Bakan Çağatay Kılıç, seçim yenilgisi yaşayan bazı muhalefet partisi sözcülerinin açıklamalarını da eleştirerek, “Bunlar vatandaşla milletle arasındaki bağı koparmış zavallılardır” dedi.
Bakan Çağatay Kılıç, Kanal 24'te katıldığı 'Gündem Özel' programında başta 1 Kasım seçimleri olmak üzere siyasi değerlendirmelerde bulundu.
Bakan Çağatay Kılıç’a yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:
- Yüzde 50’lik bir oy alındı. Yani bu 2 kişiden biri demek.. Bu bize ne anlatıyor, Sayın Bakan?
Tabii öncelikle ben tüm milletimize teşekkür ediyorum. Seçim bölgem Samsun’daki tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Yurt dışında oy kullanma hakkını kazanmış olup da bu hakkı kullanan tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Sandığa giderek Türkiye’deki demokrasiye beraberliğe, birliğe ve kardeşliğe sahip çıktılar. AK Partimize destek veren ve oy veren tüm vatandaşlarımıza ayrıca teşekkür ediyorum.
''78 milyon vatandaşımızın hepsinin bizden çok büyük bir beklentisi var''
Bu seçim sonucu bizim üzerimize çok büyük bir sorumluluk yüklemiştir. Bunu özellikle dile getirmek istiyorum. Çünkü bize oy vermeyen vatandaşlarımızın da bu anlamda bizden olan beklentileri çok yüksek noktada. 78 milyon vatandaşımızın hepsinin bizden çok büyük bir beklentisi var. Bizim seçim dönemi içerisindeki parti olarak kullandığımız sloganlardan bir tanesi tek başına iş başına idi. Dolayısıyla biz artık iş başındayız. Bize söylenen tek bir şey var; o da devam… Dolayısıyla bu anlamda başbakanımızın da seçim döneminde kullanmış olduğu ve seçimde sonra AK Parti genel merkezimizden yapmış olduğu konuşmada tüm Türkiye kazanmıştır sözünün altında bütün bu sorumlulukların artık hepimizin üzerinde olduğunu tekrar açık bir şekilde ortaya koymasıyla dile gelmiştir. 2001 yılında kurucu genel başkanımız ve seçilmiş ilk cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde kurulan AK Parti bir sene gibi kısa bir süre içerisinde 3 Kasım 2002’de iktidara gelip bu yürüyüşü başlatmış olması ve bu sürede.
''Cumhuriyetimizin 100. Yılında Türkiye’yi ilk 10 ekonomi arasına taşıma hedefimiz var''
Türkiye’de yapılan büyük değişiklikler, reformlar, atılımların bundan sonra da devam edeceği noktasındaki bir irade beyanıdır bu. Milletimiz tarafından da bize verilmiş olan bir sorumluluk ve görevdir. Bizim her zaman dile getirdiğimiz gibi millete hizmetkar olmaya talibiz. Bizim amacımız bu. 2023, 2053, 2071 hedeflerimiz var. Cumhuriyetimizin 100. Yılında Türkiye’yi ilk 10 ekonomi arasına taşıma hedefimiz var. 1 hafta sonra Türkiye’de G20 Zirvesi yapılacak. Bu, Türkiye’nin dünya ekonomileri, ve siyaseti içerisindeki yerini ağırlığını ortaya koyuyor. Seçim bittikten kısa bir süre içerisinde ilk 20 ekonomideki dünya liderleri G20 bağlamında Türkiye’de olacak.
-Bu Türkiye açısından çok prestijli bir durum değil mi?
Aynen öyle. Seçime katılımdan dolayı bütün vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum çünkü seçime yüzde 85’in üzerinde bir katılım söz konusu oldu. Örneğin 2012’deki ABD’de başkanlık seçiminde katılım oranı yüzde 58.2 bu oranın yüzde 51 ile seçilmiştir ABD Başkanı. Bize en yakın katılım oranı olan ülkelerden Almanya’daki seçimlerde yüzde 73’lük bir katılım var. Yüzde 41.5 ile Hıristiyan Demokratlar iş başına gelmiştir. Koalisyon hükümetidir ama tabii ki ilk olarak Hıristiyan demokratların fazla olduğu bir hükümettir. Çok ilginç seçim sonuçlarından birisi de İngiltere’dedir. Katılım oranı yüzde 66. Bu oranın yüzde 37 civarında aldığı oyla muhafazakar parti iktidara gelmiştir. Seçim dönemi içerisinde hatırlarsanız bazı eleştiriler vardı. Böyle bir algı operasyonuyla yapılan meşruiyet sözü ortaya çıkmıştı. Bundan daha büyük bir meşruiyet var mı?
