MİLLÎ EĞİTİM...NEREYE?..

M.Halistin Kukul

     Hemen söylemeliyim ki, eğitim, "terbiye";  öğrenim/öğretim ise "tâlim" karşılığındadır. Bunun adına 'Millî Eğitim/Terbiye Bakanlığı" dersek,  "öğrenim/öğretim ' açıkta/boşta kalır.

     "Millî" sıfatı, elbette ki, "terbiye"ye uygundur.  "Maârif"in yerine "eğitim" kelimesini getirenler, muhakkak ki, bunun,  "öğrenim"i  de içine alması gerektiğini düşünmüşlerdir.

       Fakat, kelimeler üzerinden değil de, kelimelerin içinin doldurulması cihetinden bakarsak, bugün yapılmak istenilende, "terbiye'nin yâni "eğitim"in değil, öğrenim/öğretim"in öne çıkarılmaya çalışıldığını görürüz .

        Sâdece müşâhedelerimizle  değil,  açıklanan resmî vesîkalarla da sâbit olmuştur ki, sözü edilen öğretim/tâlim sahasında da, dünyâda en gerilerde yer almaktayız.

        İnsan, terbiye edilmeye ve öğretilmeye en müsait varlık olmasına rağmen, akıl, zekâ, idrâk, şuûr ve muhakeme gibi belli hasletlere sâhip olması bakımından da, yetiştirilmesi zor bir varlıktır.

      Öğrenmenin sınırı yoktur. Ancak; öğrenmenin de, terbiyeli olmanın da asgarî  bir ölçüsü vardır.

      Millî eğitim, bir 'millet dâvâsı'dır. Bir milleti, topyekûn ayağa kaldırma, millî şuûrunu şahlandırma ve ilmî seviyesini cihânşümûl mertebeye çıkarıp, bu mertebeyi de aşma dâvâsıdır.

      Bütün milletler ve devletler için, millî eğitimin yegâne gaayesi ve hedefi, iyi/dürüst/ahlâklı ve bilgili insan yetiştirmektir ve  millî eğitimin temel unsuru da "öğretmen"dir.

      Bir memlekette, "veli ve öğrenci", öğretmenine "not verme"ye başlatılacak ise, o memleketin hâline "Vah!" derim, "Vay!" derim.

        Öğretmen demek, insan yetiştiren insan demektir.

        Her şeyden önce, siz, Millî Eğitim Bakanlığı ve elbette üniversiteler olarak, insan yetiştiren insanı yâni, millî eğitimin temel unsurunu iyi yetiştiremeyip, onun murakabesini/denetimini-kontrolünü, öğrencisine ve öğrencisinin ana-babasına/ebeveynine verilmeye kalkışırsanız, Üstâd Necip Fâzılvâri: "Aman efendim, aman!" diye haykırırım.

      Türk fikir ve san'at hayatına baktığımız zaman görürüz ki, içlerinde öğretmen olanların sayısı hiç de az değildir:  Ahmet Kabaklı, Nihad Sâmi Banarlı, S. Ahmet Arvasî, Yılmaz Boyunağa, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Enver Naci Gökşen, Orhan Şâik Gökyay,  Ârif Nihat Asya, Halit Fahri Ozansoy, Vehbi Cem Aşkun, Hüseyin Nihal Atsız, Cahit Külebi, Behçet Necatigil, Halide Nusret Zorlutuna...Yetmez mi?

    Sistemsizliğin sistem hâlini aldığı bir dönemde, çocuklarımız, gençlerimiz ve velilerimiz çıkış yolu ararlarken, bir de baktılar ki, kendilerine, öğretmene not verme gibi bir vazife de verildi. Oldu olacak, bu mesleği  herkes yapabilir kanunu da çıkarıver, iş hâllolsun!

      Bütün öğretmen liselerini niçin kaldırdığınızı sorabilir miyim?  Her saha'nın meslek liselerine ehemmiyet verirken, bu ihtimâm, öğretmen liselerinden niçin esirgenmiştir, bilmek isteriz.

       Gençlerimize hayatı zehir etmektesiniz, haberiniz olsun!..

        Veliler de, öğrenciler de, bu "not verme" işini biraz komik bulmakla beraber, ne olacağının da şaşkınlığı içindedirler!..

        Tebessümleri, acı!..

         Düşününüz, üniversiteyi bitirmiş, bir sürü imtihanı geçmiş ve onca sene meslekî tecrübesi bulunan bir eğitimciye...henüz eğitimin ne olduğunun idrâkinde olmayan öğrencisi ve belki de hiç tahsili bulunmayan, eğitim sisteminin yanından geçmeyen bir veli "not" verecek, öyle mi?

       Öğretmenlik, en az başka meslekler kadar ciddî bir meslektir ve siyâsetçiler dâhil, insanların, ellerinde şekillendiği bir mevkiye sâhiptir.

       Öğretmen yetiştirme sistemin yok...Ders kitaplarının içini neyin doldurduğundan habersiz...Kitaplarda kullanılan anadil Türkçe'nin nasıl bir karmaşa içinde bulunduğunu  bile kavramamışsın...Ve ne ile uğraşıyorsun?

       Ve en önemlisi; nasıl bir insan yetiştirmemiz gerektiğini tebliğ ve ilân edememişsin..

       Fakat...

       "Performans Değerlendirme Sistemi" diye bir kavramla , velilere ve öğrencilere "not" verdirme hesabı yapıyorsunuz!..

        "Performans"ın ne olduğunu,  mes'elenin anlaşılmasını kolaylaştırmak bakımından sözlükten nakledeyim:

         F(ı)ransızca bir kelime olan "performans"ın  mânâsı, Misâlli Büyük Türkçe Sözlük'te: "Bir işin yapılışı esnâsında onu gereğince sonuçlandıracak tutum, beceriklilik ve gayret seviyesi, mükemmellik durumu" olarak târif ediliyor.

       Yâni, "veliler ve öğrenciler"; "öğretmenleri"nin vazifelerini yaptığı esnâda, işin gereğince yapılıp yapılmadığını, becerikliliklerini, gayret seviyelerini  ve  vazifelerini yaparkenki mükemmellik durumlarını  gözleyip, değerlendirip, "fişleyecekler/notlayacaklar"dır.

           Hârika (!) bir buluş(!) değil mi?!..Hârika!..       

    

     

      

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.