Ne Kadar Tanıyoruz?

Mehmet Büyükalbayrak

Sahi, yaşadığımız şehri ne kadar tanıyoruz? Sokaklarını, eğlence ve alışveriş merkezlerini değil, tarihi ve doğal güzelliklerini ne kadar tanıyoruz? Şehrimizde yaşayıp ta, müzelerimizden habersiz kaç hemşehrimiz vardır? Amisos'a gitmemiş, Tekkeköy Mağaraları'nı görmemiş olanlarımız, görenlerin kaç katıdır acaba? Bafra İkiztepe kazılarını gezenimiz var mı? Çarşamba Göğceli Camiinde bir namaz kıldık mı? Baraj göllerimizdeki güzellikleri seyrettik mi?

Soruları bu şekilde çoğaltmak mümkün. İnsanın yaratılışından mı geliyor acaba elinde olanın değerini bilmemek? Ya da elinde olanı önemsememek? Hatırlıyorum da, lise yıllarımda, tatillerde, onbeş günlüğüne gittiğim İstanbul'da, bu kısa sürede gezdiğim müze ve tarihi yerleri, gerek üniversite yıllarımda ve gerekse daha sonraki yıllarda bir daha ziyaret edemedim. Kısacası onbeş günde ziyaret edebildiğim yerleri dokuz yılda bir daha gezemedim. “Acelesi ne, nasıl olsa gezerim” düşüncesi insanı atalete itiyor, tembelleştiriyor.

Tatile gittiğimiz yerlerdeki tüm doğal ve tarihi yerleri gezip görmek için her imkânı değerlendiriyoruz da, elimizin altındaki değerlerin kıymetini idrak edemiyoruz. Şehrimizin doğal ve tarihi zenginliklerini bilmeden başkalarına nasıl anlatacağız? İçinde yaşadığımız çevrenin farkında değiliz. Hayâli'ye ait bir beyt halimizi çok güzel anlatıyor:
“Cihân-ârâ cihân içredir ârâyı bilmezler
Ol mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler”
Anlamı, aşağı yukarı şöyledir: Dünyayı süsleyen aslında dünyanın içindedir, ancak süsleyeni  bilmezler; (tıpkı) o denizin içindeki balıklar da denizi bilmezler.

Tanımadan tanıtamayız. “Bana ne” demeden çevremizi tanıma seferberliğine ne dersiniz? Kültür Müdürlüğümüz, belediyelerimiz ve okullarımızın önderliğinde, genç yaşlı demeden, birkaç saatlık turlar düzenlenlense, rehberler eşliğinde gezilse fena mı olur? Sam-Sev bu işe önderlik edebilir diye düşünüyorum. İlk aşamalarda sponsorlar bulunarak ücretsiz veya çok düşük katılım payları alınarak bu tür geziler düzenlenebilir. Özellikle öğrencilere yönelik kısa gezilerin belediyelerimizce finanse edilmeleri mümkündür. Bu gezilere, inanıyorum ki, Kültür Müdürlüğü de rehber temini hususunda gereken katkıyı sağlayacaktır.

Çevremizi çocuklarımıza, kitaplardan birkaç kuru resim ve özet bir yazı ile tanıtamayız. Gezip görmeli ve sonra da gezdirip göstermeliyiz. “Samsun'un markası yok” tartışmaları yapanlar, konuyu bir de bu açıdan değerlendirseler.

Sadece Ondokuzmayıs şehri olmak bu şehre yetmez. Ondokuzmayıs'a evet, ama diğer değerlerimizi de önce biz tanıyıp, sonra da Türkiye'ye ve dünyaya tanıtmalıyız. Şehrimizi tanıtmak ve turizmden pay alabilmek için atılacak ilk adım budur. Talep doğduğu anda, hizmet sektörü de gereğini yapacaktır. Unutulmamalıdır ki turizm de, Samsun ekonomisi için, değerlendirilmesi gereken bir alandır. Şikâyet ederek değil, bir şeyler yaparak bu şehri hak ettiği yere getirebiliriz.

Mutlu bir hafta sonu dileklerimle...


 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.