MİLLETVEKİLİ ADAYLIĞI DÜŞÜNEN BÜROKRATLAR PİYASAYA ÇIKMAYA BAŞLADI
12 Mart 2011 tarihi milletvekili aday adayı olmak isteyen kamu görevlileri için memurluktan istifa edilmesi gereken son gün. 12 Haziran seçimleri için istifa edecek kamu görevlilerinin, 2007 Temmuzu'nda yapılan seçimde istifa edenlerden daha fazla olacağa benziyor. Bu konuda AK Parti'den aday adayı olmak isteyenlerle ilgili hükümetin prensip kararı alıp almayacağı merak konusu.
Bürokratların da parlamenter olma hakları vardır. Ancak bu arkadaşlarımızın öncelikle görev yaptıkları süre içerisinde ne yaptıklarına iyi bakmaları gerekmektedir. Görev yaptıkları süre içerisinde kendi illerine ne kadar yararlı olmuşlar veya ülkeye yararlı hangi işleri yaptıklarına bakarak yola çıkmaları gerektiği kanaatindeyim. Milletvekilliğini sadece düz mantıkla belli bir maaş için veya itibar için kullanılacak bir makam olarak görmek doğru bir yaklaşım değildir.
Bürokrat olarak şehrimizi gerek Ankara'da gerekse İstanbul'da temsil edenlerin büyük bir bölümünü yakından tanırım. Bu arkadaşlarımız içerisinde görev yaptığı kurumda şehrine en büyük desteği sağlamış olan isim Milli Emlak Genel Müdürlüğü döneminde İlyas Arlı olmuştur. İlyas Arlı şu anda Sayıştay üyesi olması hasebiyle milletvekilliğini düşünmeyebilir. Ancak milletvekilliği konusunda talip olmaktan ziyade matlup olmak gerekmektedir. Bu ifadeyi Türkçeleştirmek gerekirse isteyen değil, istenen olmak gerekmektedir. Bu bağlamda değerlendirmek gerekirse İlyas Bey istemese de bu şehri sevenler İlyas Bey'i ikna etmeleri gerektiği kanaatindeyim.
Diğer aday adayı olmak isteyen arkadaşlarla ilgili çok fazla detaya girmek istemiyorum. Hele bir istifa etsinler de ondan sonra durumu değerlendiririz. Ancak bu arkadaşlara tavsiyem istifa etmeden önce biraz muhasebe yapsınlar. Görev yaptıkları dönem içerisinde Ankara'ya giden hemşerilerine ne kadar yardımcı olmuşlar, kimin işini görmüşler, kimlerle oturup kalkmışlar bunları şimdi müracaat etmeleri ne kadar işe yarayacaktır.
Bazen oturup düşünüyorum acaba bende mi yoksa bu insanlar da mı bir sakatlık var diye.. Adamın AK Parti ile uzaktan yakından ilgisi yok sadece yakın bir arkadaşı sayesinde Ankara'da bir makam kapmış ve o makamı da sadece kendi işlerinde kullanmış, yetmedi şimdi de kalkmış milletvekili adayı olacağım diye yollara düşmüş. Bunun gibi niceleri var bu insanların gerçek yüzünü topluma tanıtmak bizim görevimiz. Bu konularda ilerleyen günlerde detaylı olarak yazılarımız ve yorumlarımız olacak.
Gelelim şu bizimle ilgili yazıp çizenlere. Yorumcu arkadaşların da belirttiği gibi onlarla ilgili yazmak kaleme yazık etmektir. Ancak bu insanların asıl yapmak istedikleri sayemizde gazetelerini okutmak olduğundan onlara kızmıyorum. Olsun o gazete bu şehrin en eski gazetesidir, her ne kadar ekonomik sıkıntıları olsa da yok olmasına gönlüm razı olmaz.
Bu zavallıların akıllarınca tehdit aracı olarak kullanmak istedikleri mahkemeler onların babalarının çiftliği değil, ben bu güne kadar hakkımda her türlü hakarette bulunan gazetecileri dahi mahkemeye vermedim. Zira onların deyimi ile gazeteci gazeteciyi mahkemeye vermez, kalemiyle hesaplaşır. Zaten onların bu tehditleri nedeniyle ödüm koptu haberleri ola!
Bir insan düşünün her şeyi icralık, siz de yazısı çıkıyor ve ertesi gün SGK icra servisi kapınıza geliyor. Bu adama maaş ödüyorsanız bize ödeyin diyor, sizde köşe yazarlarına maaş ödenmez telif ücreti ödenir onun da kıymeti har biyesi yok deyip adamları gönderiyorsunuz. Ardından bu adam benim paramı ödemedi sigorta yapmadı diyor. Sorarım size bu iftira değil de nedir? Bunun hesabını sormayacağımı düşünüyorsa yanılıyor. Bu şehirde bizim gazetede çalışıp da ayrılan dost veya düşman çok iyi bilir ki kimsenin bizde tek kuruşu dahi kalmaz. Peki onlar için aynı şeyi söylemek mümkün mü? İsterlerse hangisinin hangi kuruma ne kadar borçlu olduğunu dokümanları ile vereyim. Ayrıca hangi gazetede köşe yazan SSK'lı olmuş bana söyler misiniz? Haa şimdi buradaki sıkıntı belli; okunmayan gazetelerini okutmak.. Keşke bunu zamanında adam gibi söyleseler de biz de onlara olur verseydik. Bu toplum kimin ne olduğunu çok iyi biliyor. Hiç kimse bir yerlerini yırtmaya kalkmasın. Bir insanın gazetecilik dersi verebilmesi için sahibi bulunduğu gazetenin şehrin en önemli gazetelerinden birisi olması gerekmez mi?
Adama sormazlar mı: Elinizdeki gazeteleri batırıp başkalarının yanında çalışırken, adam daha dün bu işe başlamış ama gazetesi şehrin en önemli gazetesi haline gelmiş, bu sizin için en büyük utanç kaynağı değil de nedir?
Değil bu şehirde bölgede en çok okunan köşe yazarı ve gazete hangisi olduğunu bilmenize rağmen bu numaralara gerek var mı? Kalın sağlıcakla