1968 döneminin önemli isimlerinden olan şahıs, 1970'de Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu Genel Başkanlığı'na seçildi. Mahir Çayan ve arkadaşlarının öldürüldüğü Kızılderedeki çatışma olayından tek sağ kurtulan kişidir, Mahkemede ölüm cezasına mahkûm edildi, 1974'te çıkarılan genel Af Yasası ile cezası 30 yıla çevrildi; 14 yılını ceza evinde geçirdi. 1986'da yapılan infaz yasası değişikliğiyle serbest bırakıldı.
Siyasette , Mersin milletvekili olarak Bdp nin safında yer alırken, yakın tarihte Halkların Demokratik Partisi eş başkanlığı görevi ile siyasi yaşantısına devam etmektedir. Sivri dilli çıkışları mevcutt olduğu için karşıtları tarafından tepkiyle karşılanır, bu açıdan çekilmiş iki fotoğraf yan yana konarak bu kişinin yaşantısı eleştirilir.Bu resimlerden bir tanesi, Bdp'li vekillerlen dağda teröristlerce karşılanıp sarmaş dolaş olmaları, diğeride geceliği 450 bin lira olan bir otelin plajında sevgilisiyle güneşlendiği resimdir. Sosyal paylaşım sistesinde karşıtlarından gelen '' Kürt gençlerinin hayatı dağda karartılırken, bazıları ex sevgilisiyle yakalandı''
Kişinin verdiği cevap ise ''Her gün insanlar ölüyor, bir hafta tatil daha güçlü çalışmak için gereklidir''şeklinde olmuştur. İki hareketi ön planda, birincisi meclise bisiklet ile gidip gelmesi ona halk adamı görüntüsü vermekte iken diğeri ise gezi olayları karşısındaki tutumu,'' katil iktidar,katil polis''çıkışı taraftarları ve özellikle solcular arasında kendine yer edinmiştir. Bu söylemden ve dağda teröristlerle kucaklaşma resminden sonra Kızılderede ne oldu diye insan merak ediyor.
Türkiye Barolar Birliği sekizinci başkanı. İktidara karşı sert tepkileri ile gündeme gelmeye başlamış,bir toplantıda konuşma yaparken Van depremiyle ilgili sözlerinden dolayı başbakan konuşmasına tepki göstermiş ve salonu terk etmişti. Bu hareketinden dolayı sosyal medyada oldukca popüler olmuştu.
Lüleburgaz ilçesi Aşkiye Neşet Çal salonundaki ''Demokrasi'' konulu toplantıda yaptığı bir konuşma esnasında katılımcılardan bir kişinin ''Üç fidanı asmak için toplanan imzalar ve Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen 28 imzadan biride Murat Feyzioğlu'dur. Bunun için özür dileyecekmisin?'' sorusuna tepki göstererek '' Bir insanı ailesi ile yargılamak faşistliktir, sen faşistsin'' yanıtını vermişti.
Şimdi bu kişi parlatılmaya çalışılmaktadır,ilerde Cumhuriyet Halk Partisinde önemli noktaya gelecektir. Dedesi Turan Feyzioğlu'nun milletvekilliği ve senato üyeliği bu genç adamın önündeki engelleri kaldırmaktadır.
Cumhuriyet Halk Partisinde üst kademelerde kendine yer bulduğunda sıkça sorulacak sorulardan bir tanesi Denizin asılmasıyla ilgili olacaktır ki, eğer ona soru soran çocuğa göstermiş olduğu tepkiyi devamında gösterirse, Mustafa Sarıgül'ün Cumhuriyet Halk Partisi kurultayında Deniz Baykal'a karşı tutunmuş olduğu kabadayı tavrı gibi kendiliğinden sönüp gidecektir.
Ülke siyasi yaşantısına dikkat ettiniz mi? Ön plana çıkartılmak istenen kişinin geçmişi unutturuluyor, bir önceki dönemden dolayı sevilen yada etkin olan başka birinin gölgesinde sahneye sürülüyor. Eğer bu fikre olumsuz bakıyorsanız o zaman rahmetli Alparslan Türkeş'in oğullarının başka partilerden siyasete sokulmaya çalışılması, Adnan Menderes'sin oğlu Aydın Menderesin,İsmet İnönü'nün oğlu,Erdal İnönü, rahmetli Erbakan'nın oğlu Fatih Erbakan bu şekilde öne sürülen örneklerdir .
O zaman insan merak ediyor, ideolojiler neye göre belirleniyor, ben ideolojik olarak A ya bağlıyım, fakat A nın yönetimine B getirildi, geçmişinde ideolojiye, devlete karşı olumsuz tavırları mevcut olan B benin ardından gitmek zorundamıyım. Önemli olan ideolojimi, onun bayraktarlığını yapacak kişinin bana zorla kabul ettirilmesimi ?