Elbette Barış, elbette Anaların gözyaşına son verilsin. Ancak hangi şart ve zeminde olacak bunlar.
Tüm geleceğini ve varlığını açılıma odaklamış bir iktidar eliyle sanki bu coğrafyada Kürt Türk savaşının çıkması için adeta gizli eller harekete geçmiş, bölgede yaşadıklarımız böyle bir his ve böyle kurgulanmış bir duygu uyandırıyor insanda.
Barış, Anaların gözyaşına son. Halkların özgürlüğü gibi PKK'nın direttiği sözlerle eli kanlı terör örgütü ve onun eşkıya başı bebek katili ile bir araya gelip halkın karşısına seçilmiş milletvekilleri ile değil, Akiller vasıtasıyla çıkarak Ayetler eşliğinde helalleşmekten, barış ve kardeşliğin güzel sonuçlar vereceğinden bahsediyorlar.
İktidar diğer yandan PKK'nın ve Kürtçü lider ve basının dilinden düşürmediği kışkırtma ve tahrik unsuru gördüğü beyan edilen kamu kurum ve dairelerinden Türk bayrağı ve TC'yi kaldırmakta, Bütün şehir yasası adı altında bölünmenin ilk adımı olan eyalet sistemine geçiş planları yapılırken, tüm kuşkuların bire bir ortaya çıkması,
Anadilde eğitim, özerk yönetim, Sivil Anayasa çalışmaları ve mevcut anayasanın ilk üç maddesini değiştirme çabaları, hassasiyetlerin kaşınması değil de nedir?
Sözde eşitlik adına Türk milletine ve Türk milliyetçilerine ırkçı söylemlerle nefrete dönüşen bir yaklaşım sergileyen iktidar, PKK ve bölücüler ile hangi şartlar altından hangi safta buluşmaktadırlar?
Kısacası gizli hesaplar ve kapılar arkasında barış adına ülke bütünlüğünü tehdit edici açıklamalar ve sözde 63 kişiden oluşan akil adamlar aracılığıyla halka inen iktidar, her gün farklı bir provokatif eylem ve hareketlerin yaşanmasına sebep olup ülke gündemini işgal etmekte, asıl bilinmesi ve konuşulması gereken,
Devletten ne istiyorlar! Ne vereceğiz? Gibi hayati konular, halktan kaçırılarak nereye gidiliyor?
Avrupa Parlamentosunun 2012 Türkiye İlerleme Raporu, Parlamento Genel Kurulu'nda 75'e karşı 451 oyla kabul edilmesi,
AKP ve PKK'nın açılım ortaklığı Rapordaki en geniş madde AKP ile PKK'nın açılım ortaklığına ayrılması, A. Parlamentosu AKP Hükümeti'nin Öcalan'la yaptığı doğrudan görüşmeleri bir an önce yapısal müzakerelere dönüştürmesini istemesi,
Yapısal müzakereler, PKK ve Öcalan'ın resmi olarak tanınması,yani PKK'nın Cenevre Sözleşmesi gereği Türkiye Cumhuriyeti Devleti karşısında tıpkı bir devlet olarak tanınması ve bir devlet muamele görmesi anlamına geliyor
Yapısal müzakerelerin gerekleri bunlarla da bitmiyor. PKK'ya "Savaşan taraf statüsü verilerek, müzakereler sonucunda siyasete girmenin önü açılıyor. Avrupa Parlamentosu, PKK'ya verilecek yapısal güvencenin yeni anayasayla da taçlandırılmasını istedi
Osmanlı Devletinin küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti Devletimize çeşitli hile oyun ve tuzaklar kurmak, yedi düvele post bırakmayan bu Necip Türk milletine kafa tutmak, bayramını hiçe saymak, bayrağını sevinç ve övünç kaynaklarını ve dahi üzüntüsünü paylaşmayanlara karşı,
Tabiri caizse Başbakanımız tarafından sık sık tekrarlanan kefen cebinde gezmek gibi bir şey olsa gerek.
Vatanı; APO ve PKK'ya peşkeş çekenlere; "Barış Analar ağlamasın deyip, Kan içen PKK'lı vampirleri kardeş göstermeye çalışanlara atfen atılan bu slogan, muhataplarının dikkatini çekerken,
Galiba Öcalan ve PKK'yı meşrulaştıracak ve ülke bütünlüğünü zedeleyecek olan bu dibi karanlık Açılım serüveni;
BOP eş Başkanı ve Türkiye Başbakanı R.T. Erdoğan'ın Partisini ve geleceğini belirleyecek en büyük faktör olsa gerek.