-Bu yüzde 85’lik oran siyasete güveni demokrasiye ilişkin kalite bağlamındaki o bakışı ortaya koyan bir durum diyorsunuz değil mi?
Aynen öyle. 2014’te Türkiye’de ilk kez Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaşandı. Türkiye Cumhurbaşkanını millet olarak kendisi seçti. Katılım çok üst seviyedeydi. Bu katılımın karşısında alınan oy ortada; yüzde 52. Bunun bile meşruiyet tartışmasını çıkartmaya çalışmak hiç kimseye bir şey kazandırmaz.
-7 Haziran’dan bu yana ne yaptınız? Elinizde sihirli bir değnek mi var. 5 ayda yüzde 50’lik bir rakam muhalif partileri çok gerileten bir sonuç.. Samsun’da nasıl çalıştığınızı yerinde gördüm. 5 ayda bu sonucu alabilmek için ne yaptınız?
Bizim kurulduğumuz günden bu yana sayın cumhurbaşkanımızın başbakanlığı ve genel başkanlığı döneminde yaşadığımız seçimlerde de şimdi sayın Ahmet Davutoğlu’nun başkanlığında da yaşadığımız seçimlerde hep aynı şey yapıldı. Seçimin hemen sonrasında bu sonucun analizi yapıldı. Yapılan nedir, ortaya konan sonuç nedir, bize ne söylenmeye çalışılıyor, Eksikliklerimiz nerede, neden bu oranı aldık daha fazlasını alamadık diye sorulur? Şimdi de mesela yüzde 49.4 civarı bir oyumuz var. Buradaki oy oranımızda ger kalan yüzde 50.5’in neden biz oyunu alamadık, neden diğer partilere bu oylar gitti? Bunun analizi yapılıyor. 7 Haziran seçimleri sonrası biz hiçbir zaman şunu söylemedik. İyi hatırlayalım. Bunu şu anda söyleyenler var onun için dile getiriyorum. Bazı illerde, bazı farklı muhalefet partisi temsilcileri sandıktan çıkan milli iradeyi sorguluyorlar. Bunun da altını çizmek istiyorum. Biz hiçbir zaman sandıktan çıkan sonucu sorgulamadık. Şu anlamda sorgulamadık; milli irade böyle tecelli etmiştir. Bunun gereğini yapmak gerekir…
-Yani halk yanlış yaptı demediniz. Oturup o mesajın gereğini yaptınız.
Biz 13 yıldır vatandaşımızı dinlediğimiz için bu başarıları elde ediyoruz. 7 Haziran seçimlerinin sonuçlarını sanki partimiz bir mağlubiyet almış gibi yansıtmaya çalıştılar. Bir takım siyaset çevreleri, medya grupları, yazılanlar çizilenler hep AK Parti kaybetti şeklindeydi. Allah aşkına 7 Haziran’da yüzde 41 oy aldık. Açık ara birinci partiydik. CHP ile MHP’nin toplamı kadar oy aldık. Tek başımıza iktidar olma oranında bir sıkıntımız oldu ama onun dışında biz yine birinci partiydik, yine en üst sorumluyduk ve onun gereğini yaptık. Vatandaşımız bunu gördü. Vatandaşımız bu samimiyeti gördü. Bu çalışmayı gördü. 7 Haziran sonrasında sayın başbakanımız ‘milletimiz bu kararı vermiştir ve milletimizin verdiği bu karara biz saygılıyız’ demişti. bunun gerçekleşmesi için çalışacağız dedi. Tabii HDP hariç. Onlarla bir koalisyon yapmayacağımızı birinci günden itibaren açıkça ortaya koyduk ama karşı taraftan gelen sözü de unutmamak lazım. Aldıkları yüzde 13 civarındaki oy oranıyla hemen bir takım farklı havalara giren onu yapmayız, bunu yapmayız AK Parti ile asla.. bir de işi yüzde 60’lık bir blok siyasetine döndürmeye kalktılar. Milletimiz bunların hepsini gördü. Biz oturduk analizlerimizi, özeleştirimizi yaptık. Zannediyorlar ki herhalde bu bazı muhalifler ya da gazetelerde yazı yazanlar AK Parti’yi eleştirmeyen hakaret edenler.. Bunun altını çizmek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti devletinde medyanın özgürlüğü konusu dile getiriliyor. Biz de her gün önümüze gelen basın özetlerini okuyoruz. Türkiye’deki muhalif gazeteler dünyanın neresinde görüyorsunuz? İyi hatırlayın. 1 Kasım günü Sözcü Gazetesinin attığı manşeti hatırlıyor musunuz? ‘beyninizi yanınıza alın.. ‘ bu ne demektir? Bunlar vatandaşla milletle arasındaki bağı koparmış zavallılardır.
