Ağustos ayında süresi dolan OMÜ rektör ataması bir buçuk aylık gecikmenin ardından nihayet yapıldı. Ali Sümer’den bugüne dek yapılan rektör atamalarını yakından takip ederim, en uzun süreli rektörlük yapan iki rektör var. Bunlardan birisi Ferit Bernay diğeri ise Hüseyin Akan. Diğerleri ya bir dönem rektörlük yaptılar ya da bir buçuk dönem yaptıktan sonra ayrıldılar. Burada dikkatimi çeken en önemli konu OMÜ’nün kurulduğu 1975 yılından bugüne dek rektörlük koltuğuna oturan isimlerden hiçbirinin Samsunlu olmayışıdır. Hadi diyelim ki üniversitenin ilk kurulduğu yıllarda Samsunlu profesör OMÜ’de yoktu, gerçi OMÜ’de yoksa diğer illerden bulup getirilebilirdi ama kimsenin öyle bir derdi olmamış. Demek ki bugün değil kırk elli yıl önce de kimsenin 'Samsun'u Samsunlular yönetsin' derdi yokmuş. Şimdi siyaset yapanlar; yerli siyasetçiler bu şehri yönetsin diye bangır bangır bağırıyorlar ama onların da ne kadar samimi oldukları yaptıkları atamalardan ortada. İki dönem üst üste rektörlük yapan Ferit Bernay, Ankaralı. aynı şekilde iki dönem rektörlük yapan Hüseyin Akan, Manisalı. Şimdi rektörlük koltuğuna oturan Fatma Aydın da Manisalı. Benim şuralı veya buralı takıntım hiç olmadı ama konuşmaya sıra gelince vay efendim Trabzonlular bu şehirde hakim, siyasette de onlar, bürokraside de onlar var diyenlerin sıra kendilerine gelince hiç ses çıkarmamaları ne kadar samimi olduklarının açık göstergesidir.
Gelelim yapılan atamanın şekline şemaline. Gelen bilgiler doğruysa Fatma Hoca’nın eşinin kardeşi Emine Erdoğan’ın basın danışmanıymış, atama onun üzerinden yapılmış. Şayet bu doğruysa bu çok üzücü bir durum. Koskoca Samsun’da elli binin üzerinde öğrencisi, altı bin çalışanı, akademik personeli vs olan bir eğitim yuvasının başına rektör olarak atanacak kişinin cumhurbaşkanının eşinin danışmanı üzerinden yapılması ne kadar doğru bir atama sizlerin takdirine bırakıyorum. Osmanlı’nın batmasının en önemli etkenlerinden biri saray ahalisinin yakınlarının işbaşına getirilmesidir. Ailenin kızlarıyla evlenenlerin ya vezir ya paşa ya da valilikle ödüllendirilip tek işleri padişaha ve ailesine yaranmak olunca yıkılmak kaçınılmaz oldu. Milletvekili seçimlerinde listeye girenlere bakın, aileye yakın isimler. Bürokraside atanan isimlere bakın, aileyle bağlantısı olanlar atanıyor. Bu gidişat gerçekten iyi bir gidişat değil. AK Parti yerel seçimlerde aldığı yenilgiyi toparlamak adına en ufak bir çalışma yapmadığı gibi, herkes bu pastadan nasıl pay alırım derdine düşmüş. Kimsenin başka bir derdi yok.
OMÜ her dört yılda bir tepeden tırnağa idari yapısı değişen bir yapıya büründü, bu doğru bir yapılanma değil. Rektörlere yakın isimler işbaşına gelince eski rektörlerin atadıkları değişiyor. Bu ilk görünüşte çok normal karşılanabilir ama Yavuz Ünal ilk iki yıl deneme yanılma metoduyla pek çok ismi atadı, sonra değişti. Gelinen noktada hastanede bir düzen oturtmuştu. Yeni rektörün Tıp Fakültesinden olması OMÜ açısından bir avantaj ama mevcut yapıyı değişmesi halinde en az bir yıl orada düzen oturmaz. Ben şahsen Yavuz Hoca’nın bir dönem daha kalıp mevcut düzenin devam etmesini isterdim. Yavuz Hoca ile üç yıl hiç konuşmadık. Kendisine göre doğruları olan ve farklı bir yapısı olan bir arkadaş ama nefs yapıp doğruları söylememek de benim karakterimde yoktur. Olayları değerlendirirken nefsimizi bir kenara bırakıp objektif olarak yazmak zorundayız. İlkeli ve karakterli insanların yapması gereken budur. Giden ağam gelen paşam benim karakterimde hiç olmamıştır. İnsanları makamları veya paraları ile değil karakterleri ve yaptıkları işlerle değerlendiririm. Yavuz Hoca’nın kapısında saatlerce bekleyip ona yalakalık yapanlar bu süreçte iki satır dahi yazmazken biz doğru neyse onu yazmaya çalıştık, yazmaya da devam edeceğiz.
Hüseyin Akan’ın döneminde yaptığı yanlışları sürekli yazdık, sorguladık, mahkemelik olduk ama hiç de pişman değilim. O dönem OMÜ’nün en kötü dönemiydi desem abartmış olmam. Ferit Bernay ise ideolojik davranmasaydı çok güzel rektörlük yapmıştı. Sait Bilgiç Hoca’yı da çok takdir ederim, yaptığı atamalardan tutun da akademik personel alımına dek hiç siyasi davranmadı. Görevi hak edene verdi, hak etmeyen için kim devreye girerse girsin asla taviz vermedi. Yavuz Hoca ilk başta çok hatalar yaptı ama sonra toparladı. Siyasetçilerden gelen haksız taleplere taviz vermeyince onlarla arayı açtı, hal böyle olunca da siyasetçiler yeni atanacak isimle değil Yavuz Hoca’nın gitmesiyle uğraştı. Kim gelirse gelsin ama bu gitsin modunda oldular. Sonuç olarak yapılan atama ortada. Atamayı kim yapmışsa atanan kişi ona sadık kalır. Yeni atanan rektörün siyasetçileri umursayacağını sanmıyorum ki doğru da yapar. İşini güzel yaparsa, şehre ve OMÜ’ye katkı sağlayacağı konularda destekleriz, yapacağı yanlışlarda da karşısında olur, eleştirilerimiz yaparız. Kendisine hayırlı olsun diyerek sözlerime son vermek istiyorum. Sanırım matlup hasıl oldu. Kalın sağlıcakla.