Mutlu Olmak..!
Sevgili dostlar ve sayın okurlar;‘’Çok mutlu oldum’’cümlesini en son ne zaman kurdunuz ve kullandınız?Bir yıl boyunca bu duyguyu kaç kez yaşadınız? Veya yaşattınız? Hatırlayabiliyormusunuz?
Baba,çocuk ve torun.Bu üç kuşağı bir arada değerlendirmeye çalışıp,hangi kuşağın daha mutlu olduğuna bakarsak,daha iyi anlarız mutlu olmayı.
BABA’dan başlayalım.Yani benim kuşağımdan.Ortaokul yıllarım yani 60’lı yılların sonlarında,bir kısım arkadaş grubuyla,hafta sonu evden izin alarak,limanda bulunan eski futbol stadına,lig maçını izlemeye giderdik.Arkadaşlarla,bilet kuyruğunda bulunan ağabey ve amcalardan birini uzaktan gözümüze kestirip seçer ve yanına gidip,bizi de içeri sokarmısın derdik.Cevap olarak,olmaz oğlumu duyunca dünyamız yıkılır,birkaç dakika sonra da başka birinden,tamam oğlum sözüyle hayat bulur,dünyalar bizim olur ve sevinçten havalara uçardık.Al bakalım şimdiki gençliği.Bırakın stada girmeyi,Lionel Messi’yi izletsen ne yazar.
Bir çift ayakkabı ile bir yılı geçiren bizim kuşağın;Yaz gelince,plastik terlik yerine şimdiki neslin tanımadığı o zaman için yeni ve modern sayılan Tokyo terliği alınca,sevinerek havalara uçup,nasıl mutlu olduğumuzu hatırlayanlarınız olacaktır.Şimdi ise;Bot,ayakkabı ve spor ayakkabısı olarak toplamda yaklaşık on çift ayakkabısı olan bugünün çocuğunu,ayakkabı alarak mutlu edebilirmisiniz?
GERÇEK MUTLULUK; MAL VE MÜLKE SAHİP OLMAK İLE DEĞİL,AKIL VE ERDEME SAHİP OLMAK İLE MÜMKÜNDÜR.
Aristoteles
Mutlu olmak algısı mı değişti.İnsanlar doyumluluk seviyesini aşıp,boşluğa mı düşüyor.Tartışılır..! Oğlana kot alırsın,şu marka niye olmadı hırsını taşırken,öteki tarafta ayağına alınan spor ayakkabısı için herkesin ayağında bu marka spor ayakkabısı var,bana şu marka spor ayakkabıdan niye almadınız diye söylenen kızın suratından düşen bin parça olur.Bilmezler ki söyledikleri markalara ödenen bedel kadar maaş alarak,ailelerini geçindirenler var.
Biz mutlu olmayı mı unuttuk..! Eskiden otobüs yolculuğu heyecanımıza heyecan katardı.Neden mi?Bir başka şehre gidilecek,giderken de yol üstündeki şehirler ve yollarda yeni yerler görülecekti.Helede o zaman,çevre yolları denen yollarda yoktu.Otobüs tamda şehrin göbeğinden geçerdi.Camdan etrafa bakmak, yeni yerler görmek bile,farklı duygular katardı bize.Şimdi bırakın otobüsü,uçak yolculuklarını bile beğenmez olduk.Herhalde yeni nesil ışınlanmayı bekliyor..!
Eskiden evlendirmelerde kız veya oğlana bakarken;Gelin adayı için hanımefendimi,damat içinse kötü bir alışkanlığı var mı diye sorulurdu.Şimdiki devre bakarsak;İlk sorulan,kız çalışıyor mu,oğlanın evi var mı? Haydaaa.! Bu gün otuz yaşındaki bir genci ele alalım.Üniversite okuyan bir delikanlının okulu bitirme yaşı,yirmi üç civarıdır.Bu gencin,okul biter bitmez işe girdiğini ve iyide bir maaş aldığını düşünelim.Yeni bir işe başlayanın maaşı bu olamaz ama en üst düzeyden bakıp ve beş bin yani beş milyar maaş aldığını düşünelim.Bu delikanlı yemese ve içmese,otuz yaşına kadar ev alacak bir parayı ancak biriktirir.Bu yaşta kaç kişinin evi var?Ne olacak şimdi? İşte,sadece iş ve ev ararsanız,evlilikte mutlu olmayı değil de çıkar paydalarını aramış olursunuz.Hanımefendiliği ve kötü alışkanlıkları sorgulamaya ne oldu?Mutluluk; Aramakla değil,bulunduğunuz durumdan hoşnut olmakla yakalanır.Yakalayalım ve hayata pozitif bakalım..!
Her şey gönlünüzce olsun.SEVGİLERİMLE. Nihat KAHVECİOĞLU