“Biz gücümüzü değerlerimizden, özümüzden alıyoruz”
- Seçimlerden hemen 1 gün sonra konuşma yaparken, hala millete sorumluluğumuz arttı diyorsunuz. Bu biraz tevazu değil mi?
Milletin önünde kimsenin kendi farklı noktalarda görmemesi gerekir ve göremez. Millet bu işin sahibidir.1 Kasım’da çıkan sonuca bir bakın, bu tip yaklaşımlar içerisinde olanlara halkımız milletimiz cevabını verdi. Bu tevazu değildir. Bu bize yüklenen görevin gereğini yapmaktır. Biz bu yola çıktıysak eğer hakkını vereceğiz. Biz Sayın Cumhurbaşkanımızla beraber 8 buçuk sene yoğun çalışarak çok şeyler gördük. Biz hiçbir zaman milletin üstündeyiz demedik, bizim temel felsefemiz bu. Bizim kurucu değerlerimiz var ama aynı zamanda Ak Parti davasının kökünün geldiği ruh bu. 1400 sene öncesine dayanır bu. Biz gücümüzü değerlerimizden, özümüzden alıyoruz. Onun için diyoruz biz muhafazakarız, özümüzle barışığız. Bunun içerisinde her şey var. Ama aynı zamanda tabii demokratız. Demokrasi içerisinde biz buradaki görevlerimizi yerine getirmeye çalışıyoruz. Milletimizin terazisinin şaşmadığını gördük.
- Yapılan bir araştırmada AK Parti'nin MHP’den CHP’den de oy aldığı söyleniyor. Siz kendi bölgenizde Samsun’da saha çıktığınızda ne yaptınız siz orada vekil artırdınız o alanda ne yaptınız?
“Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanlık dönemindeyken bana deden gibi ol dedi”
Tüm vekillerimize, vekil adaylarımıza bu seçim döneminde çok büyük başarı elde ettik AK Parti teşkilatlarımıza teşekkür ediyorum. Samsun’da biz 1 Kasım seçimlerine başladığımızda daha Cumhurbaşkanımızda seçim sürecini Samsun’dan başlattı, Cumhuriyete giden yol da Samsun’da başladı. Biz milletimiz dinledik, ayırmadık hepsinin eleştirilerini de dinledik. Her yere gittik sonuç da aldık. Vatandaş çok güzel inceliyor, milletin terazisi şaşmıyor. İnanın muhalefet partileriyle ilgili öyle yorumlar yaptılar ki milletimiz görüyor. Cumhuriyet Halk Partisi 13 bin civarında oy kaybetti, Milliyetçi Hareket Partisi 90 bine kadar düştü. Samsun’da, kendi memleketimde muhalefetten öyle ilginç yorumlar yapıldı ki seçim sonuçlarıyla ilgili. Bir il başkanı ‘kırgınız’ dedi.. Millete kırgın olunur mu? Başka bir il başkanı da ekonomiyle ilgili çok olumsuz sözler dile getirdi. Bunu milletimiz öyle güzel görüyor ki. Benim rahmetli dedem Cumhuriyet Halk Partisi milletvekiliydi ve 5 dönem yaptı. Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanlık dönemindeyken bana deden gibi ol demişti. Evet dedem Cumhuriyet Halk Partisi milletvekiliydi ama hiç bir ayrım gözetmeksizin bütün millet hizmet etti. O ruh var. Sayın Cumhurbaşkanımız da Başbakanımızın da, yaptığı çalışmalara bakın. Biz ayrım mı yaptık her yere gidiyoruz.
“Bugün oy vereler eyvallah bizim yanımızdadır, destekçimizdir. Ama oy vermeyenler de oy vermeye adaydır”
-Siz 7 Haziranın çok öğretici olduğuna AK Parti seçmeninin AK Parti’den asla vazgeçmediğini söylemiştiniz. AK Parti’nin tek başına iktidar olacağını zaten biliyor muydunuz?
