Bazıları beni muhalif gazeteci olarak tanımlarlar ama ben bu tanımlamaya karşıyım. Neden karşısın derseniz, ben doğru olan her şeyin yanında olurum, yanlış olan her şeyin karşısında dururum. Yaptığım haberlerde ölçüm, önce Allah rızası, ardından kamu yararı, ardından da vicdanımdır. Durup dururken kimseyi ele almam. Ele aldığım kişiler ya kamu zararına bir iş yaptıklarından ele alırım onları ya da canımı yakmışlardır; onlara da dünyayı dar ederim. Allah’ın bildiğini asla kuldan saklamam, çünkü rûz-i mahşerde her şey ortaya çıkacak. Dünyada kullara hoş görünmek için yapacağımız her şey ahirette karşımıza çıkacağına göre saklamanın âlemi olmadığına inanırım. İnsanlara önyargı ile bakmam. Önce kredi veririm, muhatabım kredisini bitirirse yapacak bir şey yoktur.
Gelelim konumuza veya konularımıza… Vali Bey şehre ilk geldiğinde herkes eşiyle ilgili cemaat ablası diye yazarken biz sahip çıktık, ancak daha sonra ziyaretine gidip hoşgeldin diyeceğimiz zaman verilen randevuya sadık kalınmayınca biz de gereğini yaptık. Ancak daha sonraki süreçte sürekli Vezir Hazretleri’nin yanında O’nun programlarında görünce yanlış yaptığını da bu satırlardan yazmıştım. Hatta her akşam bir kafede oturduğunu, bunun hem ticari rekabete, hem de kendisine olan saygıya zarar vereceğini yazdım; sağolsun ondan sonra o kafeye daha gitmemiş. Bu uyarıma kulak verdiği için kendisine teşekkür ediyorum. Ayrıca kendisinin 15 Temmuz darbe girişimi esnasında gösterdiği tavırdan ötürü daha önce bu satırlardan kendisini tebrik etmiştim, tekrar o tavrından ötürü kendisini tebrik ediyorum.
Kendisine güvendiğim ve sevdiğim bir siyasetçi arkadaş Vali Beyin aslında iyi bir insan olduğunu, Vezir Hazretleri ile olan münasebetlerinde çoğu konuda O’nun dediklerinin yapıldığını, şehre katkı sağlayan bir insan olduğunu söyledi. Ben de arkadaşıma dedim ki “Vali Bey benim düşmanım değil, ben, doğru işleri kim yaparsa yazarım, hiç önemli değil. Yeter ki şehir için yararlı işler yapılsın biz şapka çıkarır destek oluruz”. Biz bu konuşmayı yapalı henüz üç dört gün olmuşken dün bir yerel gazetede benim halefim olan arkadaş, manşetten beyanat vermiş ve demiş ki “Uçak seferleri başlıyor”. Haberi okuyunca Vezir Hazretleri’ne değil, başta Vali Bey’e, ondan sonra İl Başkanı’na ve Milletvekillerine kızdım. Neden kızdın derseniz, demek ki bu siyasetçiler bu fırsatı vermiş ki kendileriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir konuda çıkıp beyanat veriyorlar.
Ben tam dört yıl Vezir Hazretleri’nin Başkan Vekilliği’ni yaptım, sadece O’nun değil aynı zamanda AK Parti’nin de Grup Başkan Vekiliydim. Benim görev yaptığım süre içerisinde tek bir basın beyanatımı bulun o zaman bu toplumdan özür dileyeceğim. Belediye Başkan Vekili, adı üzerinde, Başkan olmadığı zaman idare-i maslahattan olmak üzere makam boş kalmasın diye orada bulunan, resmi törenlerde kurumu temsil eden kişidir. Yoksa icraat makamında olan bir kişi değildir. Başkan ona neyi yap derse yapar, neyi yapma dese yapmaz. Kalkıp kafasına göre beyanat veremez. Hele hele Belediye’nin görev alanına girmeyen, vekillerin, İl Başkanı’nın veya Vali Bey’in yapması gereken açıklamayı yaparsa adama “Sen kimsin arkadaş, bu açıklamayı neye göre yaptın?” diye sormazlar mı? Sorarım size böyle, hiç ilgisiz bir konuda çıkıp şov yapması tamamen haddini aşmak değil de nedir?
