Neden Denge...

Gazeteciliğe 33 yıldır hizmet eden bir kişi olarak meslekte çok şeyler gördüm, yaşadım. Yaşadıklarımı, gördüklerimi kaleme alsam inanın sayfalar yetmez, kitap olur. Neler gördüm, yaşadım. 

Türkiye'nin en büyük gazeteleri, Hürriyet'te, Milliyet'te 20 yıl gururla çalıştım. Doğan Haber Ajansı (DHA) Samsun bürosunda görev yaparak mesleğime hizmet ettim. Meslek hayatımda hiçbir haberden tekzip yemeden koskoca 33 yılı geride bıraktım. Yaygın medyada uzun süre çalıştıktan sonra 62 yıldır yaşadığım memleketime hizmet etme arzusuyla yerel medyada görev almak istedim. Amacım sadece şehrime fayda sağlamak hizmet etmekti ama kazın ayağı öyle değilmiş. Bunu da yaşayarak görmüş olduk.

Yaygın basındaki özgürlüğümün yerel medyada olmadığına şahit oldum. Orada amaç gazetecilik değil ticari faaliyetmiş. Sadece menfaat önemliymiş. Samsun kimin umrunda. Önemli olan ceplerin dolmasıymış. Samsun'a hizmet etmek, ceplerini doldurmaktan daha önemli. İşin en acı yanı da kente ne kadar zarar verdiklerinin farkında olmaları. Bilmeyerek değil bilerek bunu yapmaları, bu ihanet değilde nedir? Mesleğe büyük bir heyecanla yeni başlayan, büyük bir aşkla mesleğini icra etmeye çalışan genç gazeteci arkadaşlara gazeteciliği değil ticareti, reklam haberleri yapmayı öğretiyorlar. Genç beyinleri köreltiyorlar. Meslek adına acı bir durum.  Hürriyet Gazetesi'nin girişinde Sedat Simavi'nin "kalemini kır ama satma” özdeyişi vardır. Meslekte öncülük yapan insanların bu sözü yanında çalıştırdığı, öncülük yaptığı genç gazetecilere ezberletmesi gerekir. Onlara patronun çıkarları uğruna kalemlerini satmamaları gerektiğini öğütlemeli. Ama nerdeee.

Akşamdan hazırladığınız haberler sabah patron talimatıyla değişir orada. Sonradan gazetecilikten, meslek etiğinden bahsederler. Şimdi bunu yapanlar kalemini kırabilir mi? Kıramazlar. Çünkü bütün hesapları para üzerine. Şimdi vefadan bahseder. Sakın ola vefasızlıktan söz etme. 62 yıldır onların ekmeğiyle büyüyüp meslekte belli bir noktaya gelmedim. İşsiz gezerken beni işe al demedim. Ama öyle de olsa yaptığım işin hakkını verdim. Bana verilenin 10 katı hizmeti vererek hakkımı ödedim. Ayrılırken de tek kuruş tazminat almadım. Benim en büyük zenginliğim onurum. Günde 500 bin gazetede satsanız, içeriği yoksa, boş ve masal anlatıyorsanız yaşadığınız kente hiçbir katkınız yoktur. Sadece cebinizi doldurursunuz o kadar. Şimdi neden Denge sorusuna gelince; Yaygın basında yaşadığım özgürlüğü, burada bulacağıma inandığım için. Yaşadığım kente objektif bir bakış açısıyla yapacağım haberlerle katkı vereceğime inandığım için. Bana bu imkanları tanıyan Gazetenin sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Sayın Adnan Bahadır'a da teşekkür ediyorum.