Biz hizmet etmek için talip olduk, bu başarı birliktelikle beraberlikle oldu. Seçimin ertesi günü rehavet olamaz biz çalışmaya başladık talip olduk. Türkiye, Cumhuriyetimizin 100. Yılında ilk 10 ekonomi arasına taşımak için buradayız dedik. Bunları yapmak için ne yapmamız gerekiyor çalışacaksınız. Bugün oy verenlere eyvallah bizim yanımızdadır, destekçimizdir. Ama oy vermeyenler de oy vermeye adaydır. Böyle bakmamız gerekiyor püf noktası budur. 7 Haziran seçimlerinden son biz öz eleştirimizi de yaptık. Buradan çıkan sonucu biz iyi analiz ettik. Yaptığımız çalışmalarla bunu ortaya koyduk. Ve 1 Kasım’daki Sayın Cumhurbaşkanımızın seçim kararı almasından ve seçim hükümeti kurulduktan sonra hiçbir şekilde görevleri aksatmadan bu işleri yürüttük. Bakın 7 Haziran’dan sonraki süreç içerisinde Sayın Başbakanımızın o zaman da ifade ettiği gibi Türkiye’de aslı bir yönetim boşluğu yoktur ve olmayacaktır. Görevimizin başındayız. Sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Biz bu bilinçle hareket ettik.
“Bizde çıkıyor bazıları milleti suçluyor. Neden bize oy vermediniz diye”
- Seçim Hükümetinin Bakanı olmanıza rağmen o projeleri hayata geçirmeye çalıştınız. Siz seçim hükümeti döneminde aslında seçmenin, Türkiye’deki siyasetin hala AK Parti’yi birinci parti olarak gördüğünün galiba farkındaydınız…
Tabi onu açıkça görüyorduk. Arazide olduğumuzda, çalışmamızın içerisinde kesinlikle görüyorduk. Bunu eleştirenlere de açık açık dile getiriyorduk. Ak Parti 7 Haziran Seçimlerinin galibiydi. Partimiz 7 Haziran’da da birinci oldu. Lokomotif her zaman AK Parti’ydi, AK Parti oldu. Ama şunu hatırlatmak isterim. Bakın, daha önceki seçim dönemlerinde de 2007’de, 2011’de aradaki referandum ve yerel seçimlerde o zaman Sayın Cumhurbaşkanımız, Genel Başkan ve Başbakan olarak ne demişti; ‘Seçimlerden birinci parti olarak çıkmazsam o zaman görevi başka bir arkadaşıma devrederim’ Sayın Başbakanımız görevi devraldıktan sonra girdiği ilk seçimde ne dedi; ‘birinci parti olarak çıkmazsam, görevi devrederim’ Biz hep birinci parti olarak çıktık, Elhamdülillah. Muhalefet Partilerinden herhangi bir şekilde genel başkanlarından böyle bir söz duydunuz mu? Verilen sözler tutuldu mu? Bunu neye bağlayacağım. Bakın, Avrupa ve ABD ile ilgili muhalefet içerisinde, medyamız içerisinde karşılaştırmalar yapılıyor, değil mi. Bu açık açık konuşuluyor. Ben buradan hatırlatmak istiyorum. Örnekler; Almanya’da muhalefet partisi, Sayın Merkel’e karşı yaptığı seçim yarışındaki oy oranındaki düşüşten sonra ne yaptı? Görevinden ayrıldı. İngiltere’de Muhafazakar Parti’nin eski Genel Başkanı seçimden birinci parti olarak çıkamayınca görevi bıraktı. Örnekler çoğalabilir. Peki Türkiye’de nasıl? Karşılaştırma yapanlar olduğu için söylüyorum. Doğrudur. Siyasetin ölçütü başarıdır. Bizde ne yaptılar biliyor musunuz? Bizde çıkıyor bazıları milleti suçluyor. Neden bize oy vermediniz diye. Bu fark o kadar bariz bir şekilde ortaya çıkıyor ki, o kadar görülüyor ki. Bakın milletimizi eleştirirken, bir kere vatandaşımıza hakaret ediyorsunuz. İşte anlamaz diyorlar. Bidon kafalı diyorlar. Göbeğini kaşıyan diyorlar. Ama aslında kendi kendilerini küçük düşürüyorlar. Çünkü ne diyorlar, işte şu kadar bilgiliyiz, bu kadar entelektüeliz, bu kadar kültürlüyüz diyorlar. Ama siz daha demokrasinin temelinin, millet temsilinin ne anlama geldiğini bilmiyorsunuz. Siz milleti hakir görüyorsunuz. Ve bunu milletimiz öyle güzel görüyor ki; Seçim gezilerimizde, bütün milletvekili arkadaşlarımız ile görüştüğümüzde, gençlerle sohbet ettiğimizde şunu görüyorsunuz. En ücra noktada olan köye, mahalleye bile gittiğiniz zaman oradaki teyzemizin, amcalarımızın analizlerini dinledik. O kadar güzel analiz ediyorlar ki. Hani dersiniz, uzak bir bölgede her şeyi bilmeyebilir diyorsunuz, ama o kadar güzel biliyor ki…
“Ülkemizde ortalığı karıştırmaya çalışan hainlere karşı vatandaşlarımız ama en önde gençlerimiz tepkilerini ortaya koyuyor”
-1 Kasım seçimlerinden önce Siz gençlere cesur olun, aktif olun diyordunuz. Gençler fark etti mi sizin mesajlarınızı aldı mı?
