Peygamberimiz, üç aylar girdiğinde Ashabını ramazana hazırlamak için çeşitli vesileler ortaya koyar, gelecek ayın ne kadar önemli bir misafir olduğunu ve o aya nasıl hürmet edilmesi gerektiğini hatırlatarak müminlerin gönüllerini ramazana hazır hale getirirdi.
Ramazanın sabır ayı olduğunu ve sabırlı davranmak suretiyle de Cennetin kazanılacağını Ashabına bildirirdi.
Ramazan ayının başladığı bir günde Peygamberimiz şöyle buyurdu: “işte bereket ayı Ramazan geldi. Artık Allah’ın rahmeti sizi kuşatır. Ramazanda yeryüzüne bol bol rahmet iner. Günahlar affedilir. Dualar kabul olunur. Allah sizin iyilik ve ibadette yarışmanıza bakar da, bununla meleklerine karşı sizinle iftihar eder. Öyle ise, kulluğunuzla kendinizi Allah’a sevdirin. Asıl bedbaht olan da, bu ayda Allah'ın rahmetinden nasibini alamayandır.”
Peygamberimiz Ramazanda ibadete, özellikle Kur’an okumaya çok önem verir, özen gösterirdi. Zikir ve tilaveti daha önceki günlere göre artar, ramazan ayının saniye ve dakikalarını çok iyi değerlendirir, bu halini ramazanın son on gününde zirveye yükseltirdi.
Ramazan ayının ahiret yolculuğunda biz kullar için bulunmaz bir nimet olduğunu hatırlatırdı. Hz Aişe validemizin bildirdiğine göre; Peygamberimiz, ramazanın son on gününde geceleri çok yoğun bir şekilde ihya eder, ailesini ibadet yapmak için uyandırır, diğer vakitlere göre ibadete daha fazla ehemmiyet verir ve ibadetlerinin sayısını artırmaya gayret ederdi.
Her ramazan ayında Peygamberimiz gecenin belli vakitlerinde, vahiy meleği Cebrail (a.s.)’la buluşur ve her ikisi karşılıklı olarak nöbetleşe Kur’an okurlar ve birbirlerini dinlerlerdi. Peygamberimiz ramazan ayında, daha önceki aylarda olduğundan daha fazla cömert olurdu.
O, hayır yapmak ve yardımlaşmak hususunda insanların en cömerdi idi. Ayrıca, ramazan ayında kılınan teravih namazının ramazana mahsus bir hediye olduğunu söyler, bu namazın ehemmiyeti üzerinde durur, mü’minlerin bu namazdan nasiplenmelerini tavsiye ederdi. Peygamberimiz, iftar etmede acele ederdi ama tıka basa yemek yemezdi.
Hz. Aişe validemiz; “Allah Resulünün vefatından sonra bu ümmete gelen ilk bela karın tokluğu olmuştur” diyerek az yememiz gerektiğine işaret etmiştir. Bundan dolayı iftar sofrası da olsa ölçüyü kaçırmamalı, sünnete uygun hareket etmeliyiz.
Çok yemek, arkasından tembellik ve çok uyumayı getirecektir. Bunlarda hayattan/yaşamdan gereği gibi istifade etmemizi engelleyecektir. Peygamberimiz gerek ramazan ayında ve gerekse diğer zamanlarda, az yer, az uyur ve az konuşurdu. Bu hususlarda itidalli davranırdı.
İftarını akşam namazını kılmazdan önce birkaç taze hurma ile yapardı. Orucunu açınca da şöyle derdi: “Susuzluk gitti, damarlar ıslandı, inşaallah sevap kesinleşti.”
Ramazan ayından gereği gibi istifade etmeyi düşünüyorsak, Ramazanı Peygamberimizin yaşadığı gibi yaşamalı ve değerlendirmeliyiz.
Peygamberler insanlar için modeldir. Modeller ideal örnekler olarak insanların karşısına çıkarlar.
Peygamberi model alarak yaşayan insanlar huzurlu, mutlu ve sağlıklı bir hayat sürerler. Müslümanlar da genelde her zaman özelde ramazanda Peygamberimizin değerlendirdiği gibi orucu tutarlar ve diğer ibadetleri yaparlarsa bayram sabahına Cennetlik insanlar olarak ulaşırlar.
Kim istemez ki Cennetlik bir insan olmayı..! Model ramazan; Peygamberimizin ramazan sünnetidir. Recep ve Şaban ayları aslında ramazan ayına hazırlanmak, yani niyet etmektir. Ramazan ayına niyetlenirse insan, ramazan ayı onun için baştan sona bütün olarak, blok olarak ibadet olur.
Modeli Peygamber olan Müslümanın hayatı da ibadet olur.