İnsanların ideolojileri ne olursa olsun, temelinde yatan düşüncenin vatan, millet,bayrak olması gerektiğini düşünürüm. İktidarlar, sistemler gelip geçerde, millet, vatan, bayrak daim kalır. Bunlardan bir tanesi ortadan kalktığında, diğerlerinin herhangi bir anlamı kalmayacaktır. İç siyasetin dış siyasete şekil verdiği , kabul gören bir ön görü olduğuna göre, bir takım taraflı yaklaşımların, ülke içinde ayrışmaya neden olacağını görememek polyanacılıktan başka bir şey değildir.
Gezi eylemleri esnasında kaybettiğimiz vatandaşların veya yok olan canların varlığının herkese rahatsızlık verdiğini söylemeden geçemeyeceğim. Olayların başlangıcında sık tekrar ettiğim, herhangi bir nedenden dolayı, eylemler esnasında ölümlü bir vaka gelişirse, ölen kişinin sadece bir siyasi malzeme olmanın dışında hatırlanmayacağı idi. Kimse ,acısını içimizde yaşatıyoruz gibi gönül okşayıcı lafın ardına saklanması. Ateş üştüğü yeri yakar.
Eskişehir'de dayaktan dolayı vefat eden genci bahane ederek ,bir takım eylemlerin planlanmaya çalışılması, o şahsa ihanetten başka bir şey değildir. 10-15 kişilik bir grubun ondan daha kalabalık olan polis kuvvetine karşı eyleme geçmesi beraberinde soru işaretlerini de getirmektedir. Buna direnmek adını vermekte gazdan başka bir şey değildir. Kimse kusura bakmasın. Diren diye öne atılanlar genelde bu tür olayları yaşıyor, provokatörlere baktığınızda hep geri plandadır.
Benim asıl irdelemek istediğim olay halkın iki olaydan dolayı kutuplaşmasının altında yatan gerçektir. Çok hızlı bir şekilde ayrışmamız için çalışılmakta ve bu çalışmayı yapanlarda konularında ne kadar başarılı olduklarını takdir etmemiz gerekmektedir.
Gezide eylemler yapılırken, eylemin amacının ne olduğu konusundaki değişkenlik, olayın başlangıcından itibaren tutarsızlaştığının göstergesiydi ki, sonuca ulaşmasının mümkün olmadığı, ikinci günden sonra ortaya çıkmaya başlamıştı. Bu eylemler esnasında vefat eden gençlerin varlığını inkar etmek, doğru bir yaklaşım değildir. Mutlaka hangi eylem olursa olsun, orada gencecik bir canın son bulmasının izahı yoktur.
Mısır'da gerçekleşen olaylara karşı taraflı olmak, bunu sadece gezi eylemlerini destekleyenlerin olumsuz karşılamaları ve yapılan destek faaliyetlerine, gezide 7 kişi öldü bize ne Mısır meydanından mantığıyla yaklaşımların olması ülkede gelinen noktanın ne boyutta olduğunun görülmesi açısından manidardır.
Mısır'da ilk demokratik seçimle oluşan yapının , zoraki el değiştirmesi, orta doğu ve gelişmekte olan ülkeler için güzel bir örnek değildir . Demokrasi söylemine inanan insanların bu durum karşısında birlik ve beraberlik içinde olması gerekirken, biz oradaki insanlara destek vermeyiz, yada ne halleri varsa görsünler diye olaya bakmak hoş karşılanacak bir yaklaşım değildir. Orada ölenlerin bir insan olduğunu ve hepsinin bir hayat hikayesi olduğunu unutmamız gerekmektedir. Nasıl biz birileri için çok değerliysek yada çok değerlilerimiz varsa, oradaki insanlar içinde, anne, baba veya çocuğun o kadar değeri vardır. Bakış açımız orada devreye sokulan demokrasi sadece sandık değildir mantığı yarın başımıza geldiğinde, yalnız kalacağımız unutulmamalıdır. Olaylara, ülkemizdeki yönetimin muhafazakar bir partinin elinde olmasından dolayı, oradaki hak arayışına karşı duyarsız kalıyorsak, bu insanlığın bittiği anlamına gelir.
Olaylara bakıldığında asıl görülmesi gereken konu şudur. İslam coğrafyasına baktığınızda çok büyük bir bölümünde sorunları yaşandığını göreceksiniz. Bu yaşanılanlar oradaki beceriksiz yönetimlerin işidir diye yaklaşmak haksızlıktan başka bir şey değildir. Sistem esnekliği neden sadece bu coğrafyalar üzerinde etkin, tüm bu toprakların sömürgecilikten, işgalden geçtiğini unutmamız gerekmektedir. Bu işgal ve sömürgeci sistemin bölgeden çıkarken bırakmış olduğu en güzel eser, kardeş kavgası ve belli yapıların yönetimine bırakılması şeklinde olmuştur. Zamanı geldiğinde nerede , nasıl sorun çıkartılacaksa bu hassasiyetler ön plana çıkartılmaya başlanır. Senin devlet sınırların dahi bunlarca belirleniyorsa, sorunlar yumağıyla gözünün açtırılmayacağını bilmen gerekmektedir.
Olay Müslüman toplulukların arasındaki bağı gevşetme çalışmalarından başka bir şey değildir. Emperyalizmin getirmek istediği nokta budur ve bizlerde maalesef bu noktada durmaktayız. Doğal olarak emperyalizme karşıyız derken aslında onların verdiği görevi yapmaktayız.
Tüm dünya demokrasi gelmeli derken, demokrasi geldiğinde ona karşı yapılan darbeyi demokrasi ayarı görüp, bu uğurda mücadele ederken ölen insanları, gezide neredeydiniz mantığıyla bakmak ayrışma noktasında geldiğimiz yeri göstermektedir ki tehlikenin başlangıcı görülmelidir.