Gençler arasındaki oy oranlarına baktığımız zaman, en son bana verilen rakamlarda ciddi bir sıçrama yapmış durumdayız. Gençlerimiz de bunu gördü. Gençlerin ne ile karşı karşıya olduklarını iyi anlamaları, görmeleri gerekiyordu. Gördüler de Elhamdülillah. Türkiye’deki bu sistemin içerisinde ancak ve ancak tek başına iktidar olan bir partinin Türkiye’ye bir sıçrama yaptırabileceğinin görülmesi. Gençlerimizin elde etmiş oldukları kazanımları… Samsun’da gençlerimizle ilgili şunu konuşmuştuk; birincisi cesur olun, cesur oldular. Bu anlamda onlara teşekkür ediyorum. Gerçekten son günlerde gelen haberlere de baktığımız zaman görüyorsunuz. Ülkemizin belli bölgelerinde ortalığı karıştırmaya çalışan hainlere karşı vatandaşlarımız ama en önde gençlerimiz tepkilerini ortaya koyuyor. Bu anlamda da onlara teşekkür ediyorum. İşte bu birlik ve beraberlik, bu mayamızın kuvveti bizi geleceğe taşıyacak. Biz gençlerimize güvenerek seçilme yaşını indireceğimizi beyan ettik. Bunu gençlerimiz gördü. Biz onlara güveniyoruz. Bunu yapacağız. Bir şey daha var… Sanal ortamlarda, sosyal medyada paylaşılan birtakım şeyler… Yanlış olanlar, doğru olanlar… Hep şunu savunurum. Şu kullandığımız sanal dünya içerisindeki o aygıtların karşısında aslında bir gerçek kişilik oturuyor. Bir insan oturuyor. Siz bir şey yazdığınızda olumlu veya olumsuz birileri etkileniyor bundan. Özellikle yazılan çizilen yalan, gerçek dışı olanlar, hakaretler ki bu anlamda şunu da söylemek istiyorum. Yaşadığımız bazı şeyler de de çifte standartı görüyoruz. Yakın zamanda iki gün önce, İngiltere’de sokakta yaşanan bir takım olaylar oldu. Manşet ne attı gazeteler? Ben tekrarlayamayacağım burada… Orada, sokakta tepki gösterenleri, gösteri yapanları nasıl isimlendirdiler. Türkiye’de affedersiniz sokak, pencere indirdiklerinde biz aynısı söylediğimizde bunlar gösterici değil, bunlar demokratik haklarını arayanlar değil, bunlar kamu düzenini bozmaya çalışan birtakım vandallar dediğimizde neden çifte standart koyuyorsunuz. BBC, CNN, Reuters… Hepsi niye çifte standart… Almanya’daki bazı basın yayın organları, Allah aşkına isim de veriyorum. Der Spiegel… Seçimden sonra attığı manşet yenilir yutulur bir şey mi bu.
“Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsını bazı çevreler neden kabul edemiyor. Çünkü, güçlü bir lider”
-Dış basında Financial Times, Der Spiegel gibi… Siz dış basını yakından takip eden birisisiniz. Almanca ve İngilizceyi iyi derecede biliyorsunuz. Sayın Erdoğan’a uzun süre danışmanlık yaptınız. Kurmay ekibinde yer aldınız. Dış politikayı yakından biliyorsunuz. O zaman Erdoğan’a dair diktatör, tek adam gibi tartışmalar vardı. Siz ‘bunun bir kurgu, bur kurmaca olduğunu göreceğiz’ dediniz. Seçim sonucunda bu ortaya çıkacak dediniz. Ama birileri bunda hala ısrar ediyor. Bu kurmacaya niye hala devam ediliyor?
