Bugün iki konuya değinmek istiyorum. Bunlardan biri Gazi Devlet Hastanesindeki başhekim değişikliği konusu, diğeri ise Yeniden Refah Partisi’nde yaşanan son gelişmeler olacak. Ahmet Demircan’ın bu şehre yaptığı en büyük kötülüklerden birisi sağlık bakanı olduğu dönemde köylüsü ve hemşehrisi olan Dr. Emine Sehmen’i Gazi Devlet Hastanesine başhekim olarak atamasıdır. Zannedersem 2018 yılının başına doğru oldu bu atama, aradan geçen yedi yıllık süreçte Gazi Devlet Hastanesinin çok kötü yönetildiğini defalarca haber de yaptık. Bu köşeden de konuyu bizzat dile getirdim ama Ahmet Demircan’ın anlaşılmaz desteği sayesinde bugüne kadar başhekim olarak kaldı. Beni tanıyan herkes bilir ki ırkçılığı şiddetle reddederim, inancımın da karakterimin de gereği budur. Bunun en son örneğini TFF Bölge Müdürlüğünden alınan Haluk Tan kardeşimize yapılan muamelenin yanlış olduğunu yazarak ortaya koydum. Hala daha aynı yerdeyim. Haluk Tan’ın o görevden alınması yanlış bir durumdu, yapanları şiddetle kınamaya devam ediyorum. Bu görevden almanın mubadillere yönelik bir hareket olduğunu söyleyenler kesinlikle duygusal davranan ve ırkçılık yapan insanlardır.
Alınmanın nedenlerine gelince; göreve geldiği günden bugüne kadar o hastaneye iki kere gittim. İlk olarak Şevki Bey’in annesinin ölümünde, ikinci olarak da Semih kardeşimizin annesinin ölümünde gittim. Bunun dışında hasta ziyaretine dahi gitmedim. Ancak gelen şikayetler o kadar fazlaydı ki anlatmakla bitmiyordu. Acil servisteki uzman doktorlarla pratisyen hekimlerin arasında yaşanan problemlerin artarak devem etmesi sonucu CİMER’e yapılan şikâyet yağmurundan başlamak üzere Sağlık Bakanlığına o kadar çok şikâyet gitti ki anlatmakla bitmez. Hastanede ameliyat sayılarının azlığı nedeniyle cerrahi yoğun bakım ünitesinin kapatıldığı, hatta nöbete gelen hemşirelerin başhekim talimatıyla evlerine gönderildiği, çalışanların da mağdur edildiği iddialarından tutun, hastanedeki bütün yetkileri kendisinde toplayarak başhekim onayı olmadan hiçbir özel odanın dahi hastalara tahsis edilemediği iddiaları ayyuka çıkmıştı. Bütün yetkileri kendisinde toplamış olmasına rağmen olumsuz sonuçlanan bütün olayların sorumluluğunu başkalarına yükleyecek tavırlar sergilemesi personel arasında ciddi rahatsızlıklar verdi. Yönetim zaafı nedeniyle hastane doluluk oranının ve ameliyat sayılarının düşmesi sonucunda yıllardan beri hastane döner sermayesi ilçelerdeki küçük hastanelerden dahi çok daha az oranda dağıtılması nedeniyle çalışanların mağduriyeti bakanlığa kadar iletilmişti. Tüm bu olumsuzluklar bir araya gelince arkasında duran İlyas Topsakal da desteğini çekti. Hatta Topsakal’ın geçtiğimiz hafta bir yakınının rahatsızlığı nedeniyle hastaneye gidip yakınıyla ilgilenmesi esnasında başhekimin kendisini ayakta beklemesi dahi gidişine engel olamadı.
Yeni atanan Doç. Dr. Mahmut Ulubay daha önce de başhekim olarak görev yapmış, tecrübeli, liyakatli ve becerikli bir arkadaş. Olayı şuralıya buralıya çekmek tamamen art niyetten başka bir şey değildir. Çalışanından hastasına, doktorundan hademesine kadar kime isterseniz sorun Emine Sehmen’den memnun değilken Mahmut Ulubay yüzde doksanından onay alacak durumda bir idarecidir. Hastanede çalışma barışının yok denecek noktada olduğu açık ve net ortada, bunu olumlu havaya sokacak kişi Mahmut Ulubay’dır. Benim hemşehricilik yapmayacağımı bilen bilir. Şayet yapsaydım SAMÜ Rektörü Mahmut Aydın Hoca ile ilgili yapardım. Kendisi benim Of’lu hemşehrimdir ama yanlışlarını hem buradan yazdım hem de Web TV’mizde bangır bangır söyledim. Mesele insanların nereli oldukları değil ne yaptıklarıdır. Düzgün iş yapan kim olursa olsun yanında oluruz, yanlış işi yapan da kim olursa olsun karşısında oluruz. Bizi tanıyan herkes bunun böyle olduğunu bilir. Bu konuyu burada kapatarak ikinci konumuza da birazcık değinip yazımı bitireyim.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın Samsun ziyaretiyle ilgili yapılan haberler kesinlikle doğruyu yansıtmıyor. Tamamen taraflı olduğu ve bazı kesimler tarafından yapıldığı ortada. Olay nedir derseniz; Fatih Erbakan’ın Samsun’a geliş tarihi normalde geldiği günden bir gün sonraydı. Kavak Belediye Başkanı Şerif Ün, Ankara’da birkaç belediye başkanından o güne randevu almış, ertesi gün de Erbakan’ı karşılayacaktı. Erbakan, ziyaretini bir gün öne çekince Ün, kendisinden izin alarak Ankara’daki programına katıldı. Hasan Togar zaten YRP’yi seçim döneminde çaresizlikten seçmiş, seçimin ertesinde partiden istifa etmiş bir arkadaşımız. Adem Güney’e gelince; onun derdi il başkanı olmak. Bunu Suat Kılıç engelleyince de Kılıç’ın olduğu bir programa katılmayıp Erbakan’a tavır koymaya çalıştı ama yemezler. Her zaman dediğim gibi Adem Güney’in siyaset yaptığı bir partide huzur olmaz, işte örneği de buradadır. Sizin anlayacağınız olay siyasi istikbal savaşlarının dışarıya yansıması ve Suat’a karşı olan ekibin yaptırdığı haberlerden ibaret bir olay. Her zaman olduğu gibi doğruları bu fakirden öğrenmeye devam ediniz diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.