Muhafazakarlık mı Statükoculuk mu

   Muhafazakarlıkı denilince genel olarak dini duyarlılığı ön plana çıkarma düşüncesi akla gelir.Ve bu açıdan bakma çabası içinde olanlar hep toplumun muhafazakarlaştığından dem vururlar.Bazıları a bu anlayışın yaygınlaştığı düşünce ve endişesiyle hep korku manzaraları oluşturan tablolar çizerler.
 17 Eylül 2008 sabaha karşı  Haber Türk kanalında böyle bir programa şahit oldum.Türkiye"nin muhafazakarlığı ile ilgili yapılan bir anket üzerinde değişik çevrelerden kişilerin katıldığı bir programdı.Genel olarak bu tür programlarda lehte olanlar aleyhte olanlar ile nötr olanlar davet edilir ki denge sağlansın.""Muhafazakarlık ve Türkiye "" konulu açık oturumda da aynı yol takip edilmişti.Taraf gazetesınden bir muhafazakar bir yazar,bir üniversiteden öğretim görevlisi ve bir de galiba anlayış olarak Çağdaş Yaşamı Destekleme derneği çizgisinde bir bayan.
     Aslında ülkemizde ciddi anlamda kavram kargaşası yaşanıyor.Sosyal ve dini kavramlara son derece subjektif bir yaklaşım var.Herkes istediği tarafa çekiyor.Halbuki her kavramın kendi terminolojisi içinde kişiye göre değişmeyen bir anlamı vardır.Bir de galiba bizim gibi din ile güncel değerleri bağdaştıramayan toplumlarda birileri sürekli yönlendirici rollerle kafaları karıştırıyorlar.
 Muhafazakarlık kavramı da her tarafa çekilebilen kavramlardan bir tanesidir.Biz de muhafazakar denince daha çok dini değerlere bağlı kişiler akla gelir.Ve bu yönde düşünce geliştirir insanlar.Hatta bazı deyimler de geliştirilmiştir.""Muhafazakar Kültür"" ""Muhafazakar Aile "" ""Muhafazakar Çevre"" bunlardan bir kaçıdır.
  Aslında muhafazakarlığı sosyolojik ve tarihsel bağlamda ele aldığımızda bu tanımlamanın tam tersine yakın bir anlayış öne çıkmaktadır.Muhafazakarlık ,daha çok mevcudu koruma ,değişime direnme ve sanki statükocu bir anlayışı benimseme olarak ifade edilir.Bizim Tv ler de bir taş ile iki kuş vurma sevdasıyla hem nalına hem de mıhına vurmak suretiyle her iki anlamı da kullanabiliyorlar aynı tartışma içinde.İşine geldiğinde sosyolojik ve tarihsel bir bakış ,işine gelmediğinde ise dini referans alan bir tarife sığınmak durumunda kalmaktadırlar.
 Bu programları izleyen halk da hangi tanımlamayı benimseyeceğini bilememektedir doğal olarak.Bu durumda ise tamamen sahip olduğu düşünce yapısı ve din ile olan ilişkisinden hareketle yorum yapmaktadırlar.
 Bazı önyargılı yazar.çizer takımı,muhafazakarlığı din ile özdeşleştirip,dinin değişime ,gelişmeye ve şehirleşme kültürüne karşı olduğunu ifade ederek dini anlayışa sataşma aracı olarak kullanabilmektedirler.Alakasız örneklemeler yapmak suretiyle de bu iddiasını doğrulamaya çalışmaktadırlar.Buna karşı düşünce geliştirenler de konuyu ve kavramı asıl zeminine çekmeden muhatabın durduğu yerden ona karşı düşünce geliştirmekte fakat bu tartışma tarzı muhafazakarlığı din ile özdeşleştirenin işine yaramaktadır.
  Hatta konuyu daha da derinleştirerek gençliğin dini ve ahlaki değerlerden uzak olmasını dinin artık yetmediği tezine dayandırmak istemektedirler.Mesela ,gençlerin son on yılda ibadetle bağlarının zayıflamış olması,genç kızların örtünmeden uzak bir yaşamı benimsemiş olmaları,yine belli zamanlarda çok önemsenen evlilik öncesi ilişkiler ve flort ile bekaret kavramlarının artık önemsenmiyor olması muhafazakarlık üzerinden dine saldırmak isteyenlerin en çok tutundukları daldır.Aslında ben bu değerlendirmeye katılmıyorum.Hatta ben de tam tersini iddia ediyorum.Gençliğin amaçsız ve ahkalsız bir savruk kültürden bıktığını ve dini bir kurtarıcı liman olarak gördüklerini düşünüyorum....
             Bakalım kim haklı çıkacak.....