Bu algı operasyonunu yapanlar, Sayın Cumhurbaşkanımız ile, partimizle ilgili olarak… Ama özellikle Sayın Cumhurbaşkanımıza şahsında saldıranlar… Buz bunların hepsini Suriye’de de Mısır’da da gördük. Ben yıllarca Almanya’da yaşadım. Yüksek öğrenim tahsilimi İngiltere’de yaptım. Sonra ülkemize hizmet etme şerefine nail olduk. Yıllar yılı birtakım odaklar Türkiye’yi hep kötü göstermek isteriler. Bu bir. İki; Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsını bazı çevreler kabul edemiyor. Niye? Çünkü, güçlü bir lider. Halkının içinde olan bir lider.
- Meselenin kilitlendiği yer burası
Bölgesinde ve dünyada sözü dinlenen bir lider. Sayın Merkel Türkiye'ye geliyor. Türkiye'nin gücünü, bölgesel anlamdaki önemi gücünü bilerek geliyor, görüşmeler yaparak Avrupa'daki Suriye'den Türkiye'ye sığınmış olan 2 buçuk milyon sığınmacının Avrupa'ya gidiş ve gelişini oradaki durumu görüşmek için geliyor. Almanya'daki bazı basın kuruluşları, ben de bir takım köşe yazılarını saklıyorum. Şu anlamda saklıyorum. Zannetmesin kimse onlardan herhangi bir şekilde biz intikamdı falan, bunlar boş sözler bunları da dile getirmesinler. Milletimiz her şeyi görüyor. Dünya her şeyi görüyor onlar yazadursunlar. Ama neyle yazdığını da görüyor. Onun için saklıyorum bunları bağlantının nereden geldiğini biliyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı olan milletine ve devletine ihanet içerisinde olanların oraya verdikleri bilgiler, Bunlardır orada kullanılan bu paralelciler, bunun içerisinde paralelciler var. Bunun içerisinde muhalefet anlamında olanlar var. Burada şimdi sayın Kılıçdaroğlu'nun AB ilerleme raporu ile ilgili sözlerini hatırlayalım. Yeterince sert değilmiş. Kendi milletine karşı yazılan raporun yeterince sert olmadığını söylüyor niye ? Çünkü var bir beklenti. Sayın Demirtaş HDP Eş Genel Başkanı olarak, Avrupa'da yaptığı görüşmeler ve salon toplantılarında Bayrağımızı ay yıldızlı Türk bayrağımızı kapatıyor niye? Ben bunu daha öncede söyledim hesabını vereceksiniz diye. İşte hesap kesildi. Bu bayrağın altından bu milletin birliği ve beraberliği ile siyaset yapmazsanız. bu millet de size bunun faturasını keser.
- Sayın Bakanım siz dış politikayı dışarıda olanlar o gazeteler dergileri hepimizden iyi biliyorsunuz bunu bir yerden alıyor o tamam ama doğru bilgiye ulaşmak istiyorsa tatbik etmesi gerekir neden böyle oluyor derdi ne burada mesele ne ?
'' Bundan sonra biz dünyaya Türkiye'yi daha da çok anlatacağız''
Normalde bir basın mensubunun yapması gereken nedir? Aldığı bir bilgiyi, kendisine iddia edilen diğer cenahtan da görüşten de onun da fikrini alarak yazması. Türkiye'de özgür basın yok diye eleştirenler ve basına baskı var diye eleştiren bir takım yabancı gazeteler, medya kuruluşları, Gazeteciliğin temel kuralını yapmıyorlar. Bizim ülkemizde de ora ile ortak olan Avrupa'daki bazı medya kuruluşları ile ortak olanlara buradan farklı bilgiler gidiyor. Bizim bundan sonra da yaptığımız çalışmaların içerisinde olacak olan biz Türkiye'yi daha da çok anlatacağız. Biz Türkiye gerçeklerini anlatacağız daha da fazla anlatacağız.
''(Paralel yapı )''casusluk yapıyorsunuz bu terör değil de nedir''
Bu ihanetin içerisinde olan paralel yapı ile alakalı olarak da bazı şeyleri görmeye başladılar. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde kendi ülkesinin aleyhine sürekli senatörlere, temsilcilere meclisi üyelerine, mektup yazmak bu belli bir süre sonra şüphe uyandıracak uyandırmaya başladı da. Lobi faaliyetleri ve bunları Türkiye Aleyhine yapıyorsunuz bunu vatandaşı olduğunuz ülkenin aleyhine yapıyorsunuz bunu onun için işte belirtiyoruz bunu casusluk yapıyorsunuz bu terör değil de nedir. Bir ülkenin Cumhurbaşkanını, Başbakanını, Bakanlarını üst düzey yetkililerini istihbarat teşkilatının başkanını ordusunun içerisinde bir takım casusluk faaliyetleri yapmak nedir terördür. Bunun da karşılığını alacak. Yurt dışında bazı yazı yazanlar ki onlarla biz artık görüşüyoruz ve anlatıyoruz. milletimiz şimdi ortaya çok büyük bir tablo koydu. şimdi bu tabloyu iyi görmesi gerekiyor herkesin. Siz bir kelime dile getirdiniz ben o kelimeyi hicap durarak şu anda tekrarlayacağım sayın Cumhurbaşkanımıza diktatör deniyor diye Allah aşkına bunu bu anlamda kullanırken insanın içi biraz sıkılır.
