Zaman zaman meslek odalarını görev alanlarına girmeyen konularda fikir beyan ettikleri ve siyasi davrandıklarından eleştirdiğim olmuştur. İlgi alanlarına girmeyen, meslekleriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan konularda beyanat verdiklerinde canım sıkılmakta. Teknik odaların siyasi veya hukuki konularda fikir beyan etmeleri doğru bir şey değil ama kendi alanlarında müdahil oldukları veya fikir beyan ettikleri konularda açıklamalar yapmalarına da saygı duyarım. Örneğin Muhasebeciler Odasının veya teknik bir odanın üniversitelerdeki başörtüsü konusunda beyanat vermeleri, tavır koymaları çok yanlış ama kendi alanlarına giren konularda beyanat vermeleri gayet doğal haklarıdır. Mimarlar Odasının şehrin imarı ile ilgili beyanatlar vermesi, yanlış gördüğü plan projelerle ilgili mahkemelere gitmesi gayet doğal bir durum olmaktan da öte şehre yapılacak en önemli hizmet ve katkı olduğunu da unutmamak lazım.
Son yirmi yıldan beri odaların icraatlarını yakından takip etmeye çalışırım. 2008 yılında Belediyeden ayrılmama neden olan konulardan birisi de Cumhuriyet Meydanındaki eski Tekel binalarını Tanrıverdi Holding’e satmak için binaların meydana bakan kısmındaki boşluğa iki katlı bina yapma planına karşı çıktığımdan Vezir Hazretleri odamı boşaltmış, arabamı ve şoförümü almıştı. Ben de ondan sonra daha gitmemiştim Belediyeye. Ama sağ olsun Mimarlar Odası o imar planını mahkemeye verdi de şehrin tek nefes alma yeri olan meydana iki katlı bina yapılamadı. O günkü Oda Başkanı Selami Bey’e buradan teşekkür etmeyi şehir adına görev addediyorum. Mimarlar Odasının Sacit Acar Bey’den itibaren bu güne kadar gelen başkanlarını tanırım, tamamı iyi niyetli ve mesleklerinde başarılı insanlar, hiçbiri radikal siyasi düşüncesi olmayan insanlar. Tamamının derdi şehrin önüne konmak istenen yanlış imar planlarına karşı çıkmaktır. Bu konuda şahit olduğum çok icraatları var ama bugün onları değil Atakum’da yapılan City Mall AVM konusundaki tavırları konuşacağız.
Bu konuda yayınladıkları basın bildirisinin tamamını okudum, bu işi bilen birisi olarak yaptıkları basın açıklamasının altına imzamı atarım. AVM’nin elle tutulur bir yanı yok, nereden baksanız yasal açıdan suç. Kültürel tesis alanının ticari alana çevrilmesinden başlayarak verilen imar durumunun yasaya uygun olmamasından imara uygun yapılmayan kaçak inşaattan son olarak belediye ile Vahap Çelik arasında imzalanan protokole varıncaya dek tamamı yasalara uygun değil. Belediye Başkanları ve Meclis üyelerine buradan açık çağrı yapıyorum; mevcut kanunlara göre o protokole imza koyan ve imar planının meclisten geçmesi esnasında oy veren herkes görevi kötüye kullanma suçu işler, bunu açık ve net söylüyorum burada. Biz ondan çok daha masum imar uygulamasına imza attığımız için yargılandık ve dava geçtiğimiz yıl Yargıtay tarafından onaylandı. Yusuf Ziya Yılmaz başta olmak üzere 43 Büyükşehir Meclis üyesi ceza aldı, ceza paraya çevrildi ve 3750 TL ceza ödedik.
Bizim ceza aldığımız davayı anlatayım da bakın, bu mu daha masum bizimki mi? 2006 yılında Hafif Raylı Sistemi yapmak için trenin geçeceği güzergahın istimlakı için Büyükşehir Belediyesi kamulaştırma yapmaya para bulamayınca Vezir Hazretleri dönemin Atakum Belediye Başkanı Adem Bektaş’tan yardım istedi. Adem Bektaş da olur dedi ve Hafif Raylının geçeceği güzergahta yapılacak istimlak için mülk sahiplerine para ödemek yerine istimlaktan kalan arsalarına fazla kat verme uygulaması yaptı. Uygulama bitince Belediyeye rutin müfettişler geldi. Kimse şikayetçi olmamasına rağmen müfettişler bu yapılanı sorgulayıp Belediyeden cevap istediler. Belediye Bürokratları da başta hala daha görevde olan ve avukatlık namına en ufak bir başarısı olmayan avukat arkadaşla beraber müfettişe yapılan işin kamu yararı olduğu yönünde cevap yazdılar. Ancak müfettişler Belediyenin kamu değil kurum olduğunu, kamu olabilmesi için genel bütçeli bir kurum olması gerektiğini, belediyelerin kamu değil kurum olduklarını belirtip olayın Cumhuriyet Savcılığına intikal ettirilip evrakta imzası olan herkesin cezalandırılmasını talep ettiler. İçişleri Bakanlığı yargılama izni vermedi ama olay Danıştaya intikal etti ve Cumhuriyet Savcılığı dava açtı. Davaya bakan Hakim çok iyi niyetli olmasına rağmen olayı çözemeyince dosya iki kez bilirkişiye gitti. Her iki bilirkişi raporu da müfettişleri haklı bulup Belediyelerin kamu değil kurum olduklarını belirtince Hakim cezayı verdi, Yargıtay da onadı.
Bu kadar masum bir icraattan on üç yıl sonra ceza almış bir insan olarak açık ve net diyorum ki yeni çıkacak imar yasasında Belediyeler kamu olarak kabul edilmez ise bu işte imzası olan herkesin görevi kötüye kullanma suçu işleyeceği muhakkaktır. Biz doğru neyse onu yazmak zorundayız. O küsmüş bu darılmış hiç önemli değil. Önemli olan doğruyu yazıp toplumu aydınlatmaktır. Mimarlar Odasının bu konudaki tavrı da çok doğru ve yerinde bir karardır. Umarım yanlıştan dönülür ama çok geç diyerek sözlerime son vermek istiyorum. Kalın sağlıcakla.