MUSTAFA FİLMİ VE KİŞİLİKLERE TAPINMA
Sadece ölüler için okumaya alıştığımız Yâ Sîn Sûresi, aslında, ana tema olarak, kişiliklere tapınmanın toplumda hangi yaraları açtığını anlatmaktadır. Kişiliklere tapınma merakı olan uygarlıkların nasıl yıkılıp tarihten nasıl silindiklerini dile getirmektedir.
Basından öğrendiğimize göre Sayın Can Dündar, devlet sırrı sayılan belgesellerin saklandığı mahzenlerdeki bilgilere ulaşarak Mustafa adını verdiği filmin senaryosunu hazırlamıştır.
Nasıl ki Hz Muhammed"i fotoğraflamak yasak olduğu gibi, insanüstü kimlik olarak, peygamberlerden de üstün tutulan kişilerin de filme alması, o şahsiyete en büyük hakaret olarak görülmekte ve savcılıklara suç duyurusu yapılmış bulunmaktadır.
Filmden öğrendiğimize göre Türkiye Cumhuriyetinin kurucusunun günde 14 fincan kahve, üç paket sigara, bir büyük rakı içerdi. Her gece içtiği belgelenmiştir. Eğer içkisini adam gibi içseymiş; yani büyük rakı değil de her gece bir iki dublede bıraksaymış bu siroz hastalığına yakalanmazmış.
Oysa sıradan, güncel ve bayağı diye nitelediği her türlü insanî özelliklerden arındırılmış, bir insanüstü varlık kertesine yüceltilmiş olduğu okul ders kitaplarında da vurgulanmıştır.
Hem de kimi? 'Benim fani vücudum bir gün toprak olacaktır' diyen, 'insan' Mustafa Kemal Atatürk'ü!..
Kendi heykellerini büyük kentlere diktirdi. Çevresindeki dalkavuklar halkın ıstıraplarını Atatürk'ten gizleyip iyi göstermeye çalıştılar. Gerçekle yüzleşince çok üzüldü sabaha kadar uyuyamadı.
Konuyu Kur"an-ı Kerimin peygamberlere bakışı açısından değerlendirirsek:
De ki: "Rabbimin mülkü ne muhteşem! Üstüne basarak söylüyorum: "Ben et-kemikten yarı beşer-yarı Resûlüm." İsrâ" Sûresi: 93.
Peygamber, Kur"an diliyle diyor ki bir yönüyle bedensel varlığıyla cadde-pazarda insanlar arasına karışan halk adamıyım. Ama aynı zamanda Allah"ın cc vahyiyle, insan topluluklarına yön veren peygamberlik karizması donanımına sahip olağanüstü insanım.
Mefkûre kendilerine gelip çattığı sırada, insanları iman etmelerinden sadece: "Allah et-kemikten yarı beşer-yarı Resûl birisini yeniden ışınlamış mı hiç!?" demeleri alıkoymuştur. İsrâ" Sûresi: 94
Bu âyet-i kerimede de Hz Peygamberimiz SAV; kendisinin insan olarak yaratıldığını, kendisine tapılmaması, sadece kendisine vahyedilenleri örnek almaları gerektiğini anlatmaktadır.
Resulleri onlara: "Evet tıpkı sizler gibi sadece et-kemik insanı isek de Allah dilediği özel kullarına, özel yetenekler verir. Ama size Allah'ın güdümü olmadan yetki belgesi getirmemiz söz konusu değil İbrahim Sûresi: 11.
Hz Muhammed, Kur"an diliyle buyuruyor ki biz sizler gibi et-kemikten ibaret insanız, ama Allah"ın özel kulları olarak karizma sahibiyiz ve bize vahyedilmiştir. O yönümüzle bizlere insanüstü varlık gibi davranacaksınız.