-Sayın bakanım siz Erdoğan'a yakın çalıştığınız dönemde bu özellikle yurtdışındaki görüşmelerin çoğunda bulundunuz. Erdoğan ile ilgili mesele nerede kilitleniyor. Bir paradigma değişikliği mi var? Biz daha öncekilere sözümüzü geçiriyorduk. Bir adam çıktı her şeyimize karşı çıkıyor nedir bu Erdoğan takıntısı.
Ben bir örnek vereyim. biz sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde ki Sayın Başbakanımız da o zaman Dışişleri Başdanışmanı olarak o seyahatteydi. Çok farklı şeylere şahit olduk. İsrail'den Filistin'e geçişimiz esnasında 45 dakika sınırda beklettiler. Amaç neydi biliyor musunuz? Filistin'e geçmekten vazgeçirmek ama Cumhurbaşkanımız geçti hep birlikte Biz Filistin'e geçtik.
- Ciddi bir can güvenliği tehlikesi vardı sanırım onu da dinlemedi Erdoğan?
'' Mazlumun yanında durduğumuz için ezber bozuldu.''
Diplomatik dil içerisinde kullanılabilecek tür argümanları kullanılarak vazgeçirmeye çalıştılar. Ama hayır biz oraya gittik. Birleşmiş Milletler genel kurulunda ne dedi Sayın Cumhurbaşkanımız ''dünya beşten büyüktür''. Daha bir şey söylemeye gerek yok ezber bozuldu. Mazlumun yanında durduğumuz için ezber bozuldu. Artık bu sistem yürümüyor dünyada böyle bir sistem adaleti temsil edemiyor.
- Anladığım kadarı ile hem içeride hem dışarıda bazı şeyler yanlış gidiyor. Ben bunları düzelteceğim bu böyle gitmez. Dünyanın Türkiye'ye karşı sözler doğru olmalı yanlış ise itiraz edeceğim ama dünyadaki yerleşim düzeninde de yanlışlıklar var ise onlara karşı da söz hakkım olmalı dünya beşten büyüktür meselesi tam da burada bu tabi rahatsız ediyor...
''Uluslararası anlamda çok ciddi spor organizasyonları hep Türkiye'ye teklif ediliyor.''
Belli çevrelerin hoşuna gitmiyor. Güçlü lider çok tercih edilmez. Bakın mültecilere çelme takanlar var dünyada bir de bizim ortaya koyduğumuz açık kapı politikamız var. Bu anlamda çok ciddi eleştiri aldık muhalefetten de aldık. Türkiye'de neden böyle yapıyorsunuz diye. hatırlayım meclis konuşmalarında zabıtlarda tutanaklarda vardır. Başbakan'ımızın Dışişleri Bakanı olduğu zaman neler söylediler. Sonra başbakan olduğu zaman yine aynı şeyleri söylediler. Ama dünya Türkiye'ye gelip bu mülteci krizi ile ilgili Türkiye'nin fikrini alıyor. Cumhurbaşkanımız ne dedi. Buraya gelip bu kapıya sığınanlara ''Biz hayır git'' diyemeyiz. Ülkemizin medeniyetimizin bir geçmişi var. 2 buçuk milyon mülteci var 300 bin Avrupa'da. bir hafta sonra G 20 zirvesi Türkiye de dünyanın en büyük 20 ekonomisinin devlet başkanları Türkiye de olacak ve aynı zamanda belli kuruluşlar. Bu Türkiye'nin artık nerede olduğunu ortaya koyuyor. Şu andaki görev alanımızla alakalı olduğu için uluslararası anlamda çok ciddi spor organizasyonları hep Türkiye'ye teklif ediliyor. Siz yapın diyorlar neden Türkiye bunun altından kalkabilecek altyapıya sahip. Buraya nasıl gelindi? Hep bunların hepsinin milletimiz tarttı biçti ölçtü ve gördü. Samimiyeti gördü.