Kaldı ki benim görev yaptığım dönemi bilen arkadaşlar benim ne kadar cesaretli, iş bitiren, her gelenin işi ile ilgilenen, Parti ile Belediye arasındaki diyaloğu sağlayan, çok hareketli bir insan olduğumu da bilirler. Bunca işin üstesinden gelmiş olmama rağmen, bırakın kafama göre beyanat vermeyi tek bir kişinin dahi gidip nikâhını kıymadım; alt belediye başkanı arkadaşlar kıysın, onların asli görevidir dedim köşeme çekildim. O dönemde Belediye Başkanı olup halen Başkanlık yapan arkadaşlarım bu konuyu çok iyi bilirler. Ben bu kadar dikkatli davranmama rağmen Vezir Hazretleri’ne yaranamadım ama her ne hikmetse bu arkadaş kafasına göre beyanlar veriyor. Bırakın Vezir Hazretleri’ni, şehrin Valisi’nin, İl Başkanı’nın, Milletvekillerinin görev alanında bulunan bir konuyla ilgili rahatlıkla beyanat verebiliyorsa, kusura bakmasılar ama bu siyasetçiler ve başta da Vali Bey olmak üzere müdahale edip haddini bildirmek zorundadırlar. Hatta ve hatta disipline sevk edilip ceza alması sağlanmalıdır ki bir daha böyle bir yanlış yapmasın. Herkes haddini de bilecek yetkisini de bilecek… Sana ne uçak seferlerinden, şayet çok konuşmak istiyorsan Çatalçam’ın yıllardır bitirilemeyen kanalizasyonundan bahset. Adeta köstebek yuvası hâline gelmiş ve evlerinde toz yutmaktan perişan olmuş Çatalçam ve Taflan bölgelerindeki insanlara ne zaman çözüm getireceğinizden bahset. Millete anlata anlata bitiremediğiniz Kuş Cenneti’ne giden sahil yolunun nasıl perişan bir hâlde olduğundan bahset. Atakum’daki gariban esnafın on santim çıkıntı yapması halinde anında yıkım cezası ve savcılık evraklarının gönderilmesinin karşısında Adem Güney’e ait SASA Kafe’nin imara aykırı yaptığı iki binayı birleştirmeden tutun da kıyı kenar çizgisine müdahalesine, Bafra yolu tarafındaki iki bina arasına yaptığı ek barakalar gibi her türlü kaçak yapılaşmaya neden göz yumduğunuzu ve en ufak bir işlem yapmadığınızı konuş kardeşim. Adama sormazlar mı ki kardeşim, sen Vali Vekili misin, Milletvekili misin, İl Başkanı mısın yoksa Belediye Başkan vekili mi diye?
Sayın Valim buradan sizlere açık ve net söylüyorum, siz bu şehrin bir numaralı bürokratı ve devletin tek temsilcisisiniz. Hele hele son çıkarılan OHAL’in size verdiği yetkiyle yapamayacağınız iş yok. Bunca yetkiye rağmen kalkıp bir Belediye Meclis üyesi başta sizin, Vekillerin ve İl Başkanı’nın yetki allananındaki konuyla ilgili basına beyanat verebiliyorsa ve siz de bununla ilgili yasal işlem yapmıyorsanız kusura bakmayın o zaman ben de sizi her fırsatta eleştiririm. Yok, siz gereğini yaparsanız o zaman da başımızın tacı olacağınızdan en ufak bir şüpheniz olmasın; karar sizin. Kalın sağlıcakla.