Rehberlik ve refakâtimde bir grup dostumuzla umre yapmak üzere kutsal topraklardayız.
19 Nisan Çarşamba günü Samsun /Çarşamba Havaalanından başlayan kutsal yolculuk, İstanbul / Sabia Gökçen Havalimanı üzerinden devam ederek, aynı gün Medine-i Münevverede sona erdi.
Medine topraklarına iner inmez, her müslümanın ilk işi; bir an önce Nebi Mescidine ulaşıp, Allahın elçisi, dinin habercisi, insanlığın kurtarıcısı olan Peygamberimize selâm vermektir.
Bu öylesine derin bir heyecandır ki, ancak yaşanarak hissedilir, hissedildikçe büyüklüğü farkedilir.
Gecenin ilerleyen saatlerinde otelimize ulaştığımız da, umreci grubumuzun ortak acil isteği, Nebevi Mescidine gitme arzusunun olması, önceliğin Peygamber sevgisi olduğunun göstergesidir.
Nebevi Mescidinin bahçesinde olmak bile, heyacanlanmak için yeterlidir. Yeşil kubbeyi yakın mesafeden görmek, göz yaşı dökmenin ilk adımı olmaktadır.
Her namaz vakti ayrı bir mesaj sunar Nebevi Mescidi. Farklı etnik yapıdaki, farklı kültürdeki, farklı coğrafyadaki ve farklı tendeki insanların aynı heyecanı yaşaması, ümmet kavramının prototip örneğini oluşturmaktadır Nebevi Mescidinde.
Birbirinin dilinden anlamayan insanların; gözleriyle konuştuğu, gönülleriyle selamlaştığı ve birbiriyle çıkar olmaksızın kucaklaştıgı yer olmaktadır Nebevi Mescidi.
Sabah namazı ayrı bir duygu, yatsı namazı ayrı bir anlam yükler mescidde bulunanlara. Hele, Cuma namazı tamamen ümmet fikrinin ortak sunumu gibidir.
Dünkü cuma namazı öncesi sunulan hutbede Nebevi Mescidinin imamı, insanın en güzel bir şekilde yaratıldığı ilahi bilgisini hatırlatarak okuduğu hutbesinde, iyi insan olmanın ve salih amel yapmanın önemini belirterek, kul olmanın gereklerini belirtmesi; arapça bilen bilmeyen herkesin ses tonundan bile sanki söylenenin derinliğini anlamış gibi bir ortak tavrı oluşturmuş oldu. Nebevi Mescidinin varlığı, hutbenin tercümanı olarak yeterli gibiydi.
Müslümanların buluşma, hareket ve harekât merkezleri olan camilerin, bu konularda nasıl bir fonksiyonel gücü sahip olduğu Nebevi Mescidinde çok güçlü bir şekilde görülmektedir.
Nebevi Mescidi Peygamberimizin yaşadığını ve konuştuğunu, ümmetini ve insanlığı uyardığını anlatır lisan-ı hâli ile, başta cemaati olanlar olmak üzere her müslümana.
Bir avuç müslümanın, miladi 622 yılında başlayan yürüyüşünü nasıl devasa kitlelere dönüştürdüğünü haykırır Nebevi Mescidi bugünün Müslümanlarına.
Şer güçlerin ve İslâm olmayanların zihniyetlerine ve hareketlerine karşı, nasıl bir müslüman duruşu sergilenmesi gerektiğini hatırlatır Nebevi Mescidi tüm müslümanlara.
Cuma namazını kıldıran imamın hutbe sonunda yaptığı dua, tam da altını çizdiğim bu konulara herkesin amin demesini sağladı. Aynı zamanda birlik ve beraberlik hareketinin fişeklenmesi gerektiğini yüksek bir ton ve netlikte hatırlattı tüm müslümanlara.
Nebevi Mescidinde olmak; en başta ümmet olmayı ve ümmet olmanın gereklerini hatırlatmaktadır Müslümanlara. Bunu, otuz defa yakın kutsal topraklara giden ve bin defaya yakın Nebevi Mescidinin misafiri olan biri olarak, bu defa çok bu duyguyu çok derinden hissettim.
Nebevi Mescidi, bütün müslümanları ümmet olmaya çağırıyor.