Konumuza girmeden önce Tekkeköy Belediye Başkanı Hasan Togar’la ilgili yapılan bazı
haberler ve yazılardan bahsetmek istiyorum. Belediye Başkanları veya Milletvekilleri
toplumun gözü önünde olan yöneticilerdir. Her yaptıkları iş dikkate şayandır. Ancak Hasan
Togar’la ilgili yapılan eleştirinin ciddiye alınacak bir yanı olmadığı ortada. Zira adam AK
Parti’nin Büyük Kongre delegesi değil. Kalabalık zaten haddinden fazla, oraya gidip işe
yaramayacaksa neden gidip ortalığı daha da kalabalık yapsın? Düğünü olan bir yakının
düğününe gidip onun gönlünü yapmış ise burada eleştirilecek bir şey yok. Tekkeköy’ün hava
kirliliğini konuşmak doğru bir şeydir ama bunun çözüm noktası neresidir derseniz Büyükşehir
Belediyesi’dir derim. Çünkü 2516 sayılı yasa bu yetkiyi Büyükşehir Belediyesi’ne vermiştir.
İlçenin hava kirliliğinden o sorumludur. Tekkeköy’deki hava kirliliğine neden olan en büyük
işletmelerden birisi de Yeşilyurtların izabe tesisleri olduğuna göre onunla ilgili Vezir
Hazretleri’nin bir şey yapması mümkün olmadığından Hasan Togar’ı bu konuda suçlamak
haksızlık olur. Hasan Togar’ı eleştiren arkadaşlara tavsiyem başlarında bulundukları gazetenin
sahibi olan botokslu siyasetçiden aldıkları destekle yetinsinler, garibim Hasan’ı rahat
bıraksınlar, aksi halde çizmeyi giydirmesinler bana.
Bu konuyu şimdilik bu kadarla bırakıp asıl konumuza gelmek istiyorum. Önceki gün AK
Parti İl Başkan yardımcısı bir arkadaş arayıp Muharrem Göksel’in dün sabah kahvaltı
vereceğini beni de orada görmek istediğini söyleyince ona dedim ki “İl başkanına selamını
söyle, benden uzak Allah’a yakın olsun”. Dünkü haber sitelerinde Muharrem Göksel’in verdiği
davetin resimlerini görünce bir ayrıntı dikkatimi çekti. Günlerce Muharrem Göksel’in aleyhinde yazı yazan arkadaş orada yoktu. Bu detayı fark edince önceki gün beni arayan arkadaşı arayıp dedim ki “Arkadaşım kahvaltıda kimler vardı?”. O da olanları sayınca, Muharrem Başkan’ın aleyhinde günlerce yazı yazıp sonra ziyaretinize gittiğiniz arkadaşın gelmemesi ne anlama gelir diye sorunca, bilmiyorum ne anlama gelir diye bana sorunca, “O zaman yarınki yazımda okursun” deyip telefonu kapattım.
Liderlik zor iştir, herkes lider olamaz. Hele hele iktidar partisinin İl Başkanlığı koltuğunda
oturan bir kişinin ekibini çok iyi kurması gerekmektedir. Çünkü ekip, başında bulunan insanı
abad da eder, berbat da eder. Yanınıza aldığınız adam, hakkınızda günlerce yazı yazan adamın ayağına sizi getirip adeta özür dilettirirse, ondan sonra da o kişi sizin kahvaltınıza gelmezse ,siz yok hükmündesiniz. Ama bunu anlamak için belli bir kapasiteye ihtiyaç var. Sokaktaki adamları alıp yetki verirseniz, sizi böyle rezil rüsva ederler veya sizi kendi işlerinde kullanırlar.
Kendi işleri deyince aklıma geliverdi birden, bu aralar piyasalarda çokça konuşulan bir konu
var. Bizim Muharrem Başkan yanına bir yemek firmasının sahibini almış. O yemek firmasının
sahibi daha önce iflas etmiş ama başkasının adına yeni bir firma açıp, o firma üzerinden işler
alıyormuş. Muharrem Göksel de nereye gitse o arkadaşın arabasıyla gidiyormuş. Hatta iflas
eden bu arkadaş, altına sıfır bir Mercedes araba almış, plakasını da İl başkanının tavassutuyla
özel bir plaka olarak almış rivayetleri dillerde destan olmuş durumda. Olay öyle enteresan bir
noktaya gelmiş ki anlatamam. Bazı râvilere göre bu arkadaşın il dışındaki işlerini dahi İl
Başkanı takip ediyormuş. Aldığı bazı ihalelerle ilgili KİK’deki itirazlarla da o ilgileniyormuş.
Bu iddialar doğru mudur, yanlış mıdır ben bilemem, Muharrem Başkan bilir ama benim
bildiğim tek bir şey var, o da yanındaki ekibinin hiç bir şeyden anlamadığıdır. Bir kişi İl
Başkanı’nın aleyhinde günlerce yazı yazdıktan sonra, siz İl Başkanı’nı alıp o kişiyi ziyarete
götürmüşseniz, o zaman İl başkanının verdiği kahvaltıya da o kişiyi getirmek zorundasınız. Aksi halde İl Başkanı çok kötü bir pozisyona düşer ki dünkü fotoğrafa bakıldığında düşmüş
görünüyor.
Muharrem Göksel’e tavsiyem yanında bulundurduğu insanları seçerken hasbelkader
başkalarının yönlendirmesiyle basın camiasında olan kişilerle değil, bizzat bu camianın içinden gelen kişileri veya siyaseti iyi okuyabilen insanları dinleyerek iş yapmasıdır. Aksi halde sürekli pot kıramaya devam eder ki bu da kendisi açısından çok kötü bir imaj verir.
Ayrıca aracına bindiği kişilere de çok dikkat etmesi lazım. Konuya bir örnek vererek sözlerimi bitirmek istiyorum. Rivayet edilir ki merhum Ömer Nasuhi Bilmen Hoca’ya birisi gelip “ Hocam bir sualim olacak” deyince, merhum Ömer Nasuhi Bilmen “buyur evladım” der. Bunun üzerine delikanlı “ Hocam tuvalette sakız çiğnenir mi” diye sorunca merhum şöyle bir düşünüp “Sualin zor bana biraz düşünme fırsatı ver, bir hafta sonra gel sana cevabını vereyim der”. Bunun üzerine delikanlı gider ve bir hafta sonra gelip sorusunu tekrar edince merhum Nasuhi Bilmen Hoca aynen şunu der “ Evladım tuvalette sakız çiğnemekte bir sakınca yoktur ama sen yine de çiğneme çünkü seni gören başka bir şey yiyor zanneder” .
Benim de Muharrem Başkan’a tavsiyem kimlerin araçlarına bindiğine çok dikkat etmesidir, zira gören başka bir şey der. Kalın sağlıcakla.