Tarihin her döneminde sıkıntıların ardından rahatlamalar, külfetin ardından nimet, bolluğun ardından darlık dönemleri gelmiştir, bu adetullahtır. Yusuf aleyhisselamın zindandan çıkmasına neden olan rüyaya yaptığı yorumdan da görüleceği üzere yedi yıllık bolluk döneminden sonra yedi yıllık kıtlık dönemi yaşanmıştır. Tüm peygamberler önce sıkıntı çekmişler ardından da rahatlama dönemleri olmuştur. Efendimiz hayatının sadece son dört beş yıllık döneminde rahatlık görmüştür. Mekke döneminde çektiği çileler yazmakla bitmez. Her yıl kurulan panayırlara gidip İslam’ı tebliğ etmek için verdiği mücadelelerde en yakın akrabaları, bulunduğu kalabalık topluma gelerek anlattıklarının yalan olduklarını söyleyip O’na en kötü eziyetleri yapmışlardır. İnsanoğlunun da hayatı böyledir. Hiç kimse hayatı boyunca sıkıntı çekmemiştir, mutlaka hayatının belli dönemlerinde rahat yaşadığı gibi belli dönemlerinde de sıkıntılı zamanları olmuştur. Evlilik hayatı da böyledir evli çiftlerin belli dönemleri rahat geçmiş ise belli dönemleri de sıkıntılı olmuştur, bu tüm insanlar için geçerlidir.
Hiç unutmuyorum 1996 yılında Trabzon’un bir beldesinde yapılan ara seçime giderken Refahyol iktidarı vardı. Biz de seçim çalışmasına giderken önümüzde polis arabaları, arkamızda jandarma araçları bizi koruyorlardı. Yanımızdaki arkadaşlara dedim ki, arkadaşlar, bakın bu Allah’ın bize verdiği çok büyük bir nimettir, şayet bu nimetin şükrünü eda etmez isek Allah bu nimeti bizden alır başkalarına verir. Hakikaten de aradan bir yıl geçmeden 28 Şubat süreci başladı. Bırakın Müslümanların korunmasını, neredeyse sokağa çıkamayacak duruma gelmiştik. Hele hele çoluk çocuğumuzun inandıklarını yaşama inkanları kalmamıştı. Müslümanlar yaşadıkları bu sıkıntılı süreçten uzun zaman kurtulamayacak gibi bir pozisyon vardı. Zira 28 Şubat bin yıl sürecek denmekteydi ama Allahu teala çok geçmeden Müslümanları yeniden iktidara taşıdı.
Yaklaşık on dört yıllık AK Parti iktidarında Müslümanlar öyle rahatladılar ki anlatamam. Geçmişte İmam Hatip okullarında okumak suç iken bürokraside yükselmek için en büyük referans İmam Hatipli olmak oldu. Ancak olay öyle bir noktaya geldi ki Müslümanların büyük bir kısmında güç zehirlenmesi meydana geldi. AK Parti’nin atadığı bürokratların bir kısmı şımardılar, siyaset yapanlar ise öyle bir güç zehirlenmesine girdiler ki anlatamam. Ben şahsen şuna inanıyorum AK Parti Gençlik Kolları mensupları ile CHP Gençlik Kolları’nı kıyaslamaya kalksak inanın CHP Gençlik Kolları’nda görev yapan gençler AK Partili gençlerden daha az günah işliyorlar, ben şahsen buna canı gönülden inanıyorum. İmam Hatip okullarında görev alan öğretmen ve idarecilerin bir kısmı okula öğrenci almaktan ziyade okullardan ne kadar öğrenci ayrılırsa büyük başarı saymaktalar. Bazı bayan yöneticilerin, kendileri pantolon giyerlerken, öğrencilere resmi üniforma dayatmalarına ne demek lâzım bilemiyorum.
Bu yaşananları üst üste koyduğumuzda inanın endişeleniyorum. Zira helâk olan birçok kavmin azınlıkta olan sapkınları yüzünden çoğunluk da helâk oldu. Lut kavminin büyük bir kesimi gece sabahlara kadar ibadet yapan insanlardan oluşmaktaydı ama o azınlığın sapkınlıkları yüzünden çoğunluk da helâk oldu. Belâ hususi olmaz, umumi olur o nedenledir ki bugün yaşananlara bakıldığında durumumuzun, hiç de iç açıcı olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Büyükşehirlere gidin bir bakın. Mesela Ankara’nın Çukurambar semtinde yaşayan Siyasal islamcıların çoluk çocuklarının altlarındaki araçlara bir bakın, kafelerde, lokantalarda ve eğlence merkezlerinde gençlerin neler yaptıklarına bir bakın, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Diyeceksiniz ki orada durum öyle de şehrimizde durum farklı mı? Elbette değil… Atakum sahilindeki kafelere gidip bir bakın, Müslüman ailelerin çocuklarının ne halde olduklarını bir görün. Geçenlerde çok enteresan bir şey duydum, inanasım gelmedi. Ama olaya bizatihi şahit olan çok yakınım dedi ki, ben bizzat olaya şahidim, bu şehirde, Müslümanım diye geçinen bazı üst düzey siyasetçilerin kapalı kızlarının nasıl şarap içtiklerini bizzat gördüm deyince inanın şaşırdım kaldım. Tarihi seyrine baktığımız olayları örnek alarak bir değerlendirme yapmamız gerekirse, bugün Müslümanların içersinde bulunduğu rehavetin getirdiği şımarıklık bizleri sıkıntılı günlerin beklediği yönünde yorumladığımı sizlerle paylaşmak istedim. Umarın ve dilerim ki keşke yanılsam da bu düşündüklerim gerçekleşmese ama görünen köy kılavuz istemiyor. Şayet siz benim gördüklerimden farklı bir şey görebiliyorsanız söyleyin de ben de rahat edeyim. Rabbim doğru yolundan ayırmasın diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.