De ki: "Ben sadece sizin gibi et-kemik insanıyım. Bana vahiyle: İlâhınızın; sadece Tek bir ilâh olduğu bildiriliyor. Öyleyse şaşmadan Ona yönelip yarlığanmanızı Ondan dileyin. Müşriklerin vay haline!.. Fussılet Sûresi: 6
Ben de sizin gibi et-kemik insanıyım; dolayısıyla bana her hangi bir üstünlük atfetmeniz asla caiz olmaz. Ancak ben insanüstü kimliğimle vahiy alıyorum ve size: İlahınız Tek bir ilahtir sözümüze tam inanın ve yalnız o Tek ilah Allah"tan yarlığanma dileyin.
Yerim, içerim ve yiyecek ve içeceğimi, yatıp barınacağım eşyayı çarşı pazardan alacak kadar halk arasına karışırım. Ama Allah"ın cc bana bahşettiği ilahi karizma ve kahramanlık gücümle yaşam biçimimi gelenekselleştirir sünnet koyarım ve yasa geliştirecek bir Kitap bana armağan edilmiş. Ama benim bedenim asla bir tapınma simgesi haline getirilemez.
İnsani özelliklerinden arındırıp yücelterek inşa edilen faşist tahakkümü şirktir. Eğer vahiy indirilmemişse bir et-kemik insanına tapılacak kadar sevgi beslenemez.
Ancak biz, kendi aramızdan bazı insanlara, mezhep imamıdır diye veya tarikat şeyhimizdir diye hiç yanlış yapmamıştır. Defalarca Beytüllah"a yüz sürmüş ve Allah"tan cc destur almış; Peygamberimiz Muhammed Mustafa"nın SAV kabr-i şerifinin yanında defalarca uyumuş ve rüyasında Hz Muhammed"den tarikat şeyhi olma veya Kur"an tefsirini yazma müsaadesi almıştır. Dolayısıyla onun yazdığı kitap artık Allah kelamı kadar mukaddestir. O kişi de kişiliklere tapınma statüsü kazanmış kişidir.
Mezhep imamları çok muhteremdir, ama onlar da beşerdirler. Sadece kendi yüzyıllarını aydınlatacak kadar zeka ve akıl üstünlüğü kendilerine verilmiştir. Onlar adına geliştirilen mezhep, bizi kıyamete kadar taşıyamaz. Muhakkak aynı mezhep birkaç yüzyıl sonra yine aynı duygulara sahip ve üstün zekalı Büyük Adamlarca geliştirilebilecektir.
Allah cc halk tarafından böyle bir kitap yazılıp kutsal karşılanmasına zübür adı vermektedir:
Ama nerede! Tanınan yetkilerini aralarında, birkaç zübür ilahî biçiminde tabulaştırdılar. Her tarikat cemaat, dar kalıpları içinde, yanındakilerle gönüller gayet rahat! Müminun Sûresi: 53
Bu âyet-i kerimede zübür olarak kişilerce, Kur"an kadar kutsal sayılan yazılardan ve kitapçıklardan söz etmektedir. Burada, Kur"an dışında, bu kadar kutsallaştırılmış ve müritlerinin ellerinden düşmeyen kitapçıkların şirk anlamı taşıdığı anlatılmaktadır.
İşte Mustafa filmi, bizlere de bu sözleri anımsattı. Bu film, çağımızda bizim içimizdekiler gibi düşünen ve ideolojik davranan Kemalistlerin de yanıldıklarını kendilerine anlatacaktır.
İdeolojik düşünen Kemalist düşünürlerin şu cümlelerine bakın:
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ölümsüzdür! Atatürkçü olmak için, Atatürk gibi düşünmek tek yoldur!.. Türkiye Cumhuriyeti, özünü kaybetmiş olsa dahi, biz Kemalistlerin varlığı sebebiyle özüne dönme yoluna girecektir.
Yeleleri alevden al bir ata binmiş, aşıyor yüce dağları, engin denizleri Ü. OĞUZCAN
Oysa ölümsüz yalnız Allah"tır cc. Hayatın gerçekleri ideolojinin ütopyalarını tashih ediyor. Ölümlü insanlar için bu cümleler asla yakıştırılamaz.
Kur"an kültüründen başka fikirler de ölümsüz değildir.
Bu filmin senaristi Mustafa Armağan, yönetmeni de Yücel Çakmaklı olsaydı, başlarına neler gelirdi acaba?