ve onlar, “Keşke Müslüman olsaydık” diyecekler, yaptıklarından pişmanlık duyacaklardır. Allah onlara mühlet veriyor ve hesaplarını en mutlu oldukları zamanda ve en çok ihtiyaçları olduğu bir anda soracaktır. Hicr suresi 3. Ayette; “Bırak onları yesinler, yararlansınlar, emelleri (hayalleri) onları oyalayadursun. İleride gerçeği bileceklerdir” buyurmaktadır.
Bu gün dünyayı kasıp kavuran zalimlerin gücü ve kuvveti bir gün bitecektir. Orta doğu insanın yüzü gülecektir. Mısırda, Suriyede, Filistinde, Lübnanda ve Peygamberlerin ayak bastıkları diğer topraklar üzerinde hayatını sürdüren insanlar; göz yaşı ve kan dökseler de kaybetmiş olmayacaklardır. Onlar kendilerini yaratan ve rızıklandıran Rablarının rızasını kazanacak ve cennete Cemalullaha ulaşacaklardır. Ya ! Allahın yarattığı insanların canlarını haksız yere alanlar, göz yaşı ve kan dökenler öldükten sonra nerede yaşayacak ve nereye kaçacaklardır. Dünyayı göz yaşına boğan ve insanların kaderlerini parmaklarıyla tayin eden devletlerin de dünyadaki ecelleri bitecektir.
İlahi proje böyledir ve bu ilahi fermana hiçbir güç hayır diyerek baş kaldıramayacaktır.