Afrin operasyonu başladığında ülkenin büyük bir çoğunluğunda destek ile birlikte heyecan artmış, belli kesimlerde ise muhalif sesler çıkmaya başlamıştı. Biz olayı ülkenin meselesi olarak görürken, bir takım odaklardan çıkan sesler ise tamamıyla dış kaynaklı,siyasi açıdan yaklaşmanın vermiş olduğu tepkiden başka bir şey değildi.
Halkevleri: Afrin savaşı diktatörlüğü inşa savaşıdır!
Öğrenci Kolektifleri: Ülkemizin ve Ortadoğu’nun kurtuluşu emperyalizmden, faşizmden, gericilikten kurtuluştur. Savaşın değil, zeytin ağaçlarının gölgesinde; halkların kardeşçe yaşadığı, barış içinde, eşit, özgür, laik bir coğrafya için üniversitenin sesini yükseltelim.
HDP: Şimdi AKP-Erdoğan-Bahçeli iktidarı tarafından güya Afrin’den Türkiye’ye saldırı varmış gibi açık bir şekilde yalan söyleyerek, Türkiye halklarını yanıltarak işgal girişiminde bulunuyor. Bu kabul edilemez.
Söylemlerde ki vurgu halkların kardeşliği yönünde idi ki, ülke içerisinde halklar asırlardır kardeşçe yaşamakta, sadece belli bir kesimin kandırılmışlığı sonucu emperyalizme hizmeti mevcuttur. Nedense orada ki kardeşliğin bozulması için hizmet ettikleri gücün ana kaynak olduğu dil getirilmemektedir.
Ana muhalefet karşıtlığını, şehitler üzerinden ve daha çok şehit vermeden bölgeden çıkmamız üzerine kurgulamıştı.
Operasyonun Afrin kapısına dayanması ile muhalif sesler kesilmiş, operasyonun sonuçlanması ile de ülkede başlayan sevinç karşı tarafta eski defterleri karıştırmaya dönüşmüştü. Operasyonda şehitlerimiz oldu, onlar vatanları için oradaydı ve şehadete eriştiler,fakat hangi askeri operasyon olursa olsun, yapılan mücadele oyundan ibaret değildir. Askeri tatbikatlarda, kazanın dışında can kaybı olmaz, onun haricinde ki her türlü harekatta mutlak suret ile can kaybı yaşanacaktır. Beklentimiz bunun hiç olmaması ama bu mantık kurallarına aykırı bir düşünce iken dileğimiz kaybımızın en düşük seviyede kalması yönündedir.
Operasyon alanlarını ekranlarda kendi araçlarımız sayesinde takip etmemizin bize verdiği ayrı bir haz vardı. Bu haz gururdan kaynaklı bir yaklaşımdı. Olayın en büyük getirisi ülke içerisinde halkın birlik ve beraberliği yönünde ki birleştirici özelliğiydi. Bunu devlet çok başarılı bir şekilde yönetmiş ve birliğin verdiği güç, ülke üzerinde bölücü düşünceleri olanların karamsarlığı yaşamalarına neden olmuştur.
Bu karamsarlık ile saldırgan bir pozisyona geçilmiş ve nereden vurabilirim arayışı başlamıştı. Bu arayış sonucunda öne sürdükleri konu çözüm sürecine dayanmaktadır. Çok net bir şekilde söylenecek olan şey ise, çözüm süreci olmasaydı, bu gün Afrin’den ve Kuzey Irak’tan darbe yemeye devam edecektik.
2013’de Diyarbakır’da tertiplenen Nevruz etkinliğinde, ‘’Birlik ‘’ diye atılan adımın, Afrin operasyonu sonunda yeniden ısıtılarak ortaya sürülmesi, nereden vurabilirim arayışından başka bir şey değildi.
Terör ülkenin ilerlemesi ve gelişmesinin önünde ki en büyük engellerden bir tanesidir. Bataklığı kurutmadan sineklerle mücadelenin anlamsızlığını 40 yıl boyunca acı bir şekilde yaşadık. Demokrasi adı altında, terörün yaşandığı bölgelerde, belediyelerin teröristlere verdiği açık destek gözler önünde iken, halkların kardeşliği diye yine bu zihniyetin ön plana çıkması, insanların akılları ile dalga geçilmesinden başka bir şey değildi.
Bölgede oynanan oyun oldukça büyüktür, burada kaybeden sürekli bölge halkları, kazananlar ise bölge üzerinde planları olanlardır. Bölge ülkelerinin çıkarlarını korumak adına attıkları adımlar, onları kullananlara hizmet etmekten ileriye gidememektedir ki, görüntüde kazanımları, geleceklerinin ipotek altına alınmasıdır. Bir yüz yıl daha aynı güce hizmet edecekler ve halkları kan ve göz yaşını yaşayacaktır.
Bizim birlik ve beraberlik içerisinde hareket ederek oynan oyunu bozmamız gerekmektedir.