''Ortadoğu coğrafyası bir bataklık değildir. Ortadoğu medeniyetin beşiğidir. ''
Bunu hakikaten de ben üzülerek anlatıyorum Sayın Kılıçdaroğlu ne demişti? Ortadoğu bataklığı. Ortadoğu bir bataklık değildir. Orta doğuda coğrafya olarak baz sıkıntıları yasıyor olabiliriz. Kendimize de özeleştiri yapacağız. Bazı Müslüman ülkelerin de burada hataları yok mudur vardır. Ama burada biz bunları kendimize öz eleştiri yapacağız ama Ortadoğu coğrafyası bir bataklık değildir. Ortadoğu medeniyetin beşiğidir. Bizim medeniyetimizin ve inancımızın köküdür.
One minute meselesinde 'Eyvah Türkiye bitti' gibi yorumlar yapıldı. Buna nasıl cesaret edildiği sorusuyla karşılaştınız mı siz?
Mavi Marmara'da yaşanan saldırı olayının içinde olanlarla ilgili bir mahkeme kararı çıkmış. Bizim İsrail'deki vatandaşlarla hiçbir sıkıntımız yok. Bizim ecdadımız İspanya'da Museviler sınır dışı edildiğinde kim kucak açtı? 500 sene önce ecdadımız bunu yaptı. Hangi milleten ve hangi inançtan olduğuna bakmadı. 'Mazlum bir halk var ve ciddi bir zulme tabi tutuluyorlar. Bizim topraklarımızda huzur içinde kalabilirler' dedi ecdadımız. Aynısı şimdi Suriye'de yapılıyor. Orada bir zalim var, diktatör var...
-G 20'de sadece Merkel değil hepsi geliyor...
Bir imza kampanyası başlatırlar ama göreceğiz bakalım.
-Bunlar artık dışarıda kalacak mı?
Belli çevreler hiçbir zaman bizimle uğraşmaktan vazgeçmeyecekler. Onlar yazsın dursunlar. Biz işimize bakacağız. Bizim hedefimiz var. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak 2023'te 100.yılımızı ihya edeceğiz ve o kutlamaları yapacağız. Bizim amacımız 2023'te dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında olmak. 2053 hedefimiz ve 2071 hedeflerimiz de var. O öyle demiş, bu böyle demiş... Onlar konuşsunlar. Tabii ki cevabını vereceğiz. Türkiye'ye karşı çifte standart yapmayı bıraksınlar artık. Birçok şeyin kökünde bu yatıyor. Bazı açıklamalar yapılıyor, 'Türkiye'de seçimlerin huzur içerisinde geçmiş olmasından dolayı mutluyuz', 'demokrasinin ortaya çıkmasından mutluyuz' Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde vatandaşımız yüzde 86 ile sandığa gitti. Türkiye'de böyle bir sıkıntı yok. Türkiye'nin demokrasiyle tecrübesi çok üst seviyededir. Bunu söyleyerek aslında zihinlerinin arkasındakini ortaya koyuyorlar. Türkiye'de seçimler zaten gayet şeffaf bir şekilde olmuştur, huzurlu olmuştur. Uluslararası gözlemciler teyit ediyor. Ufak tefe bir iki tane sıkıntı olmuş olabilir ama onları da kimin yaptığını ve nerede olduğunu iyi hatırlayalım. Bizim bu anlamda hiçbir çekincemiz yok. Biz şu anda her gün dünya gündemiyiz...
-Birçok dergilerde ve gazetelerde Türkiye var. Dikkatle izliyorlar Türkiye'yi. O bağıran çağıran adamlar da dikkatle izliyor.
Geçen seçim döneminde de yaptığım bir çağrıyı yine yapıyorum çünkü hala cevap alamadım. Partimizle ilgili, bizimle ilgili, Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımızla ilgili uygunsuz yazılar yazanlar, çizenler...Buyurun kapımız açık. Gelin Türkiye'ye sizi ağırlayalım. Ben sizi Samsun'da ağırlayayım, isterseniz yanımızda da gezmeyin, vatandaşın arasında olun. Bana isteğiniz soruyu da sorun. Ben size her sorunuzun cevabını en açık şekilde veririm. Gelip sormazsanız ve kafanıza göre de yazarsanız, alacağınız eleştiriye de katlanacaksınız, ben de sizi eleştiririm. Hakaret ayrı bir şey. Hakaret ederseniz onun hesabını hukuk da verirsiniz.