‘’Üzerinde adın yazılı mermi için kaygılanma, o zamanı geldiğinde seni mutlaka bulacaktır.’’ Bu herkesin bildiği fakat terörle mücadele esnasında aklına getirmemek için direndiği, bunun yanı sıra bu sözden dolayı daha dikkatli olmaya çalıştığı , bilinçli veya bilinçsizce her zaman beyninin bir köşesine yazdığı gerçektir.
Bir vatan düşünün ki onu korumaya çalışan güvenlik güçleri, ülkenin bir bölümünde seyahat edebilmek için bir takım kısıtlamaları yaşıyor. Koruduğu toplumda kendini korumaya çalışıyor. Bir bölge dışında elini kolunu sallayarak gezen güvenlik güçleri, haritanın bir noktasında seyahati bile emirlere , kısıtlamalara bağlı kalıyor.
Aynı memleketin başka noktasında kürsülerde rahatça devlete ihanet edenler konuşup, istedikleri gibi hayat sürdürürken , o konuşanlar, devletin tüm imkanlarından yararlanıp, devletten maaş alırken, ülke içerisindeki bölücü unsuru destekleyip eğitim kurumlarında geleceğin eğiticilerini yetiştirirken, ihanet içinde olmalarına karşın kanunlar bunları engelleyemiyorsa sistemin gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Üniversitelerde, ideolojisi veya ideolojisine yakın diye bölücü terör örgütünü destekleyenler, onun adına eylemlere katılanlar, onun ideolojisini savunanlar, iş hayatına atıldıklarında beyinlerinde ki tüm düşünceleri silip atıyorlar mı sizce? Bu kişilerin devletin herhangi bir kademesinde görev aldıklarında , devlete karşı duruşlarına rağmen o devletten maaş almaları ilginç bir kişilik yapısını ortaya çıkarmaktadır.
Bu insanlar ülkenin her yerinde ellerini kollarını sallayarak gezerken herhangi bir sorun yok, ülkenin birliğine kastedenlerle mücadele etmeye başladığında devlet , bunu engellemek adına sokaklara çıkacaklar, siyaseti kullanacaklar, sivil toplum kuruluşları devletin karşısında yer alacak, bunu da insan hakları ve demokrasi lafları ile süsleyecekler , devleti diktatörlükle suçlayacaklar. Nasıl bir diktatörlüktür veya baskıcı devlet düzenidir ki bu siz bu kadar rahatsınız?
O devletin güvenlik güçleri, kendi vatanında huzuru sağlamak üzere görev yaparken, halkın arasına saklanmış bir hainin silahı onlara doğrulur.
Bir göz, namlu üzerinde ki gez ile arpacığı, vatan için görev yapan bir şahsın üzerinde birleştirir. El tetiğe yavaşça dokunur, tetik , iğneye, iğne kapsüle vurduğunda ateşlenen barut mermiyi namludan çıkartarak hedefe yönlendirir. Nişan alıp ateş etmek en fazla beş saniye. Mermi ise bir saniyede 800 m ileriye gider. O mermi vatan için orada bulunan kişiyi saplanır.
5 saniyelik atış 30 yıllık bir hayatı sonlandırır. Beden yere düşerken, acı kilometrelerce uzaklıkta birkaç kişinin yüreğinde sızı oluşturur. Ardından haber o sızı sahiplerine ulaşır. Bir insanın ömrü orada noktalanırken,ardında bitmeyen bir acıyı, eşinin, annesinin,babasının,çocuğunun yüreğine saplar.
O bedenle, sevgiler, ümitler, hayaller son bulmuştu. O bedenle birlikte yaşanmışlıklar, beklentiler, gelecek son bulmuştu. O bedende güçlü baba, benim babam, benim babamla oynayacağım oyun hayalleri son bulmuş. O bedenle bir aile yarım kalmıştı,
Namlu ucunda mert insanlar yürürken, namert insanlar, kürsülerde, mikrofon ardında, sokaklarda konuştu. Aslında başkalarının tasmalı köpekliğini yaparken,milyonlarca insanın geleceğini tehlikeye attılar. Beklide aynı acıyı kendi çocuklarının cansız bedenini bir patlayan bomba sonucu kanlar içinde eline alarak anlayacaklar. O zaman vatanın ne demek olduğunu görecekler.Karışmış bir vatan üzerinde kan ile alınmış o toprakların boş hayallere teslim edilmeyeceğini satılmış beyinlerin anlaması gerekir.
Birileri kendi vatanında huzuru sağlamak için namlunun ucunda yürür, birileri de o namluyu tutan kandırılmışları destekleyerek huzur içinde ki vatanda rahat yaşarlar.